22 Ağustos 2017 Salı

Jeolojinin, Jeopolitik Üzerine Etkisi


 
 Jeolojinin, Jeopolitik Üzerine Etkisi
Geçen hafta içinde 17 Ağustos 1999 Marmara Depreminin 18’inci yıldönümünü yaşadık. Kayıplarımızı hüzünlü törenlerle andık. Tüm deprem şehitlerine ve hayatını kaybeden vatandaşlarımıza rahmet diliyorum. Türkler depremle yaşayan ve depremden büyük acılar çekmiş bir ulustur. Anayurdumuz Anadolu bulunduğu coğrafi konum ve iklim koşulları ile insan hayatına son derece uygun şartlar sunmasına rağmen, jeolojik yapısı itibarı ile deprem kuşağındadır. Depremlerden ders çıkarılmadığı ve bilimsel metodoloji ile hareket etdilmediği için tarih boyunca  acı çekilmiştir. Bu acılardan ders alınmamıştır. Önümüzdeki büyük depremde de çok büyük kayıplar yaşanacağını bilim adamları haykırıyor. ABD, 1906 San Francisco depremi, Japonya 1923 Yokohama depreminde büyük kayıplar yaşamıştı. Her iki ulus da bu felaketlerden ders çıkarıp, bilim ve endstriyel medeniyetin olanaklarını kullandılar ve  20’nci yüzyılda depremi kitlesel ölümlere neden olacak felaketler arasından çıkarabildiler.
1999 Marmara Depremi ve Devlete Güven Sarsıntısı. 1999 Marmara depremi, bugün yaşayan nesillerin bu topraklarda gördüğü en büyük facia idi. Köyden kente göçün tetkilediği çarpık yapılaşma, yılların ihmali ve kaderciliği çok büyük can ve mal kayıplarına yol açtı. Deprem sonrası milli gelire en büyük katma değeri sağlayan Marmara Bölgesine müdahalede devletin yetersiz kalması,  afetten etkilenen vatandaşların temel ihtyaçlarının ve belediye hizmetelerinin uzun süre karşılanamayışı,  sosyal istikrasızlık ve devlete karşı güvensizlik yarattı. DSP liderliğindeki koalisyon hükümetinin depremden 3 yıl sonra kaybettiği seçimle iktidarı bırakmasının en önemli nedenlerinden birisi 2001 ekonomik krizinin yanısıra Marmara depremi olmuştu. Bu depremin yarattığı sosyal, ekonomik ve siyasi sorunları emperyal hegemonya sonuna kadar kullanmış ve depremden hemen sonra Marmara Bölgesine gönderdiği yardım ekipleri ve sivil toplum örgütleri  içine yerleştirilen istihbarat elemanları sayesinde Türkiye’de algı operasyonu yapabilecek tüm olanakları seferber etmişti. Bunun en büyük sonuçlarından birisi de Türk ordusunun afet sonrası dönemdeki müdahale yetersizliğinin öne çıkarılmasıydı. Marmara Depremi Türkiye’de sadece jeolojik fay hatlarını kırmamış, iç siyasette de fay hatlarını kırmıştı.
Donanma Depremden Büyi Zarar Gördü  Cumhuriyet Donanması, Marmara depremi ile savaşmadan insan gücü ve alt yapısında tarihinin en büyük yıkımını yaşadı. Görevdeki 420 personel kaybedildi, 307 personel yaralandı. 302 personel de birinci derece yakınlarını kaybetti. Deprem neticesinde Donanma Komutanlığı binası, suüstü eğitim merkezi  ve Gölcük Tersanesinin inşa kızakları gibi stratejik yerler yıkıldı. Televizyon kanallarının Tüpraş yangını nedeniyle 17 Ağustos öğleden sonra Poyraz limanını terk eden savaş gemilerini göstermesi her vatandaşın  kalbini yaralayacak görüntü sergiledi. Donanma denizde bir savaşa hazırdı ama doğal bir afete hazır değildi. Bırakalım Gölcük ve Değirmendere’deki sivil yerleşim alanlarını, kendi üssü içinde dahi enkaz kaldırma işlerini yürütebilecek yetenekte değildi.  İş makineleri sayısı çok azdı. 1949 yılında keşfedilen Kuzey Anadolu Fay hattının varlığına rağmen Ana Üssün Gölcük’te geliştirilmesine devam edilmişti. Daha da öte, fayın varlığına rağmen karşı sahilde 1950’li yılların başında rafineri kurulmasına onay verilmişti.
Donanma Deprem sonrası Marmara Dışına Çıktı. 1999 Depreminden donanma iyi dersler çıkardı ve her canlı organizma gibi homoestasis durumuna çok kısa sürede erişti. Deprem, Türk Deniz Gücünün tarihindeki en önemli politika değişikliklerine neden oldu. Bu değişikliklerin jeopolitik sonuçları da oldu. Donanmanın vurucu gücünün önemli bir bölümü yer yokluğu nedeni ile Ege’de Aksaz Deniz Üssünde konuşlandırıldı. Böylece 21’inci yüzyılda en önemli çıkar çatışmasının yaşanacağı Doğu Akdeniz’de çok kısa sürede varlık gösterebilecek bir stratejik avantaj 1999 yılında elde edildi. Deprem sonrası MİLGEM korvetini 2011 yılında Donanma ile buluşturacak Pendik’teki İstanbul Tersanesi devralındı. Mayın Filosu Erdek’e yerleştirildi. Bu ve benzeri kararlar daha sonraki yıllarda kumpas davalar sürecine kadar olağanüstü etkinlik ve evrimle gelişen donanmanın itici gücünü oluşturdu. Türk Donanması Anka Kuşu Gibidir. Küllerinden Doğar. Depremden bir buçuk ay sonra, görevim gereği  Yunanistan/Larissa’daki bir NATO Karargâhının açılış töreni için Yunanistan’a gitmiştim. Yunan Deniz Kuvvetleri Karargâhından subaylarla birlikte yediğimiz öğle yemeğinde, Yunan istihbarat  başkanı Amiral ‘’schadenfreude’’ bir tonda  bana dönerek “Albayım Donanmanızın yangından kaçarken İzmit körfezinde sergilediği tablo bizleri çok üzdü, içimiz parçalandı” demesi üzerine, ben de “Amiralim merak etmeyin Türk Donanması Anka Kuşu gibidir” demiştim. Dediğim bir yıl içinde gerçekleşti. Deprem, Türk donanmasının, hegemonyanın hayal bile edemeyeceği bir seviyeye gelmesini tetikledi. Jeoloji, jeopolitiğin taşlarını döşedi. Ancak bu çok nadir görünen bir durumdu.
Emperyalizm ve Doğal Afetler. Genelde emperyalizm doğa felaketlerinin siyasi ve sosyal sonuçlarını kendi lehinde kullanmak için gayret gösterir. Gelişmekte olan pek çok ülkede büyük afetler sonrası yaşanan kurtarma ve toparlanma süreci iktidarların gelecek seçimdeki karnesini oluşturur. Daha kötü senaryolarda büyük afetler sosyal patlamalara ve yönetim sorunlarına neden olur. Bu süreçleri hegemonya manipüle eder. Tarihte pek çok örneği vardır. 2010 Haiti depremi son yıllardaki örneklerden biridir.
Türkiye’nin jeopolitik kaderi ve jeolojik Risk. Türkiyenin güneydoğuda Kürdistan, Güneyde Kıbrıs ve Doğu Akdeniz Yeki Alanları, Batıda Ege sorunları sarmalı ve içerde FETÖ belası ve her geçen gün artan keskin kutuplaşma sonucu ortaya çıkan karmaşık konjonktürde sadece can ve mal kayıplarını önlemek için değil, aynı zamanda jeopolitik fay hatlarını kırılmasına karşı başta İstanbul olmak üzere her türlü doğal felakete hazır olmak gerekir. Jeolojik risk asgaride tutulmak zorundadır. Bu hazırlık ancak akıl, bilim, dürüstlük ve ciddiyetle yapılabilir. Yoksa yönetilemeyen bir felaket, emperyalizme büyük fırsat sunar ve Türkiye’nin jeopoitik kaderini zorlar.  Bu işi çok ciddiye almak gerekir.
                                        




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder