Uluslararası Adalet Divanı
Sürekli Hakem Mahkemesi ve Güney Çin Denizi Davası
Bu
satırlar yazılırken henüz La Haye Uluslararası Adalet Divanı Sürekli Hakem
Mahkemesi, Filipinlerin 2013 Ocak ayında Çin’in aleyhine açtığı Güney Çin
Denizi Davası kararını vermemişti. Karar
12 Temmuzda veriliyor. Bölgede
nefesler tutulmuş halde.
Kritik
coğrafya, Büyük Ekonomi. Güney Çin denizinden yılda 5,3 trilyon
dolarlık ticaret geçiyor ve bu denizde ayrıca 11 milyar varil ham petrol ve 190
trilyon ft3 gaz var. 2035 yılına kadar Ortadoğu fosil yakıtların yüzde 90’ı
Asya’ya bu denizi aşarak gidecek. Bölgede zengin balıkçılık kaynakları var.
Gerek stratejik, gerekse ekonomik nedenlerle önemi artan Güney Çin Denizine
sahildar olan devletler süratle silahlanıyor. Çin son 5 yılda % 167, Vietnam %
170 ve Filipinler % 30 savunma bütçelerini artırdı. (Japonya yakın geçmişte
hibe statüsünde Filipinlere 110 milyon dolarlık on sahil güvenlik gemisi verdi.)
Güney Çin Denizinde Malezya, Tayvan,
Brunei Sultanlığı ve tarihinde Çin ile
üç kez savaşan Vietnam’ın Çin ile deniz yetki alanları ve egemenlik sorunları
var.
Filipinler
ve Çin’in Çatışan Deniz Çıkarları. Çin bu denizde, 9 noktalı hat ile
belirlediği Türkiye yüzölçümünün 5 katı
bir alanı kendi deniz yetki sahası olarak 1947 yılında ilan etmişti. Bu
noktalar Filipinlerin açıklarında bulunan Scarborough Resifi ile Spratly
adacıklarının deniz yetki alanlarını da kapsadığından tartışmalı durumda. Filipinler
açtığı davada Çin’e karşı toplam 15 şikayette bulunuyor ve dev komşusunun denizdeki
egemenlik iddialarının BMDHS (BM Deniz Hukuku Sözleşmesi) ile uyumlu olmasını istiyor. Bu nedenle kendisinin ilan ettiği MEB (Münhasır
Ekonomik Bölge) içinde Çin’in tacizlerine muhatap olmadan hareket edebilme
serbestîsi istiyor. Davada öne çıkan en
önemli husus, 9 nokta hattının BMDHS’ye aykırılık iddiası. Bu arada mahkeme suni
adacıkların, cezir zamanı oluşan sığlık ve benzer kayalıkların egemenlik/yetki
alanı statüsü ile Çin’in Mischief Resifi
çevresinde yapay adacık ve askeri üsler inşa etmesinin uluslararası hukuka uygunluğunu
da belirleyecek. (26 Mayıs 2014 tarihinde Çin yetkilileri
Filipinlerin iddiasında geçen ada inşası konularının davanın dışında ve tamamen
Çin egemenlik alanında olduğunu belirtti.) 7 Aralık 2014’te Çin
Dışişleri Bakanlığı yayınladığı bir
raporla davanın hakem mahkemesini
ilgilendirmediğini ve mahkemenin Çin egemenliğini yargılayamayacağını
deklare etti. Ayrıca ASEAN üyeleri arasındaki ‘’Güney Çin Denizi Davranış Kuralları Antlaşması’’na aykırı bir şekilde ikili görüşmeler tükenmeden
konunun mahkemeye götürülmesi de raporda eleştirilenler arasında yerini aldı.
Asıl Sorun Jeopolitik
Odaklı. Bu dava
uluslararası hukuk davası gibi görünse de aslında jeopolitik bir çatışmanın
dışa vurumu. Çin, büyüyen bir küresel güç olarak jeopolitik hayat alanının
sınırlarını belirliyor. ABD küresel deniz hegemonyasına meydan okunmasına direniyor
ve Filipinler gibi bölge ülkelerini uluslararası hukuk üzerinden Çin’in üzerine
salıyor. (Bu arada ABD’nin BMDHS’ye taraf olmadığını belirtelim.) Çin
ile ABD’nin küresel güce dönüşüm süreçleri aslında büyük benzerlikler içeriyor.
Nasıl ki ABD 19’uncu yüzyıl son yarısında büyümeye başlarken jeopolitik
bütünlüğünü sağlamak için önce güney (Meksika)
ve kuzeyini (Alaska-Kanada) emniyete almış, daha sonra Pasifik
(Hawaii-Filipinler) ve Güney-Orta Amerika (Karayipler) bölgesine el atmışsa, Çin
de, önce deniz yetki alanlarında (Birinci ve İkinci Adalar zinciri) kendini
emniyete almaya ve genişlemeye çalışıyor. Bu genişleme karasal egemenlikten
ziyade hem deniz savunma/güvenlik ihtiyaçları hem de denizlerin ve diplerinin, karalardan çok daha kıymetli olduğu
gerçeğinden kaynaklanıyor. Bunu başarmak için bir yandan donanmasını
büyütürken, bir yandan da bölgeler ve kıtalar arası deniz üsleri zinciri ile
harekât çapını genişletiyor. Bu çerçevede ayrıca 26 Mayıs 2015’te yayınlanan Çin’in
Strateji Belgesi, Deniz Kuvvetlerine tartışmalı deniz yetki alanlarının
korunmasında görev önceliği verirken donanmanın stratejik caydırıcılığına vurgu
yapıyor.
Çin,
Güney Çin Denizinin Tamamını İstiyor. Çin gerçekte çizdiği
sınırla, tüm Güney Çin Denizini istiyor.
Bu sınır bazı hukukçu akademisyenlere göre uluslararası hukukun
geriye dönülemezlik (non-retroactivity) prensibi çerçevesinde bugün de geçerli.
Yani BMDHS’ten etkilenemez. Bugün için 47 ülke Çin’in yanında
duruyor ve hakem kararının Çin tarafından tanınmamasını destekliyor. Bazı
akademisyenlere göre ‘’tarihsel sular’’
1982 yılında imzalanan ve 1994 yılında yürürlüğe giren BM Deniz Hukuku
Sözleşmesi (BMDHS) ile yönetilemez. Çin’e göre dokuz nokta hattı 1947 yılında
ABD Hukuk Bürosunun yardımı ile çizildi. Ayrıca 1960 yılında bölgedeki Spratly
Adalarını ziyaret için ABD Dışişleri Bakanlığı Çin’den izin istemişti. Ancak 6 Aralık 2014’te ABD Dışişleri Bakanlığının ‘’Denizlerde Sınırlar’’ isimli raporunda, Çin’in ‘tarihi sular’ adı altında egemenlik iddiasında bulunamayacağı belirtiliyor.
Dava
Sonucunun Filipinler lehinde olması Bekleniyor: İlk duruşması 7 Mayıs 2015 günü yapılan davada mahkemenin
egemenlik konularını karara bağlaması beklenmiyor. Ancak Çin’in 9 nokta
hattının geçersizliğinin ilan edilebileceği büyük bir olasılık. Böyle bir karar
Çin’i etkiler mi? Hayır. Çin bu kararla jeopolitik yönelişini değiştirmez. Bu
kararı tanımayacağını zaten deklare etti. BMDHS kararlarını zorla uygulatacak
bir mekanizma BM Güvenlik Konseyi kararlarına bağlı olduğundan, bu karar Filipinler,
ABD ve müttefiklerine hukuksal retorikten fazla bir şey vermeyecektir. Ancak
Filipinler ABD’nin teşvik ve kışkırtması ile bu davayı açmayıp ikili
görüşmelerle sorunu yıllara sari bir şekilde çözmeye çalışsaydı, bölgesel ve küresel
barışa daha çok hizmet ederdi. ABD, liderliğini yaptığı neo-liberal sistem her
yönden çökerken acele ile hareket ediyor ve dünyanın en kritik bölgesinde
komşuları birbirine düşman ediyor. Yoğun deniz ticaretinin geçtiği bu bölgenin
süratle istikrarsızlaşacağını ve bunun da finans piyasalarında büyük dalgalanmalara
neden olacağını şimdiden söyleyebiliriz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder