Deniz Hukukunda Türkiye’nin Acıklı
Durumu
Konu
başlığına girmeden önce güncel bir kaç deklarasyonla içinde bulunduğumuz
konjonktürün vahametini örnekleyelim. Yunan Savunma Bakanı, Panos Kammenos, geçen hafta içinde Güney
Kıbrıs Rum kesiminde yaptığı bir konuşmada,
20 Mart 1994’te öldürülen Kürdistan’la Dayanışma Komitesi Başkanı Theofilos
Georgiadis’i andı ve şunları söyledi:
“...Şimdi koşullar değişmiştir ve artık herkes Kürt mücadelecilerin bir
Kürt devleti kurmasına yardım etmektedir... Theofilos, çok güçlü Türk devleti
efsanesinin asılsız olduğunu ortaya koyan kişi olmuştur. ,..Önümüzdeki aylar
içinde Kürt devleti kurulduğu takdirde bilmenizi isterim ki, Theofilos’un ruhu,
bugün yaptığımız anma töreninden çok daha fazla huzur bulacaktır. Ruhu şad
olsun”.
28
Mart 2015 günü de ABD’deki bir konuşmasında ‘Ege Denizi Yunan Denizidir’, diyen aynı Bakan 2014 yılında adada yaptığı
başka bir konuşmada da, “işgal
bölgelerini Türklerden geri almak için hücuma hazırlanıldığı imasında’’ bulunan
bir konuşma yapmış ve şunları söylemişti:
‘’Millet ya silahla savaşır veya bugün
yaptığı gibi siyasi ve diplomatik düzeyde savaş verir, daha güçsüz kuvvet olsak
da yeneriz. Yunan Silahlı Kuvvetleri’nin morali yüksektir. Çünkü biz her zaman
vatan toprağını, milli egemenliği ve toprak bütünlüğünü savunduk.’’
Yunan Dış Politikası Atlantik Sisteme
Bağımlıdır. Kammenos irrasyonel bir fanatik olabilir ancak söylemleri
gerçeği yansıtmaktadır. Aklından ve kalbinden geçenleri açıkça dışa
vurmaktadır. Ancak söyledikleri Yunan
devlet teorisinin açık ifadesidir. Tarihe bakınız. Bakanın ‘’ bugün yaptığı gibi siyasi ve diplomatik
düzeyde savaş verir, daha güçsüz kuvvet olsak da yeneriz’’ sözlerinin içini
Yunanistan nasıl da doldurmuş. Türk Donanmasını önce Navarin’de Fransız, İngiliz
ve Rus Donanmalarına yaktırmış bir devlet. (Bugün Pylos’ta şehir meydanında
donanmamızı yakan üç amiralin heykeli var.) Avrupa ve Rus Çarlığı sayesinde kurulmuş bir
devlet. Girit’i Avrupa devletlerinin baskısıyla topraklarına katan bir devlet.
Balkan savaşında savaş gemilerinde İngiliz topçu personeli kullanan ve
donanmasız Osmanlıdan tüm Ege adalarını
koparan bir devlet. Birinci Dünya Savaşında İngiltere’nin teşvik ve yardımı ile
Küçük Asya macerasına atılan bir devlet. NATO kurulduğunda Ege ve Akdeniz NATO
komuta/kontrol sorumluluğunu ABD ve
Avrupa’nın desteği ve Türklerin aymazlığı sonunda elde edebilmiş bir devlet. 1974 te ayrıldığı
NATO’ya 1980’de Rogers Planı sayesinde geri dönen bir devlet. AB’nin ne siyasi
ne de ekonomik kriterini karşıladığı halde içeri kabul edilen bir devlet.
Ege’de kıta sahanlığından karasularına; FIR hattından hava sahası sınırlarına;
Arama Kurtarma sorumluluk bölgelerinden, aidiyeti tartışmalı ada adacık ve
kayalık sorunlarına kadar her alanda AB’yi arkasına alarak arsız ve saldırgan
dış politika sergileyen bir devlet. Doğu Akdeniz’de Meis adasını kullanarak
Türkiye’nin Münhasır Ekonomik Bölgesini (MEB) Antalya Körfezine hapsetmeye
çalışan bir devlet; Türkiye’deki ayrılıkçı Kürt hareketlerini her zaman
desteklemiş bir devlet. GKRY’yi kanunsuz bir şekilde AB’ye üye yaptırmış bir
devlet. Evet saymakla bitmez.
Yunanistan
Hukuku da Kullanıyor. Yunanistan’ın
ve Kammenos gibilerin marifetleri. Yunanistan’ın bu süreçte tek gücü tabi ki
ABD ve Avrupa olmadı. Yunanistan hukuku da iyi kullandı ve kullanmaya devam
ediyor. Bizim aksimize bu alanda çok güçlüler. AB ve BM’de deniz hukukunu
ilgilendiren pek çok kurum ve kuruluşta öne çıkan Yunanlı hukukçular var. ABD
ve Avrupa’daki düşünce kuruluları ve STK’larda Yunan hukukçular var. Rodos
Adasında 1996 yılında kurulan dünyanın en önemli Deniz Hukuku ve Politika
Merkezi Rodos Akademisi’nin direktörü Yunanlı. Pek çok diplomat ve akademisyenimiz
de bu akademiden mezun.
Türkiye
Kamusal Deniz Hukukunda Çok ama Çok
Geride. Bizde ise deniz hukuku Türk denizciliğinin ve
diplomasisinin en zayıf olduğu alanların başında gelmektedir. Deniz
Kuvvetlerimizin caydırıcılığı sayesinde bu zafiyet bugüne kadar ancak
dengelenebildi. Bugün ülkemizde uluslararası arenada ismi duyulmuş, küresel
çapta akademik yayım yapabilen, İngilizce hukuk diline tam hakim deniz
hukukçusu sayısı onu geçmemektedir. Devlet kurumlarında görev yapan deniz hukuk
danışmanlarının nitelik ve niceliği tartışmalıdır. Sayısal olarak deniz ticaret
hukukçularımız deniz hukukçularımızın çok önündedirler. Bunun ana nedeni gelir uçurumudur. Deniz
hukuku alanındaki zafiyetimiz, Yunanistan ve GKRY ile Ege ve Doğu Akdeniz’i
ilgilendiren siyasi ve hukuki sorunlarda büyük zafiyet yaratmaktadır. Hukuk
Fakültelerimizin hiç birinde münhasıran bir Deniz Hukuku Bölümü yoktur. Bu
alanlarda Yüksek lisans veya doktora yapan öğrenci sayısı çok azdır. Ege ve
Doğu Akdeniz’de deniz hukuku sorunları ile iç içe yaşayan Türkiye de ilk geniş kapsamlı
Deniz Hukuku Semineri Deniz Kuvvetleri sayesinde 2006 yılı baharında Ankara’da
yapılabilmiştir. Kumpas davalar sonrası bir daha da tekrar etmemiştir. Gelecek
kuşakların güvenlik refah ve mutluluğunun doğrudan bağımlı olduğu Mavi
Vatanımızdaki yani denizlerimizdeki
çıkarlarımızı koruyacak ve geliştirecek Dışişleri Bakanlığınızda bu
konularda yeni fikir, strateji,
politika, doktrin üretecek sorumlu Genel Müdürlüğün personel sayısı 30 kişiyi
geçmiyor.
Bir
ışık Doğuyor. Evet bu
karamsar tabloya rağmen 7 Ocak 2015 tarihinde bir ışık gördüğümüzü yazıya eklemem
gerekir. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi bünyesinde, 7 Ocak 2015 günü resmi gazetede
yayınlandığı üzere Deniz Hukuku Araştırma Merkezi (DEHUKAM) kuruldu. Ancak, 100
kişilik danışma kuruluna sahip bu merkezin bir bütçesi yok. Akademik faaliyete
ayırılan zamandan daha çoğu sponsor aramakla geçiriliyor. Araştırma Merkezi
olmasına rağmen Dışişleri Bakanlığı, MEB, YÖK ve Kalkınma Bakanlığı bu taze
merkeze bütçe veremiyor. Gerekçe ise şaşırtıcı. 6550 sayılı kanuna göre araştırma
merkezlerine ancak temel bilim alanlarında faaliyet gösterdikleri takdirde
bütçe veriliyor. Sosyal Bilimlere bütçe yok. DEHUKAM bu durumda nasıl dergi
çıkarsın? Nasıl ulusal veya uluslararası faaliyetler düzenlesin? Farkındalık
projelerini nasıl hayata geçirsin? Bu durumda Kammenos ve türevlerinin
saldırmaya devam etmesine şaşmamak gerekir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder