15 Mart 2015 Pazar

Donanmasız Anadolu Olmaz. Çanakkale’de Neden Savaştık?

Mavi Vatan Description: IMG_0131
Amiral Cem Gürdeniz
Donanmasız Anadolu Olmaz. Çanakkale’de Neden Savaştık?
Çanakkale Savaşlarının 100’ncü yıldönümünde Gelibolu Yarımadasında atalarımızın sergilediği emsalsiz fedakarlık ve vatan savunmasındaki kararlılık örneklerini büyük bir takdir ve vefa ile selamlıyoruz. Aradan geçen 100 yıl sonunda aziz hatıralarına saygımızı vurgularken,  genç ve yetişmiş bir neslin onbinlerce şehit vermesi ve Türklerin son 850 yıllık anayurdunun emperyal bir koalisyon tarafından işgaline neden olan temel sorunları ve etmenleri gözden geçirmemiz gerekiyor. Bunun pek çok nedenleri var. Ben bu yazıda donanmasızlığı irdeleyeceğim.
                  Çanakkale Savaşları Neden Yaşandı? 18 Mart 1915 günü, Çanakkale Deniz Savaşının neden yaşandığı sorusunun en kısa cevabı ‘donanmasızlık’tır. Çanakkale Deniz Savaşı ve sonrasında yer alan kanlı kara savaşlarının ana nedeni, Osmanlı İmparatorluğunun donanmasız bir imparatorluk olmasıydı. Bu durum, 19’uncu yüzyıl ikinci yarısında zirve yaptı. Sanayi devriminde kömürden  petrole geçişin hazırlıklarının başladığı bir dönemde II. Abdülhamit’in Osmanlı Donanmasını Haliç’e hapsetmesi sonucunda 20’nci yüzyıla Türkler donanmasız girdi. Birinci Dünya Savaşına bu şartlarda  dahil olan Osmanlı İmparatorluğu, kendisini işgale gelen istila armadasını, önce Doğu Akdeniz’de daha sonra Ege’de ana vatan sularına ve ne yazık ki Anadolu ve Trakya topraklarına erişmeden önce, denizde durduramadı. Osmanlı İmparatorluğu aklı ve bilimi kendine rehber edinmiş ve sanayi devrimini ıskalamamış olsaydı, donanması istila güçlerini önce Orta Akdeniz’de daha sonra Girit geçitlerinde durdurabilir ve anayurdun deniz yolu ile işgali önlenebilirdi.
                  Osmanlı hiç bir dönemde kıtasal bir deniz gücü olamadı. Osmanlı İmparatorluğu coğrafyası gereği bir deniz devleti olmasına rağmen, tarihinin hiç bir döneminde denizci bir devlet olamadı. Donanma, 16’ncı yüzyılda okyanuslarının sadece %1’i olan Akdeniz’de bölgesel olarak etkindi. Bu durum onu kıtasal deniz gücü statüsüne taşıyamadı. Devam eden yüzyıllarda donanma genelde savunmaya yönelik olarak kullanıldı. Teknik ve bilimsel gelişmelerin sürekli gerisinde kaldı. Kürekten yelkene 100 yıl geç geçti. Sanayi devrimini yaşayamadı. Bu nedenlerle rakip donanmalara açık denizde meydan okuyamadı ve tarihi boyunca üç büyük liman baskınıyla karşılaştı. 1770 Çeşme, 1827 Navarin ve 1853 Sinop baskınları İmparatorluğun gerileme ve çöküşünü hızlandırdı. Ama en büyük yarayı 1876-1909 yılları arasında hüküm süren II. Abdülhamit döneminde aldı. Donanma kurumsal kültürü ile birlikte  yok edildi. Avrupa ve ABD’de sanayi devriminin en yoğun gelişmelerinin yaşandığı bu talihsiz dönem sonucunda İtalyan ve Balkan Harplerinde Akdeniz ve Ege’den tamamen koparıldık. Çevre denizlerdeki tüm adaları kaybettik. Karadeniz’den Kırım Savaşı sonrası zaten koparılmıştık. Bu denizde tersane kurmamız bile yasaklanmıştı. Kısaca imparatorluğun gerilemesi 1571 sonbaharında yaşanan İnebahtı yenilgisi ile önce denizlerde başladı. Arkası geldi. Onu tehdit eden ve varlığını sonlandırmak isteyen tüm güçler, hep denizden geldi. Çanakkale bu yıkım sürecinin son halkası olmuştur. Yaşanan, endüstri devi  bir emperyal koalisyonun, çöken ve geri kalmış bir feodal tarım imparatorluğuna çullanışıdır.
                  İngilizler Neye Güvenip Boğazı Denizden Zorladı?  Osmanlı İmparatorluğu 19’ncu yüzyıl ve sonrasında bırakalım Anadolu’nun deniz tarafı güvenliğini kıyılarını bile savunmaz durumdaydı. Çanakkale Deniz Savaşından  108 yıl önce İngiliz Akdeniz Filosu’na bağlı Amiral Ducworth komutasındaki 12 gemilik bir filo, bayram sabahı olan 19 Şubat 1807 günü Osmanlı’ya savaş ilan etmeden, Çanakkale Boğazı’ndan izinsiz şekilde Marmara Denizi’ne girmiş, Nara’da demirli olan Osmanlı Filosu’nun yedi gemisini yakmış, hiçbir engelle karşılaşmadan İstanbul’a kadar gelmişti. Bu skandalın Osmanlı Bahriyesindeki temel nedeni strateji yoksunluğu, onun temel nedeni de cehalet idi. Donanmanın başında ehil amiraller yoktu. Olanlar da azınlıkta kalıyordu. Denizden anlamayan bu adamlar, maruz kaldıkları tehlikeler konusunda filolarına tedbir aldırmaktan bile acizdiler. Aynı durum gelecek yıllarda daha kötü örnek ve sonuçlarla yaşanacaktı. İtalyan Savaşında Osmanlı Donanmasının ablukaya karşı hiç bir şey yapamaması,  Balkan Savaşında, henüz 5 yıl önce bağımsızlığını ilan eden Bulgaristan ordularının Çatalca’ya kadar gelmesi ve Yunan Donanmasının Ege Adalarını hiç bir engelle karşılaşmadan bir kaç ay içinde ele geçirmesi, İngiliz Savaş Bakanlığına aşırı güven vermişti. Öyle ki boğaza ilk zorlama harekatını Ducworth’un 1807 harekatı ile aynı güne denk düşürdüler. 19 Şubat 1915.
                  Donanmasız Dünya Savaşı. Osmanlının Birinci Dünya Savaşı’na girmesi kaçınılmazdı. İtilaf devletleri yanında bu savaşa giremezdi zira zaten onların bir amacı da Osmanlı’yı parçalamaktı. Tek seçenek Almanya idi. Almanlar sömürge savaşındaki 100 yıllık açığı Osmanlı ile ittifak sağlayıp Osmanlı-Alman Cihadı üzerinden Mısır, Hindistan ve Mezopotamya hakimiyeti ile kapatmayı amaçlıyordu. Almanların desteğini arkasına alan Enver Paşa ve  İttihat ve Terakki iktidarı tüm iyi niyetine rağmen yüzyıllık geri kalmışlığı değiştiremedi. Osmanlı donanması ve ordusu savaşa hazır olmadan büyük bir kapışmanın içine balıklama atladılar. Savaşta Almanlar kendi çıkarları için Osmanlı’yı ucuz bir yem olarak kullandı. Avrupa cephesinde artan basıncı hafifletmek için Kafkasya’da, Çanakkale’de, Kanal’da  onbinlerce Türk’ün gereksiz kaybına neden oldular. Sonuçta anavatanımız ilk kez denizden böylesine büyük bir işgale maruz kaldı. Saldırganların ateş gücü, karada ancak gençlerimizin kanı ile durdurulabildi, böylece Mustafa Kemal Atatürk’ün, 57’nci alaya haykırdığı gibi, ‘ben size taarruzu değil ölmeyi emrediyorum’ demek zorunda kalındı.
Donanmasızlığın vatan kaybettirebileceğinin en acı örneği Çanakkale’dir. Buna bugünün koşullarında  Hava Kuvvetlerini de eklememiz gerekir. Dilerim kumpas davalarda emperyalizmin sadık uşakları olarak rol alan ve almaya devam eden, Deniz ve Hava Kuvvetlerimizin sırtına bıçak saplayan sözde polis, asker, savcı, hakim ve gazeteciler Çanakkale’yi hatırlar ve utanır.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder