Geçen hafta içinde
17 Ağustos 1999 Marmara Depreminin 18’inci yıldönümünü yaşadık. Kayıplarımızı hüzünlü
törenlerle andık. Tüm deprem şehitlerine ve hayatını kaybeden vatandaşlarımıza
rahmet diliyorum. Türkler depremle yaşayan ve depremden büyük acılar çekmiş bir
ulustur. Anayurdumuz Anadolu bulunduğu coğrafi konum ve iklim koşulları ile insan
hayatına son derece uygun şartlar sunmasına rağmen, jeolojik yapısı itibarı ile
deprem kuşağındadır. Depremlerden ders çıkarılmadığı ve bilimsel metodoloji ile
hareket etdilmediği için tarih boyunca
acı çekilmiştir. Bu acılardan ders alınmamıştır. Önümüzdeki büyük depremde
de çok büyük kayıplar yaşanacağını bilim adamları haykırıyor. ABD, 1906 San
Francisco depremi, Japonya 1923 Yokohama depreminde büyük kayıplar yaşamıştı.
Her iki ulus da bu felaketlerden ders çıkarıp, bilim ve endstriyel medeniyetin
olanaklarını kullandılar ve 20’nci
yüzyılda depremi kitlesel ölümlere neden olacak felaketler arasından çıkarabildiler.
1999 Marmara Depremi ve Devlete Güven
Sarsıntısı. 1999
Marmara depremi, bugün yaşayan nesillerin bu topraklarda gördüğü en büyük facia
idi. Köyden kente göçün tetkilediği çarpık yapılaşma, yılların ihmali ve
kaderciliği çok büyük can ve mal kayıplarına yol açtı. Deprem sonrası milli
gelire en büyük katma değeri sağlayan Marmara Bölgesine müdahalede devletin
yetersiz kalması, afetten etkilenen
vatandaşların temel ihtyaçlarının ve belediye hizmetelerinin uzun süre
karşılanamayışı, sosyal istikrasızlık ve
devlete karşı güvensizlik yarattı. DSP liderliğindeki koalisyon hükümetinin
depremden 3 yıl sonra kaybettiği seçimle iktidarı bırakmasının en önemli
nedenlerinden birisi 2001 ekonomik krizinin yanısıra Marmara depremi olmuştu. Bu
depremin yarattığı sosyal, ekonomik ve siyasi sorunları emperyal hegemonya
sonuna kadar kullanmış ve depremden hemen sonra Marmara Bölgesine gönderdiği
yardım ekipleri ve sivil toplum örgütleri
içine yerleştirilen istihbarat elemanları sayesinde Türkiye’de algı
operasyonu yapabilecek tüm olanakları seferber etmişti. Bunun en büyük
sonuçlarından birisi de Türk ordusunun afet sonrası dönemdeki müdahale
yetersizliğinin öne çıkarılmasıydı. Marmara Depremi Türkiye’de sadece jeolojik
fay hatlarını kırmamış, iç siyasette de fay hatlarını kırmıştı.
Donanma Depremden Büyi Zarar Gördü Cumhuriyet
Donanması, Marmara depremi ile savaşmadan insan gücü ve alt yapısında tarihinin
en büyük yıkımını yaşadı. Görevdeki 420 personel kaybedildi, 307 personel
yaralandı. 302 personel de birinci derece yakınlarını kaybetti. Deprem
neticesinde Donanma Komutanlığı binası, suüstü eğitim merkezi ve Gölcük Tersanesinin inşa kızakları gibi
stratejik yerler yıkıldı. Televizyon kanallarının Tüpraş yangını nedeniyle 17
Ağustos öğleden sonra Poyraz limanını terk eden savaş gemilerini göstermesi her
vatandaşın kalbini yaralayacak görüntü
sergiledi. Donanma denizde bir savaşa hazırdı ama doğal bir afete hazır
değildi. Bırakalım Gölcük ve Değirmendere’deki sivil yerleşim alanlarını, kendi
üssü içinde dahi enkaz kaldırma işlerini yürütebilecek yetenekte değildi. İş makineleri sayısı çok azdı. 1949 yılında
keşfedilen Kuzey Anadolu Fay hattının varlığına rağmen Ana Üssün Gölcük’te
geliştirilmesine devam edilmişti. Daha da öte, fayın varlığına rağmen karşı
sahilde 1950’li yılların başında rafineri kurulmasına onay verilmişti.
Donanma Deprem sonrası Marmara Dışına Çıktı.
1999 Depreminden
donanma iyi dersler çıkardı ve her canlı organizma gibi homoestasis durumuna çok kısa sürede erişti. Deprem, Türk Deniz
Gücünün tarihindeki en önemli politika değişikliklerine neden oldu. Bu değişikliklerin
jeopolitik sonuçları da oldu. Donanmanın vurucu gücünün önemli bir bölümü yer
yokluğu nedeni ile Ege’de Aksaz Deniz Üssünde konuşlandırıldı. Böylece 21’inci
yüzyılda en önemli çıkar çatışmasının yaşanacağı Doğu Akdeniz’de çok kısa
sürede varlık gösterebilecek bir stratejik avantaj 1999 yılında elde edildi. Deprem
sonrası MİLGEM korvetini 2011 yılında Donanma ile buluşturacak Pendik’teki İstanbul
Tersanesi devralındı. Mayın Filosu Erdek’e yerleştirildi. Bu ve benzeri
kararlar daha sonraki yıllarda kumpas davalar sürecine kadar olağanüstü
etkinlik ve evrimle gelişen donanmanın itici gücünü oluşturdu. Türk Donanması Anka Kuşu Gibidir.
Küllerinden Doğar. Depremden bir buçuk ay sonra, görevim gereği Yunanistan/Larissa’daki bir NATO Karargâhının
açılış töreni için Yunanistan’a gitmiştim. Yunan Deniz Kuvvetleri Karargâhından
subaylarla birlikte yediğimiz öğle yemeğinde, Yunan istihbarat başkanı Amiral ‘’schadenfreude’’ bir tonda
bana dönerek “Albayım Donanmanızın
yangından kaçarken İzmit körfezinde sergilediği tablo bizleri çok üzdü, içimiz
parçalandı” demesi üzerine, ben de “Amiralim merak etmeyin Türk Donanması Anka
Kuşu gibidir” demiştim. Dediğim bir yıl içinde gerçekleşti. Deprem, Türk donanmasının,
hegemonyanın hayal bile edemeyeceği bir seviyeye gelmesini tetikledi. Jeoloji,
jeopolitiğin taşlarını döşedi. Ancak
bu çok nadir görünen bir durumdu.
Emperyalizm ve Doğal Afetler. Genelde emperyalizm doğa felaketlerinin siyasi
ve sosyal sonuçlarını kendi lehinde kullanmak için gayret gösterir. Gelişmekte
olan pek çok ülkede büyük afetler sonrası yaşanan kurtarma ve toparlanma süreci
iktidarların gelecek seçimdeki karnesini oluşturur. Daha kötü senaryolarda büyük
afetler sosyal patlamalara ve yönetim sorunlarına neden olur. Bu süreçleri
hegemonya manipüle eder. Tarihte pek çok örneği vardır. 2010 Haiti depremi son
yıllardaki örneklerden biridir.
Türkiye’nin jeopolitik kaderi ve jeolojik
Risk. Türkiyenin
güneydoğuda Kürdistan, Güneyde Kıbrıs ve Doğu Akdeniz Yeki Alanları, Batıda Ege
sorunları sarmalı ve içerde FETÖ belası ve her geçen gün artan keskin
kutuplaşma sonucu ortaya çıkan karmaşık konjonktürde sadece can ve mal
kayıplarını önlemek için değil, aynı zamanda jeopolitik fay hatlarını
kırılmasına karşı başta İstanbul olmak üzere her türlü doğal felakete hazır
olmak gerekir. Jeolojik risk asgaride tutulmak zorundadır. Bu hazırlık ancak
akıl, bilim, dürüstlük ve ciddiyetle yapılabilir. Yoksa yönetilemeyen bir
felaket, emperyalizme büyük fırsat sunar ve Türkiye’nin jeopoitik kaderini zorlar.
Bu işi çok ciddiye almak gerekir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder