2 Ekim 2016 Pazar

GKRY Eski Lideri Hristofyas’ın İtirafları ve KKTC Dersleri





GKRY Eski Lideri Hristofyas’ın İtirafları ve KKTC Dersleri
                  Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) nin 2008-2013 yılları arasındaki lideri Dimitris Hristofyas, ay içinde ‘’Sessizleştirilen Tarih’’ isimli siyasi bir anı kitabı yayınladı. Kitabında stratejik ve hatta jeopolitik düzeyde önemli değerlendirmelerde bulunuyor. Kitabında açık şekilde Kıbrıs’ın ABD ve İngiltere’nin bir sömürge üssü olduğunun altını çiziyor. Bu duruma gelmenin nedenini Kıbrıs’ın coğrafyasına başlıyor ve şunları söylüyor:
                  ‘’Kıbrıs coğrafi olarak Güneydoğu Akdeniz bölgesinde seçkin bir yere sahip. Kıbrıs, birçok kez Asya, Afrika, ve Avrupa kavşağı ve Ortadoğu’nun kopmaz bir Ada parçası olarak tanımlanmıştır. Kıbrıs’ı kontrol eden tüm Ortadoğu, Güneydoğu Akdeniz, Afrika, Asya ve Avrupa’ya giden yolları kontrol etmektedir. Yani, Kıbrıs ezelden beri önemli bir jeostratejik konuma sahiptir.’’
                  NATO’ya yaklaşmak bedel ödettirir. Kitabında mevcut Rum Yönetiminin Kıbrıs’ın geleneksel dostu Rusya’dan uzaklaşarak ABD’ye ve dolayısı ile NATO’ya yaklaşmasını eleştiren Hristofyas bunun sonucunun bedel ödemek olduğunu söylüyor. Aslında tam da somut bir olguya dikkat çekiyor. Ortadoğu, Kuzey Afrika ve Akdeniz Havzasında ABD’ye  ve NATO’ya soğuk savaş sonrası stratejik perspektifte sırtını yaslayıp da güvenli ve mutlu olmuş ülke pek yok. İşte Kaddafi. Son yıllarında ABD ve AB’ye yaklaştı sonunda sokakta linç edildi. İşte Libyalı muhalifler. ABD sayesinde kendi tabirleri ile demokratik şeriat devleti kurdular sonunda iç savaşla paramparça oldular. Daha da ileri gittiler ve kendilerine sözde refah ve demokrasi getirecek ABD Büyükelçisini 2013 yılında Bingazi’de linç ettiler. İşte Irak. Irak işgal harekatının adını Iraqi Freedom (Irak’a Özgürlük) olarak seçen ABD ve koalisyon ortakları savaşta Ortadoğu’nun en gelişmiş, en eğitimli, kadın erkek eşitliğine en yakın ülkesini paramparça ettiler. Savaşta büyük şehirlerin kanalizasyon sistemleri bile imha edildi. İşte Suriye. ABD önderliğinde İnsan hakları ve kadın özgürlüklerinin en geri olduğu, Vahabi İslam’ın kalesi  Suudi Arabistan’ın desteklediği koalisyonun önceden barış içinde yaşayan Suriye halkını ne hale getirdiğini; PKK uzantısı PYD’nin Türkiye Cumhuriyeti ve Suriye aleyhine kimlerin himayesinde neler yaptığını 2012 yılından bu yana izliyoruz. İşte Türkiye. 15 Temmuz faciasından sonra pek yoruma gerek yok herhalde. Stratejik müttefikimiz himayesindeki FETÖ’nün kendi halkına ateş açabilen bir silahlı kuvvete dönüştürülmesine ve bu gücü sahneye koymasına ABD ve NATO müttefiklerimizin sessiz kalması bile Hristofyas’ın ‘’bedel öderiz’’ saptamasına en güzel örnek. Zira 1960 sonrası Makarios’un Yunanistan’dan ve Batıdan uzaklaşarak Sovyetlere yaklaşması, ırkçı EOKA  B örgütü üzerinden Nikos Sampson denen teröriste Yunanistan ve Batı destekli darbenin yolunu açmış ancak darbe hiç hesaplanmayan Türkiye müdahalesi ile karşılaşmıştı.
                  Türkiye’nin Desteği ile AB Üyesi Yapılan GKRY. Kıbrıs, 2004 yılından bu yana ABD dışında AB ipoteğinin de altına girdi. Yunanistan ve Almanya’nın karşılıklı taviz ve manevraları ile AB ye tam üye yapıldı. Ne acıdır ki Türkiye Dışişlerimizin jeopolitik körlüğü nedeniyle bu gidişe dur diyemedi ve AB sınırlarını Doğu Akdeniz’de İsrail, Mısır , Lübnan ve Suriye’nin deniz sınırlarına kadar uzatmış oldu. Doğu Akdeniz AB Denizine dönüştürüldü. Türk Hükümeti, Dışişleri bürokratlarının ve  hatta zamanının Genelkurmay Başkanı H. Özkök ve karargahının da tavsiyesi ile KKTC’den vaz geçme ve ‘’Yes be Annem’’ sloganı ile Birleşik Kıbrıs’ın parçası olmayı kabul etti. Söz konusu jeopolitik körlüğün reel politika bir yana temel mantık ile izah edilmesi pek zordur.
Yeni Durum Yeni Durum Muhakemesi. 15 Temmuz sonrası Türkiye yeni bir durum muhakemesi yapmak zorundadır. Zira 15 Temmuzda devletimize karşı topyekun bir saldırı düzenlenmiştir. Bu saldırının başarılı olması durumunda KKTC kesin kaybedilirdi. Zira Atlantikçi yeni Hükümet küresel hegemonların dileğini yerine getirecekti. Belki de bu satırlar yazılırken Türk kolordusu çekilmiş bile olurdu. Milli kimliğini kaybetmiş ve KKTC den çekilmiş bir ordu, adadaki Türk halkı yeni katliamlara maruz kaldığında değil adaya çıkarma yapmak, ada üzerinde uçuş bile yapamaz duruma gelirdi. Herhalde ELAM isimli Rum milliyetçisi Kıbrıs teröristlerine gün doğardı. Akdeniz, değil Türklerin doğal gaz ve petrol kaynaklarından pay alarak zenginleşeceği bir ortam, ancak onların sallar ve uyduruk teknelerle Anadolu’ya yönelik  kitlesel göçüne aracı olurdu.
Akıncı Hristofyas’ın kitabını okusun. Dilerim KKTC Lideri Akıncı, Hristofyas’ın kitabını okur da ders alır. ABD ve AB’nin kuyruğuna takılıp mutlu ve güvenli olan devletler varsa Mustafa Akıncı halkımızı aydınlatsın. KKTC nin kaybedilmesinin Türkiye’de büyük bir moral çöküntüsü yaratacağı gerçektir. Maalesef 15 Temmuz sonrası azaltılması gereken ama irrasyonel popülist politikalarla her geçen gün bozulan milli beraberlik ruhuna ve keskinleşen kutuplaşmaya benzin dökmekten farkı olmayacaktır. Emperyalizm başaramadıkları 15 Temmuzun intikamını  Yeni Federal Kıbrıs devletinin kurulması ve Türk garantörlüğünden vaz geçirmesi ile alacaktır. O günü düşünmek bile istemeyiz.






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder