Avrasya’da Jeopolitik Devrim:
Hindistan ve Pakistan ŞİÖ Tam Üyesi Oldu
Geçtiğimiz hafta
dünya, ABD güdümünde Katar’ın terör bahanesi ile sözde kardeşleri körfez
ülkeleri tarafından tecrit, abluka ve ambargo ile cezalandırılma operasyonuna,
Irak sınırları içinde sözde Kürdistan için
referandum ilanına sahne oldu.
Avrasya’dan büyük hamle. Ortadoğu
satranç tahtasında emperyalizm, İran’ın çevrelenmesinde ciddi hamleler yaptı.
Ancak bu hamlelere 8 Haziran 2017 günü Astana’dan devrimsel nitelikte bir cevap
geldi. 2005 yılında gözlemci statüsünde Şanghay İşbirliği Örgütüne kabul edilen
Hindistan ve Pakistan ŞİÖ’ye tam üye oldular. Çin Devlet Başkanı Xi Jingping ev
sahipliğinde 15-16 Mayıs 2017 tarihlerinde düzenlenen Kuşak ve Yol (OBOR)
Forumunun üzerinden henüz 3 hafta geçmeden Asya’dan gelen bu hamle, şüphesiz dünya barış,
huzur ve refahı için olağanüstü önemde. ŞİÖ bugün için dünya nüfusunun % 40’ını,
Asya kıyılarının çok büyük bölümünü kontrol edecek bir konuma geldi.
Atlantik Sistem Barış Üretmiyor. Soğuk savaş
sonrası yaşanan kabaca çeyrek asırda dünya özellikle Ortadoğu ve Kuzey Afrika
bölgelerinde çok acılar çekti. Çekmeye devam ediyor. Atlantik merkezli
politikalar savaş ve yıkım getirdi. ABD’nin geçen hafta Paris COP 21
Antlaşmasından çekileceğini açıklaması bile sadece siyasi olarak değil, aynı
zamanda çevresel olarak da dünyanın ne denli kötü bir rotaya girdiğinin somut
bir işareti oldu.
Çin ve Rusya’nın Diplomatik Başarısı. Hindistan ve Pakistan gibi birbirileri ile son 60 yılda 3 kez savaşmış
ve savaş hali Keşmir’de halen devam eden iki ülkenin ŞİÖ tam üyeliğine ikna
edilmesi şüphesiz Pakistan için Çin’in; Hindistan için de Rusya’nın başarısıdır.
Tabi bu süreçte Çin’in Kuşak ve Yol girişiminin (OBOR) jeopolitik etkilerini
göz ardı edemeyiz. Her iki ülke de Çin sermayesi ve ticaret gücü ile
kalkınmalarını hızlandırabileceklerini biliyorlar. Hem ŞİÖ, hem de OBOR’da
birlikte olmak Hindistan ve Pakistan’ı sınır ve Keşmir gibi toprak sorunlarını
dondurarak yeni işbirliği alanlarına yönlendirebilme potansiyelini yaratacak. Çin
DIB Sözcüsü Hua Chunying, 8 Haziran günü yaptığı açıklamada ŞİÖ ruhunun iki ülke
arasındaki tansiyonu düşüreceğine inandıklarını açıkladı. Aynı durum Çin ile
Hindistan ilişkileri için de söylenebilir. Hindistan’ın Çin ile Güney Tibet
sınırı sorunu var. Ancak aralarında saatte 7 milyon dolarlık ticaret hacmi de
var. Diğer taraftan Hindistan ŞİÖ üyeliği ile fosil yakıt zengini ŞİÖ üyesi ülkelerle
enerji işbirliğine daha kolay girebilecek. Unutmamak gerekir ki Hindistan’ın
doğal gaz ihtiyacı 2030 yılına kadar 20 kat, petrol ihtiyacı 4 kat artacak.
Gelecek 15 yılda şehirleşmeye önem verecek Hindistan’ın demir ihtiyacı da dünya
tarihinde görülmemiş boyutlarda aratacak. (20 kat artış ile 400 milyon ton)
Çin-Rus Dayanışması Devam Etmelidir. Çin ve Rusya yakınlaşması devam ettiği sürece ŞİÖ ve tamamlayıcısı OBOR
girişiminin başarısız olması mümkün değil. Zira OBOR aynı zamanda Rusya’nın
liderliğini yürüttüğü Avrasya Ekonomik Topluluğu girişimiyle; ŞİÖ de Rusya’nın
liderliğini yaptığı CSTO (Müşterek Güvenlik Antlaşması Örgütü) ile uyumlu. Çin,
Rusya ve Hindistan’ın aynı zamanda BRICS üyesi olmaları ayrı bir avantaj. Tarihte
ilk kez Dünyanın Kalpgahında yani Asya’nın merkezinde BM Güvenlik Konseyi Daimi
üyesi iki büyük ülke dünyanın kaderini değiştirecek işbirliği ve
dayanışma sergiliyor. Bu dayanışmaya Hindistan gibi dünyanın en büyük ve en
kalabalık ikinci ülkesini katabiliyorlar. Dilerim ŞİÖ’nün sağlayacağı dayanışma
ve işbirliği ruhu ülkeler arasındaki sınır anlaşmazlıklarını dondurur ve çözüm
sürecini tetikler. Bu süreçte Çin ve Rusya’nın büyük ağabey rolünü oynamaları
ve özellikle Hindistan’ı aynı role çekmeleri önem arz ediyor.
ABD için Diplomatik bir Yenilgi. ABD, bir
gerilim ve silahlı çatışma riski yaratmadan Çin’i çevrelemeye ve bu amaç için
Hindistan’ı yanına çekmeye büyük çaba sarf ediyordu. 2005 yılında Hindistan ile
nükleer teknoloji alanında imzaladıkları işbirliği antlaşması bu ilişkilerin
geldiği seviyeye iyi bir örnektir. Böylece ABD, kendi iradesi dışında nükleer
güç sahibi olan bir ülkenin bu statüsünü tanımakla kalmadı, aynı zamanda işbirliği
geliştirdi. Sadece nükleer değil, ABD her alanda son yıllarda Hindistan ile
ilişkilerini güçlendirmeye çalıştı. Ancak Hindistan’ın son hamlesi ABD için düş
kırıklığı oldu.
ŞİÖ Deniz İttifakıdır. Artık
ŞİÖ’nün 4 üyesi Pasifik ve Hint okyanuslarına doğrudan açılıyor. Avrasya’nın
kabaca 55 bin km lik kıyısı ŞİÖ kontrolünde. Bu yaklaşık 6 milyon mil kare
deniz yetki alanına karşılık geliyor. Adını
Atlantik Okyanusundan alan NATO’nun da bir deniz ittifakı olduğunu göz önüne
alırsak, ŞİÖ’nün 21’nci yüzyılda küresel ticaretin ana odağı olan Avrasya’nın
Kuzey ve doğusunu kontrol eden deniz alanları ile 21’nci yüzyılın yeni bir
deniz ittifakına dönüştüğünü ve Avrasya’nın batısındaki NATO’yu şimdilik askeri
alanda olmasa bile, siyasi ve ekonomik alanda dengelemeye başlayacağını söylemek
yanlış olmayacaktır. Asya yüzyılı olduğu ilan edilen 21’nci yüzyılda ŞİÖ,
kuşkusuz NATO’nun, daha doğrusu küresel egemen Avrupa–Atlantik yapının artık
okyanuslarda da rakibi haline dönüşüyor. Bu durumda bir ada devleti olan
Japonya, Atlantik’te ABD karşısındaki Küba’nın durumuna düşüyor. Bu durum
tarihte ilk kez oluşuyor. Önümüzdeki dönemde küresel hegemonya mücadelesinde
her sabah yeni hamlelere uyanacağımızı hatırlatmak isterim. Hindistan’da ya da
Pakistan’da, Pakistan-Hindistan yakınlaşmasını önleyici terör saldırılarının
artışı, Güney Çin Denizinde Çin’i kışkırtıcı kazalar sürpriz olmayacaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder