Cumhuriyet Donanmasının Gövde
Gösterisi: Deniz Yıldızı 2017 Tatbikatı
Donanmamız, 27 Mart-2 Nisan 2017
tarihleri arasında Karadeniz’de 39 savaş gemisi, 10 helikopter ve 20 sorti
deniz karakol uçağı ile tarihimizin en yoğun güdümlü mermi ve füze
atışlarının icra edildiği Deniz Yıldızı tatbikatını
icra etti. Tatbikat safhaları arasında Bulgaristan’ın Varna, Gürcistan’ın
Batum, Romanya’nın Köstence, Rusya’nın Novorossisk, Ukrayna’nın Odesa limanları
ziyaret edildi. Büyük bir savaş gücü ve
aynı zamanda çok karmaşık bir dış politika konjonktüründe etkin bir donanma
diplomasisi örneği sergileyen tatbikat, 2007 sonrası uygulanan kumpas davalarla
kan kaybeden donanmanın, 15 Temmuz hıyaneti sonrasında FETÖ den arınma
sürecinin zindeliği ile tekrardan moral depoladığını ve üstün harbe hazırlık
seviyesini idame ettiğini ispat etti. Bu hazırlık seviyesini idame etme
gereğinin, donanmanın tarih önünde Türk milletine ve devletine her koşulda
ispat etmesi gereken bir sorumluluk olduğunu hatırlatalım. Zira Anadolu’da
yaşamanın ilk şartı güçlü donanmaya sahip olmaktır.
Tarih bilmeden strateji yazılamaz. Tarih bilmek ve günün
şartları içinde yorumlayabilmek stratejinin olmazsa olmazıdır. Tarih bilmeden
tayin edilen stratejiler başarısız olur. Deniz tarihini bilmeden bir deniz
devleti olan Osmanlı İmparatorluğu yönetilemezdi. Nitekim gerileme ve çöküş,
önce başarısız Malta Kuşatması ardından İnebahtı yenilgisi ile aslında 16’ıncı
yüzyılda ilk işaretlerini vermişti. Aydınlanma ve sanayi devrimini ıskalamanın
gelecek yüzyıllara etkisini irdeleyecek çapta devlet adamı zaten yoktu. En uzun
süreli tek adam yönetimlerinden birisi olan II Abdülhamit dönemi, bırakalım
deniz tarihinin önemini algılamayı,
donanmanın varlığına bile tahammüle sahip değildi. İkinci sanayi devrimi yaşanırken
Osmanlı İmparatorluğu 20’nci yüzyıla donanmasız girmişti. 20nci yüzyıla üç yıl
kala yaşananlar ibretliktir. Şimdi Deniz Yıldızı tatbikatından tam 120 yıl
geriye gidelim.
1897 Yunan Savaşı Trajedisi. 1830 yılında büyük bir donanma
baskını (Navarin) sayesinde kurulan Yunanistan, 1897 yılında Girit’e göz
koymuştu. Donanmasız Osmanlı, Girit’teki
Türk soykırımına denizden müdahale edemediği için Yunan ana karasında kara
harekâtı başlattı ve Atina’nın 250 km’sine kadar ilerledi. Kara harekatı başlamadan kısa süre önce 18 Mart 1897 günü
İstanbul’dan Girit’e hareket emri alan donanma, Haliç’ten zorluklarla çıktı,
önce Mesudiye zırhlısının üç kazanı patladı, tecrübesiz ve bilgisiz acemi
personel yüzünden gemiler Marmara’da birbirlerini kaybetti. Kısacası, Donanma
Haliç’ten ayrıldıktan 4 gün sonra, 22 Mart sabahı, ancak Lapseki’ye varabildi.
Kadırga döneminde kürek gücü ile bu etap 40-50 saatte alınabiliyordu. Donanma,
Ege’ye bir savaş gücü olarak çıkamadı. Sadece 14 Nisan 1897 günü tatbikat maksadıyla
Saros Körfezine çıktı. Gemiler, o gün yıllar sonra, ilk kez toplarını fiili bir
atışla deneme fırsatı buldu. İlk atış eğitimi sonunda Aziziye firkateyninin 18
topunun 16’sı; Hamidiye Firkateyninin tüm Krupp topları kullanılamaz hale
geldi. Neticede, donanma Ege’ye bir daha çıkmadı. 1897 Türk-Yunan Savaşı’nda,
donanmanın hiçbir rolü ve yeri olmadı. Girit aynı yıl özerklik kazandı ve 1908
yılında Yunanistan’a katıldı.
Cumhuriyet, Hataları Tekrar Etmedi. İşte Osmanlı
İmparatorluğunun en güçlü hükümdarının donanmasının içler acısı durumu buydu.
Genç Cumhuriyet, Mustafa Kemal önderliğinde donanmanın gelişimine büyük önem ve
öncelik verdi. Tarihinden dersler çıkardı. Osmanlı tarihinin 20’nci yüzyıl
başında gördüğü 33 yıllık en güçlü iktidar sahibinin hatalarını tekrarlamadı. Kökleri
öyle sağlam, temelleri öyle güçlü atıldı ki, zor bir coğrafyada yaşamaya, çetin
ekonomik koşullara ve iç politikada çoğu zaman yaşanan büyük fırtınalara rağmen donanma
güçlenerek büyümeye devam etti. Bu güçlü dönem 10 yıl önce FETÖ ve
işbirlikçileri sayesinde yürütülen kumpas davalarla akamete uğradı. Donanma en güzide
amiral ve denizcilerini iktidar ve parlamentonun gözleri önünde yitirdi. Bu
tasfiyelere doymayan FETÖ, emperyal buyruk ile bu kez rejim ve iktidar
değişikliği için 15 Temmuz 2016 akşamı halkına karşı ateş gücü kullandı. Ancak
yenildi. Halkın cumhuriyet ve demokrasi birikimi darbe girişimine direndi. Şimdi
devlet FETÖ temizliğine, Donanma arınmaya devam ediyor. Bu karmaşık ve acı
tecrübelerle dolu yakın geçmişe rağmen, Cumhuriyet Donanması mucizevi
yükselişine devam ediyor.
Ateş Gücü Rekoru. Karadeniz’deki tatbikat, bu yükselişin en
somut sonucunu ilkleri oluşturan seri güdümlü mermi ve füze atışları ile dosta
ve düşmana gösterdi. Bir nevi tarihimizin ateş gücü gösteri rekoru kırıldı. TCG
Çanakkale denizaltısı, tarihimizde ilk kez suyun altından denizdeki suüstü
hedefine Sub Harpoon güdümlü mermisi; MİLGEM (Ada sınıfı) korvetlerin ilk
gemisi TCG Heybeliada denizden kara hedeflerine de atılabilen Harpoon Block II
güdümlü mermisi; TCG Gökçeada firkateyni hava hedeflerine karşı kullanılan SM-1
Block-6, TCG Fatih firkateyni NATO Sea Sparrow, TCG Büyükada korveti RAM, TCG
Barbaros firkateyni Evolved Sea Saprrow
füzesi atışlarını hava hedeflerine karşı gerçekleştirdi. (Atış videolarını
izlemek için: https://www.youtube.com/watch?v=lqMskSEQt8g)
Her füze hedefini vurdu.
Dış tertiplere karşı en büyük güvence. Bu tablonun ne denli
önemli olduğunu halkımızın anlaması gerekir. İç siyasette ne yaşanırsa yaşansın,
ekonomik konjonktür ne durumda olursa olsun, donanma ve silahlı kuvvetler
dimdik ayakta kalmalıdır. Gücünü Mustafa Kemal’den alan etkin bir donanma, ordu
ve hava filoları ülkemizin dış kaynaklı tertip ve kışkırtmalarına karşı en
büyük güvencesidir. Deniz Yıldızı tatbikatı denizdeki bu güvenceyi halkımıza hissettirmiştir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder