Kuzey Buz Denizi
(Arktik): Yeni Çekim ve Kriz Alanı
16 Ağustos 2016 günü ABD’nin ünlü kurvaziyer firması Crystal Cruise’a ait
Crystal Serenity isimli dev yolcu gemisi, 1070 yolcusu ile Alaska’nın Seward
limanından New York’a hareket etti. Bir ay süren bu gezinin en ucuz bileti 22
bin dolardı. Gemi iki okyanus arasındaki geçişi Kuzey Buz Denizinin ünlü
kuzeybatı geçidinden (Northwest Passage) yaptı. Böylece bir transatlantik dünya
tarihinde ilk kez Kuzey Buz Denizini kullanarak Pasifik Okyanusundan, Atlantik
Okyanusuna geçmiş oldu. Seyrin en tehlikeli kısmı olan Kuzeybatı Geçidini 8
günde geçti. En yakın sahil güvenlik istasyonundan 1000 mil ya da hava
müdahalesi ile 11 saat uzakta gerçekleşen bu yolculukta, geminin refakatinde
başından sonuna kadar da bir buz kıran gemi bulunduysa da pek kullanılmadı. John
Cabot’un 1497 de geçmeye çalıştığı bu geçitten ilk başarılı geçiş 1906 yılında
Norveçli Amundsen tarafından gerçekleştirilmişti. Yeni Rotalar. Endüstriyel
medeniyetin doğayı yok etmesinin en çarpıcı örneği şüphesiz Kuzey ve Güney
Kutup bölgeleri. Karbondioksit salınımları sonucu oluşan küresel ısınma ile buzulların
erimesi, Arktik Okyanusunda küresel deniz ticaret sistemini değiştirecek devrimsel
yenilikleri tetikliyor.
Kuzey Kutup bölgesinde 1978 yılından
bu yana % 39 erime tespit edildi. Her sene ortalama 70 bin km² buz eriyor. Böyle
devam ederse 2040 sonrası bölgenin deniz ulaştırmasına tamamen açılacağı tahmin
ediliyor. Böylece okyanuslar arası deniz ticaret rotaları kısalacak. Bölgede üç
ana rota mevcut. Birincisi, Kuzey
Doğu geçidi ya da Kuzey Deniz Rotası. Rus kıyılarını takip eden ve Atlantik ile
Pasifik Okyanuslarını birleştiren rotadır. Günümüzde yazları senede iki ay
kesintisiz seyir yapılabiliyor. İkinci
rota Kuzey Batı rotası olarak da bilinen Kanada Arşipel Geçididir. Crystal
Serenity gemisinin kullandığı bu rota Atlantik ile Alaska Kuzeyini
birleştiriyor. 2007 yılında ilk kez kısa süreli seyre açıldı. Üçüncü rota Arktik Köprüsü olarak
isimlendirilen Murmansk/Rusya ile Kanada ve ABD’nin Atlantik kıyılarını
birleştiren rotadır.
Bu
rotalar sayesinde Atlantik ve Pasifik arasında
Panama Kanalı veya Atlantik ile Hint Okyanusu arasındaki Süveyş kanalı
üzerinden işleyen mevcut deniz rotaları neredeyse süre ve mesafe olarak yarı
yarıya kısalıyor. Örneğin Roterdam-Shanghai arasında çalışan bir konteyner
gemisi tek seferde yarım milyon dolar tasarruf edebiliyor. Ya da 9000 millik
Rotterdam - Los Angeles hattı 7000 mile düşüyor.
Enerji Potansiyeli: Küresel
hidrokarbon rezervlerinin % 25’inin bu
suların diplerinde olduğu değerlendiriliyor. Buzların ermesi enerji kaynaklarına
erişimi kolaylaştırıyor. Kıyılarının yüzde 65’ine sahip Rusya Federasyonu’nun
petrol ve doğal gaz rezervlerinin kabaca % 80’i de Arktik diplerinde bulunuyor.
3,2
milyar m³ rezerv ile dünyanın en büyük gaz rezervi olan Skothman havzasında
Rusya 2008 yılından sonra gaz temin ediyor. 2009 yılında Medvedev, “Arktik Okyanusu, Rusya Federasyonu’nun
milli gelirinin % 20 ve ihracatının % 22’sini üretiyor” demişti.
İlk Nükleer Yüzer Santral. Rusya ayrıca
Arktik havzasında kullanılmak üzere dünya tarihinde bir ilki başlattı. 2010
yılında ilk nükleer yüzer enerji istasyonunun omurgasını kızağa koydu. 2019
yılında hizmete girecek Akademik Lomonosov isimli nükleer terminali Arktik
bölgede doğal gaz ve petrol çıkarılmasında kullanılmak üzere elektrik üretecek. Bölgede sadce enerji
kayankalrı yk Balık stokları da iştah kabartıyor.
Deniz Yetki Alanları Sorunu. Bu yeni
enerji okyanusunda ABD, Rusya, Kanada, Norveç ve Danimarka sahildar devletler. Okyanusun
% 88’i sahildarların Münhasır Ekonomik Bölgesi iken % 12’lik kısmı açık deniz
(high seas) statüsünde. Dolayısı ile sahildarlar arasında gerek kıta
sahanlığı/MEB sınırlandırılması gerekse deniz ulaştırma rotaları üzerinde
zararsız geçiş ve transit geçiş gibi konularda ciddi sorunlar var. Ayrıca
Kanada’nın Rusya ve Danimarka ile Kardak benzeri egemenliği tartışmalı adacık
sorunları var. Diğer taraftan 2012 yılı içinde, Çin’in milli enerji firması
CNPC’nin Rusya ile Arktik Okyanusunda ortak petrol/doğal gaz çıkarma projesi
imzalaması ile Çin de, Kuzey Buz Denizinde bir aktör oldu. Çin, ayrıca Bering
Boğazı ve diğer Arktik rotaları kullandığı takdirde hem Malakka Boğazına olan
bağımlılıktan büyük ölçüde kurtulabiliyor, hem de ulaştırma giderlerinde senede
60-100 milyar $ tasarruf elde edebiliyor.
Yeni Soğuk Savaş:
Arktik’teki bu gelişmeler, ABD ve RF arasında özellikle 2014 Kırım müdahalesi
sonrasında gerginleşen dönemde jeopolitik çatışma riskini artıyor. Rusya, 2
Ağustos 2007 günü, Arktik Okyanusunda ünlü Rus bilim adamı “Lomonosov”’un ismi ile anılan bölgede, 4000 metre derinlikteki
deniz tabanına, Rus bayraklı bir plaket yerleştirdiler. 2008 yılında ABD
Başkanı Bush tarafından yayınlanan ulusal güvenlik dokümanında “ABD’nin askeri ve ticari gemilerinin
Arktik Okyanusu’ndaki seyir serbestîsinin korunmasına yönelik” direktif,
Arktik Okyanusu’nda yeni bir soğuk savaşın başlangıcını işaret etti. Rusya’nın
bölgede 8’i nükleer 11 büyük tonajlı buz kıran gemi/römorkörünün olmasına
karşılık ABD’nin iki tane buz kıran gemisi var. ABD halen Arktik Konseyin
Başkanı ve bu görevi 2017 Nisanına kadar sürdürecek. Sahildarlar arasında bir kıta
sahanlığı sınır anlaşması yoksa da BM Kıta Sahanlığı Sınırlandırma Komisyonuna
başvuru hazırlıklarını sürdürüyorlar. Bu arada sahildarların bölgesel askeri
varlıklarını artırma faaliyetleri de sürüyor. ABD ve Kanada Sahil Güvenlikleri
kuvvet yapılarını geliştiriyorlar. Ayrıca Rusya Arktik bölgede yeni 7 üs
açacağını deklere etti. Geçtiğimiz aylarda ABD düşünce kuruluşu Atlantik Konsey
bu gelişmeyi büyük risk olarak değerlendirdi. Görünen o ki, küresel ısınma kontrol
altına alınmadığı ve buzullar eridiği sürece Arktik bölgede sular sadece
ekolojik anlamda değil, jeopolitik anlamda da ısınacak.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder