10 Ekim 2016 Pazartesi

Sürekli Hakemlik Mahkemesinin Güney Çin Denizi Kararı

Sürekli  Hakemlik Mahkemesinin Güney Çin Denizi Kararı
                  La Haye’deki Uluslararası Adalet Divanına bağlı Sürekli Hakemlik Mahkemesi, 12 Temmuz 2016 tarihinde Filipinlerin 2013 yılında Çin aleyhine açtığı Güney Çin Denizi Davasını karara bağladı.  Bu karar, ‘’deniz yüzyılı’’ olacak 21’nci yüzyılda, dünya okyanus ve denizleri üzerindeki devam eden pek çok deniz yetki alanı sorununa emsal teşkil edecek nitelikte bir karar. Filipinler ve Çin’in her ikisi de  1982 tarihli Birleşmiş Milletler  Deniz Hukuku Sözleşmesine (BMDHS) imzacı devlet statüsündeler. Sözleşme imzacı devletlere, egemenlik ihtilafı içermeyen deniz yetki alanları sorunlarında  zorunlu yargı usulünü bir seçenek olarak sunuyor. Çin, 2006 yılında deniz sınırlandırmalarına ilişkin BMDHS’nin tanıdığı bu yetkiyi, zorunlu yargı yetkisinin dışında bıraktığını bildirmişti. Filipinler ise bu hakkı kullanarak tek taraflı olarak mahkemeye gitti. Çin davanın hiçbir aşamasına katılmadı. 12 Temmuz 2016 mahkeme kararı 478 sayfalık bir metinle, Çin’i Güney Çin Denizinde her açıdan  haksız buluyor.
                  Kararın Siyasi Yönü Ağır Basıyor. Davanın esas konu başlıkları Güney Çin Denizindeki ilgili devletlerin  haklarının dayanağı, bölgedeki ada, adacık, kayalık atol, resif ve diğer coğrafi formasyonların hukuki durumu ile Çin’in bölgedeki çeşitli faaliyetlerinin hukuki statüsünü  ilgilendiriyordu. Kararın hukuki boyutundan çok siyasi yönü dikkat çekiyor. Zira küresel hukuk düzeni  halen Avrupa-Atlantik merkezli paradigmanın gölgesinde kalmaya devam ediyor. Hukuk, bu yapının Çin’i çevreleme (containment) stratejisinin bir parçası olarak kullanılmaya devam ediyor. Ancak kararın   hukuki yönünü de Çin’in dikkate alması beklenmiyor. Çin’in davaya katılmaması,  Çin’in dışında oluşturulan Hakemlik Mahkemesinin davaya bakmasını ve karar vermesini engellememiştir. Bu durum davanın siyasi yönünü açıklamaya yetiyor. Deniz Hukuku uzmanı, Profesör Hüseyin Pazarcı’ya göre Ege sorunu bakımından kararın ilk etkisi, eğer  Sözleşmeye taraf olunursa zorunlu yargı sisteminden kaçmanın pek kolay olmayacağını göstermiş olmasıdır. Dolayısıyla, Ege sorununda karşılıklı Türk-Yunan görüşmelerinin geldiği noktada Türkiye’nin konuyu uluslararası yargı ya da hakemliğe götürmedeki tereddütlerinin vardırdığı 1982 Sözleşmesine taraf olmamasındaki tutumunun ne kadar doğru olduğunu teyit eder niteliktedir.
                  Tarihsel Haklar Belirleyici Değil.  Filipinlerin Güney Çin Denizinde haklarının dayanağının belirlenmesini istemesi, aslında egemenlik sorunu olup mahkemenin yetkisi içinde olmamasına rağmen Hakemlik Mahkemesi bunu  incelemiştir. Mahkeme ayrıca, Çinin 1946 dan beri uyguladığı 9 nokta hattının herhangi bir  deniz sınırlandırılması olmadığını bildirmiştir. En önemlisi Hakemlik Mahkemesi, Çin’in davaya katılmamasına rağmen kararının Çin için de bağlayıcı olacağını ifade etmiştir. Çin bölgedeki tarihsel haklarını 2000 yıl geriye giderek savunurken, mahkeme tarihsel koy, tarihsel haklar ve tarihsel sular kavramlarını ayırmıştır. Tarihsel sular kavramının yalnızca iç sular için geçerli olduğunu, ve tarihsel hakların varlığı için bunu iddia eden devletin bizzat bu yöndeki eylemlerini kanıtlaması gerektiğini açıklamıştır. Balıkçılar gibi vatandaşların eylemlerinin tarihsel hak doğurmayacağını belirtmiştir. Halbuki Çinin en büyük dayanağı Çinli balıkçıların 2000 yıldır bu suları kullanması ve sahiplenmesiydi. Mahkeme daha ileri giderek tarihsel haklar kazanımının sadece karasuları içinde olabileceğini ve tarihsel balıkçılıkla gemiciliğin karasuları dışında dayanak oluşturamayacağını belirtmiştir.
                  Ekonomik Varlık ve Kıta Sahanlığı İlişkisi. Mahkeme ayrıca devletin karasuları dışında kalan su altındaki coğrafi formasyonlara sahip olamayacağına hükmetmiştir. Sürekli su üstünde kalan kayalıklar  ile sürekli kalamayanları ayırarak birinci grubun “ada” kapsamına girdiğini teyit etmiştir. Adaların, üzerinde sürekli tarımsal faaliyetler ve yerleşim olduğu sürece kıta sahanlığına ve münhasır ekonomik bölgeye sahip olabileceğini teyit etmiştir. Mahkeme geçici süre barınma ve yaşam olanağı sağlayabilenlerin kıta sahanlığına ya da münhasır ekonomik bölgeye sahip olamayacağını karara bağlamaktadır.
                  ABD Baskısı ile Mahkemeye Giden Filipinler. Filipinler mahkemeye bir önceki devlet başkanı ABD yanlısı Aquino sırasında gitmişti. 30 Haziran 2016 da göreve başlayan ABD muhalifi yeni Başkan Duterte, Çin’e yaklaşıyor. Hatta bir adım öne çıkarak ülkedeki Amerikan üslerini kapatmayı, ortak tatbikat yapılmayacağını ilan ediyor. Bu deklarasyonların geçen haftalarda Güney Çin denizinde devam eden son yılların en büyük Rus-Çin ortak deniz tatbikatından sonra gelmesi de dikkatlerden kaçmadı.
                  Karar İstikrar Getirmeyecek. Özetle Sürekli Hakemlik Mahkemesinin kararı, Çin’in müzakerelerde bulunmayışı ve ABD baskısı ile Aquino Hükümetinin tek taraflı olarak yargıya gitmesi nedeni ile siyasidir. Verdiği karar senede 5 trilyon dolar yük geçişinin yaşandığı bu sular için istikrar getirmeyecektir. Çin’in Rusya ile yaptığı ortak tatbikat bunun ilk ispatıdır. Çin’in aynı bölgede Vietnem ile deniz sınır sorununu hallettiğini, Hindistan ve Butan dışında Rusya, Myanmar, Pakistan ve Kuzey Kore ile hiç bir sınır sorunu olmadığını hatırlatalım. Hakemlik mahkemesi kararının Ege’deki sorunlar açısından detaylı irdelenmesi için deniz hukukçularımızın en kısa sürede DEHUKAM (Ankara Üniversitesi Deniz Hukuku Araştırma Merkezi) çatısı altında düzenlenecek bir çalıştayla irdelenmesi elzemdir.





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder