14 Temmuz 2016 Perşembe

Uluslararası Adalet Divanı Sürekli Hakem Mahkemesi ve Güney Çin Denizi Davası






Uluslararası Adalet Divanı Sürekli Hakem Mahkemesi ve Güney Çin Denizi Davası
                  Bu satırlar yazılırken henüz La Haye Uluslararası Adalet Divanı Sürekli Hakem Mahkemesi, Filipinlerin 2013 Ocak ayında Çin’in aleyhine açtığı Güney Çin Denizi Davası  kararını vermemişti. Karar 12 Temmuzda  veriliyor. Bölgede nefesler tutulmuş halde.
                  Kritik coğrafya, Büyük Ekonomi. Güney Çin denizinden yılda 5,3 trilyon dolarlık ticaret geçiyor ve bu denizde ayrıca 11 milyar varil ham petrol ve 190 trilyon ft3 gaz var. 2035 yılına kadar Ortadoğu fosil yakıtların yüzde 90’ı Asya’ya bu denizi aşarak gidecek. Bölgede zengin balıkçılık kaynakları var. Gerek stratejik, gerekse ekonomik nedenlerle önemi artan Güney Çin Denizine sahildar olan devletler süratle silahlanıyor. Çin son 5 yılda % 167, Vietnam % 170 ve Filipinler % 30 savunma bütçelerini artırdı. (Japonya yakın geçmişte hibe statüsünde Filipinlere 110 milyon dolarlık on sahil güvenlik gemisi verdi.) Güney Çin Denizinde   Malezya, Tayvan, Brunei Sultanlığı  ve tarihinde Çin ile üç kez savaşan Vietnam’ın Çin ile deniz yetki alanları ve egemenlik sorunları var.
                  Filipinler ve Çin’in Çatışan Deniz Çıkarları. Çin bu denizde, 9 noktalı hat ile belirlediği Türkiye yüzölçümünün 5 katı bir alanı kendi deniz yetki sahası olarak 1947 yılında ilan etmişti. Bu noktalar Filipinlerin açıklarında bulunan Scarborough Resifi ile Spratly adacıklarının deniz yetki alanlarını da kapsadığından tartışmalı durumda. Filipinler açtığı davada Çin’e karşı toplam 15 şikayette bulunuyor ve dev komşusunun denizdeki egemenlik iddialarının BMDHS (BM Deniz Hukuku Sözleşmesi)  ile uyumlu olmasını istiyor. Bu nedenle kendisinin ilan ettiği MEB (Münhasır Ekonomik Bölge) içinde Çin’in tacizlerine muhatap olmadan hareket edebilme serbestîsi istiyor. Davada öne çıkan en önemli husus, 9 nokta hattının BMDHS’ye aykırılık iddiası. Bu arada mahkeme suni adacıkların, cezir zamanı oluşan sığlık ve benzer kayalıkların egemenlik/yetki alanı statüsü ile  Çin’in Mischief Resifi çevresinde yapay adacık ve askeri üsler inşa etmesinin uluslararası hukuka uygunluğunu da belirleyecek. (26 Mayıs 2014 tarihinde Çin yetkilileri Filipinlerin iddiasında geçen ada inşası konularının davanın dışında ve tamamen Çin egemenlik alanında olduğunu belirtti.) 7 Aralık 2014’te Çin Dışişleri Bakanlığı yayınladığı bir  raporla davanın hakem mahkemesini  ilgilendirmediğini ve mahkemenin Çin egemenliğini yargılayamayacağını deklare etti. Ayrıca ASEAN üyeleri arasındaki ‘’Güney Çin Denizi Davranış Kuralları Antlaşması’’na  aykırı bir şekilde ikili görüşmeler tükenmeden konunun mahkemeye götürülmesi de raporda eleştirilenler arasında yerini aldı.         
                  Asıl Sorun Jeopolitik Odaklı. Bu dava uluslararası hukuk davası gibi görünse de aslında jeopolitik bir çatışmanın dışa vurumu. Çin, büyüyen bir küresel güç olarak jeopolitik hayat alanının sınırlarını belirliyor. ABD küresel deniz hegemonyasına meydan okunmasına direniyor ve Filipinler gibi bölge ülkelerini uluslararası hukuk üzerinden Çin’in üzerine salıyor. (Bu arada ABD’nin BMDHS’ye taraf olmadığını belirtelim.) Çin ile ABD’nin küresel güce dönüşüm süreçleri aslında büyük benzerlikler içeriyor. Nasıl ki ABD 19’uncu yüzyıl son yarısında büyümeye başlarken jeopolitik bütünlüğünü sağlamak için önce güney (Meksika)  ve kuzeyini (Alaska-Kanada) emniyete almış, daha sonra Pasifik (Hawaii-Filipinler) ve Güney-Orta Amerika (Karayipler) bölgesine el atmışsa, Çin de, önce deniz yetki alanlarında (Birinci ve İkinci Adalar zinciri) kendini emniyete almaya ve genişlemeye çalışıyor. Bu genişleme karasal egemenlikten ziyade hem deniz savunma/güvenlik ihtiyaçları hem de denizlerin ve  diplerinin, karalardan çok daha kıymetli olduğu gerçeğinden kaynaklanıyor. Bunu başarmak için bir yandan donanmasını büyütürken, bir yandan da bölgeler ve kıtalar arası deniz üsleri zinciri ile harekât çapını genişletiyor. Bu çerçevede ayrıca 26 Mayıs 2015’te yayınlanan Çin’in Strateji Belgesi, Deniz Kuvvetlerine tartışmalı deniz yetki alanlarının korunmasında görev önceliği verirken donanmanın stratejik caydırıcılığına vurgu yapıyor.
                  Çin, Güney Çin Denizinin Tamamını İstiyor. Çin gerçekte çizdiği sınırla,  tüm Güney Çin Denizini istiyor. Bu sınır bazı hukukçu akademisyenlere göre uluslararası hukukun geriye dönülemezlik (non-retroactivity) prensibi çerçevesinde bugün de geçerli. Yani BMDHS’ten etkilenemez. Bugün için 47 ülke Çin’in yanında duruyor ve hakem kararının Çin tarafından tanınmamasını destekliyor. Bazı akademisyenlere göre ‘’tarihsel sular’’ 1982 yılında imzalanan ve 1994 yılında yürürlüğe giren BM Deniz Hukuku Sözleşmesi (BMDHS) ile yönetilemez. Çin’e göre dokuz nokta hattı 1947 yılında ABD Hukuk Bürosunun yardımı ile çizildi. Ayrıca 1960 yılında bölgedeki Spratly Adalarını ziyaret için ABD Dışişleri Bakanlığı Çin’den izin istemişti. Ancak 6 Aralık 2014’te ABD Dışişleri Bakanlığının ‘’Denizlerde Sınırlar’’ isimli  raporunda, Çin’in ‘tarihi sular’ adı altında egemenlik iddiasında  bulunamayacağı belirtiliyor.
                  Dava Sonucunun Filipinler lehinde olması Bekleniyor: İlk duruşması 7 Mayıs 2015 günü yapılan davada mahkemenin egemenlik konularını karara bağlaması beklenmiyor. Ancak Çin’in 9 nokta hattının geçersizliğinin ilan edilebileceği büyük bir olasılık. Böyle bir karar Çin’i etkiler mi? Hayır. Çin bu kararla jeopolitik yönelişini değiştirmez. Bu kararı tanımayacağını zaten deklare etti. BMDHS kararlarını zorla uygulatacak bir mekanizma BM Güvenlik Konseyi kararlarına bağlı olduğundan, bu karar Filipinler, ABD ve müttefiklerine hukuksal retorikten fazla bir şey vermeyecektir. Ancak Filipinler ABD’nin teşvik ve kışkırtması ile bu davayı açmayıp ikili görüşmelerle sorunu yıllara sari bir şekilde çözmeye çalışsaydı, bölgesel ve küresel barışa daha çok hizmet ederdi. ABD, liderliğini yaptığı neo-liberal sistem her yönden çökerken acele ile hareket ediyor ve dünyanın en kritik bölgesinde komşuları birbirine düşman ediyor. Yoğun deniz ticaretinin geçtiği bu bölgenin süratle istikrarsızlaşacağını ve bunun da finans piyasalarında büyük dalgalanmalara neden olacağını şimdiden söyleyebiliriz.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder