Bu köşede bir kaç yazımda Alman birliğini kuran Otto Von Bismarck’ın
zamanında söylediği bir gerçeği hatırlattım. Savaş, demir ve kanla yürütülür.
Bu tunç yasadır. Kurtuluş savaşının demiri, yani cephanesi ve silahlarının pek
çoğu 233 deniz subayı ve Karadenizli yüzlerce gemicinin donattığı yaşlı ve
zayıf teknelerle sağlandı. 5 ton üzeri sadece 28 gemiye sahiptiler. Toplam
taşıma kapasitelerinin takriben 7800 ton olmasına karşılık Rusya’nın Batum, Tuapse ve Novorosysky limanları
üzerinden, İnebolu, Trabzon ve Samsun limanlarına 36 ayda toplam 300,000 ton
harp malzemesi taşıdılar. General Karabekir’in 15. Kolordusunun doğudaki zaferi
sonrası mevcut savaş malzemeleri de batı cephelerine taşınmak üzere Doğu
Karadeniz limanlarından deniz yolu ile İneboluya
getirildi. Gazal’da, Rusumat-4’de ve daha pek çok Türk denizcisinin bulunduğu, irili ufaklı
onlarca teknede sadece Kurtuluş Savaşının demiri değil, aynı zamanda
bağımsızlık, hürriyet ve ulusal onur ateşi de taşındı. Onlar sayesinde Atatürk,
“gözüm Sakarya’da, Dumlupınar’da kulağım
İnebolu’da” diyebilmişti. Kurtuluş Savaşı’nda ikmal teşkilatının başında
bulunan Korgeneral Muzaffer Ergüder’in, 1925 yılında bu başarı için sarf ettiği
“Kurtuluş Savaşı’nda bir avuç deniz
subayımız olmasaydı, ne İnönü’ler, ne Sakarya ve ne de Dumlupınar ve de
dolayısıyla Kurtuluş Savaşı olmazdı” sözlerine ne eklenebilir ki?
İnebolu: Türk istiklaline demir ve kan taşıyan ana
arter. Cephane taşımaya
yönelik deniz yolu ile değil, aynı
zamanda Ankara’ya ulaşan kara yolu ile öne çıkan bu yoldan işgal İstanbul’undan İnebolu’ya kaçabilen yüzlerce gönüllü kuvayı
milliyeci de Ankara’ya intikal etmiştir. İnebolu–Kastamonu-Çankırı-Ankara yolu bu
nedenle ‘’İstiklal Yolu’’ olarak
bilinir.
İnebolu Kent Müzesi. 19 Ağustos’ta bir konferans için bulunduğum
Kastamonu’da uçuş programına bağlı olarak bir gece konaklama fırsatım vardı. O
zamanı 90 km kuzeyde bulunan Gazi İnebolu’ya giderek kullandım. Vardığımda saat
2000 sularındaydı. 90 km boyunca zaman zaman İstiklal yolunun dik yamaçlarını
yalçın Küre Dağlarının denizden 1500 metre yükseklikte ürperti veren tepelerini
gözlemledim. Yaz şartlarında bile görünüşü ile korku veren bu dağları kış
ortamında kağnılarla geçen Gazi İnebolu’nun yiğit erkekleri ile başta Şerife
Bacı olmak üzere kahraman kadınlarını düşünmeden duramadım. İnebolu’ya gitmemin
iki amacı vardı. Birincisi Kurtuluş ve Kuruluşa giden tarihi süreçte yer alan tüm
coğrafi mekanları görme vazifemi tamamlamaktı. Yurtışında Lozan (Chateau
D’ouchy, Palais Rumine) ve Montrö (Palais de Montreux) dahil, Türkiye topraklarında Kurtuluş savaş
ve diplomasi tarihinin her düğüm noktasını görmüş ve o günleri yaşamaya
çalışmıştım. Genç bir deniz teğmeni iken bulunduğum savaş gemisi ile 1982
yılında kısa bir süre için İnebolu’da demirlemiş, ancak nöbetçi subay olduğumdan
gemiden karaya çıkamamış, bu kutsal toprağa ayak basamamıştım. Bu kez İnebolu’yu
görebildim. İkinci amacım resmi açılışı
29 Ekim 2017’de yapılacak İnebolu Kent
Müzesini görmekti. Her iki amacımı da gerçekleştirdim. İnebolu gerek
coğrafyası gerekse tarihi ile beni büyüledi. Müze ise başlı başına büyük bir
başarı. Emeği geçenler, başta müze kurulmasına
öncülük eden Belediye başkanı olmak üzere takdire şayan. İnebolu Belediyesi Kurtuluşa
Giden Yolda, İnebolu Kent Müzesi ile Tarihi Kentler Birliği tarafından
düzenlenen Müze Özendirme yarışmasında da Mayıs ayında özel ödüle layık görüldü. Müzede Kurtuluş Savaşını
yaşıyorsunuz.
Tarihe ve geçmişe sadakat. İnebolu, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurtuluş ve
kuruluşuna sahip çıkabilme onurunu dinamik bir şekilde korumaya devam ediyor. Tarihi
mirasına kıskançlıkla sahip çkıyor. Kurtuluş Savaşı'nda düşman işgaline
uğramamasına rağmen, cephe gerisindeki hizmetleriyle "istiklal madalyalı tek ilçe"
unvanını kazanmış bir ilçemiz. İnebolu’nun denk kayıkçıları, tarihe adlarını
altın harflerle yazdırmıştı. İskele olmadığından alargadaki gemilerden cephane
sandıklarını tahliye işini İnebolulu kahraman kayıkçılar üstlenmiş, "Denk kayığı" adıyla bilinen
tekneleriyle, fırtınalı havalarda dev dalgalara göğüs gererek gemilerdeki
binlerce ton cephaneyi emniyetle karaya çıkarabilmişlerdi. İnebolulu
kayıkçılar, 3 yıl boyunca mücadele verdi. Atatürk başkanlığındaki TBMM'nin 11
Şubat 1924 tarihli oturumunda, Milli Mücadele'ye katkılarından dolayı İnebolu
Mavnacılar Loncası'na (Kayıkçılar Cemiyeti) Beyaz Şeritli İstiklal Madalyası
verilmesi kararlaştırıldı. Kastamonu Havalisi Komutanı Muhittin Paşa,
Genelkurmay Başkanlığı'na verdiği bir raporda İnebolu halkının
fedakarlığını, 'İnebolu'nun
vatansever halkının şimdiye kadar askerlere, dolayısıyla millete yaptıkları
hizmet ve yardımları takdire şayandır. Yollamalar başladıktan bu yana her gün
arkası kesilmeyen taşımalarda, malzemenin teslim ve yollanmasında parasız ve
bir mükafat beklemeden çalıştıklarını gördüm' sözleriyle ifade ediyordu.
(Lonca, Ankara Hükümetinin hizmet karşılığı verdiği parayı reddetmiş ve iade
etmişti.)
Halkı seferber eden örnek müftü. İnebolu topyekun bir savaşa kadını erkeği, çocuğu
ve yaşlısı ile Ramazan Bayramı srasında 9 Haziran 1921 günü maruz kaldı. Yunan savaş gemileri Kılkış ve Panter cephane
naklini durdurmak ve tüm deniz araçlarını batırmak için ilçe açıklarına geldi.
Kayıkçılar gemilerden cephaneleri boşaltırken Yunan savaş gemileri ufukta
göründü. Kaymakam ile liman başkanı, mahallelere ve yakın köylere haberci
salarak cephanenin bir an önce
kayıklardan alınıp depolara taşınması için halkı limana çağırdı. Bu sırada
Yahyapaşa Camisi'nde bayram namazı vaazı veren Müftü Ahmet Hamdi Efendi
ise çağrıları duyunca, "Ey
ahali, camiden çıkın ve peşime düşün" diyerek, camideki halkla
birlikte sahile koştu. Çocuk, kadın, yaşlı demeden bütün halk seferber olarak
kayıkların sahile çıkardığı cephaneleri tepenin arkasındaki güvenli yerlere
taşıdı ve bombardımana rağmen cephaneler
teslim edilmedi.
Bugün İnebolu Ruhuna İhtiyaç Var. İnebolu’da kaldığım kısa süre içinde her
yerde bu gazi ilçenin tarihi ile övündüğü, emperyalizme attığı okkalı tokadın
gururunu her yerde yaşadığını gözlemledim. Kent Müzesi çatısına yerleştirilen
denk kayığı aslında tüm Türkiye’ye mesaj veriyordu. Geçmişinizle övünün,
Mustafa Kemal Atatürk’ün ipine sarılın.
Bu topraklar tarihi boyunca işgal edilemedi. 1918 sonrası toprak işgalini denemeye kalkanlara dünyaya örnek direnç
gösterildi.Şimdi fikirlerinizi işgal etmeye kalkışanlara da direnin. Genç yaşlı,
kadın erkek, çoluk çocuğun vatan ve istiklal için birleştiği İnebolu, herkese
örnek olsun.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder