Denizdeki
İran ve Hürmüz Boğazı
1979 devrimine kadar ABD
tarafından donatılıp eğitilen İran Silahlı Kuvvetlerinde 1974 yılında 6250
Amerikalı danışman ve subay vardı. İran o yıllarda ABD için NATO üyesi
Türkiye’den çok daha değerli ve önemli bir müttefikti. Ancak İran halkı ABD’den
nefret ediyordu. Bu nefret şaha karşı din temelli bir devrimin tohumlarını
ekti. Nefret o kadar büyüktü ki, devrim sırasında 4 Kasım 1979 ile 20 Ocak 1981 arasında tarihe
‘’İran rehine krizi’’ olarak geçen
olayda Tahran’daki ABD Büyükelçiliği mensubu 60 Amerikalı diplomat 444 gün süre
rehin tutuldu. Bu süreç içinde İran-Irak savaşı başladı. 22 Eylül 1980 günü
Irak’ın sürpriz saldırısı ile başlayan ve 8 yıl süren İran Irak Savaşında 1
Milyona yakın İranlı hayatını kaybetti.
İran’ın jeopolitik silahı: Hürmüz Boğazı. Savaş sonunda İran, süratle toparlandı. Savaşın
son yıllarında Basra Körfezinde yaşanan ve 55 geminin batırıldığı tankerler
savaşından da çıkardığı dersler ile deniz kuvvetlerine önem vererek, asimetrik
deniz harbi alanında oyun değiştirici yetenekler kazandı. Bu yetenekleri Umman
ile paylaştığı ve en dar yerinde 21 mil genişliğe sahip Hürmüz Boğazının
kapatılması hedefine yoğunlaştırdı. Günde
17 milyon varil petrol akışıyla küresel petrol arzının % 40’ının geçtiği
Hürmüz Boğazının kapanmasının etkileri küresel enerji dengelerini alt üst edecek
boyuttadır. (Iran Irak Savaşında kapanmadığı halde bu akış, %25 kesilmişti.) Günümüzde
Körfez petrolünün % 85’i Asya ülkelerine gidiyor. Enerji arzının kesilmesinden
en çok zarar görecek iki ülkenin Japonya ve Çin olacağını söyleyebiliriz. Bu
listeye doğal gaz ihtiyacının üçte birini Katar’dan gemilerle ithal eden
İngiltere’yi de ekleyebiliriz. İşte küresel ekonominin, bu kesintiyi
kaldıramayacağını iyi bilen İran, ABD
ile yaşadığı her krizde boğazı kapatma tehdidinde bulundu.
Denizde Asimetrik Savaş. Bir sonraki savaşta gerek
düzenli donanma gerekse Devrim Muhafızları Donanması için Basra Körfezi ve
Hürmüz Boğazındaki deniz ticaret akışını kesmeye ve küresel ticareti sarsabilmeye
yönelik bir silahlanma programı uyguladı. Bu amaç için uyguladığı silahlanma
programında kıyıdan gemilere karşı atılan füze sistemleri, mini denizaltılar,
sürü halinde kullanılan çok yüksek süratli silahlı botlar, gelişmiş dip ve
demirli mayın sistemleri başı çekti. Asimetrik yetenekler dışında konvansiyonel
yeteneklerini de ulusal olanaklarıyla geliştirmeye devam ettiler. 2010 yılında kendi
dizayn ve üretimleri ilk milli firkateyn Jamaran’ı hizmete soktular. Sahip
oldukları üç adet Rus yapımı Kilo sınıfı dizel elektrik denizaltılar ve kendi
üretimleri cep denizaltıları, sığ sulara sahip Basra Körfezinin denizaltı
harekatına uygun olmamasına rağmen Amerikan savaş gemileri ve tanker trafiği için
önemli bir endişe kaynağı olmaya devam ediyor.
İran vurulursa Hürmüz’e Odaklanır. İran’da yeni yıl
arifesinde başlayan olayların şimdilik denize, deniz ulaştırma rotalarının
aksamasına, Hürmüz Boğazının engellenmesine ya da kapanmasına varacak bir
tırmanma senaryosu sergilemeyeceğini söyleyebiliriz. Ancak -çok zor da olsa- Suriye
benzeri olaylar kapıya dayanıp, İran topraklarına ilk bombanın düştüğü andan
itibaren Basra Körfezi ve Hürmüz Boğazındaki enerji arz zinciri İran tarafından
koparılabilir. İran, en kötümser senaryoda bile, Devrim Muhafızları Donanması gibi
rejime sadık güç unsurları ile Basra Körfezinde böyle bir hareket tarzını
uygulamaya başvurabilir. Şüphesiz bu zor kararı vermeden önce, ABD ve İsrail’e
ait hava unsurları ve cruise füze
saldırıları ile başta nükleer tesisleri olmak üzere kritik askeri alt yapısının
hedeflenmesini bekleyecektir. Bu saldırıların ardından Boğazın kapatılmasına ve
tanker trafiğinin engellenmesine yönelik faaliyetlere başlayabilecektir.
İran Diğerlerine Benzemez. İran’ın Irak, Libya
veya Suriye ile kıyaslanamayacağını belirtmekte yarar var. Son 30 yılda
Körfezde İran’ın oluşturduğu ateş gücü yoğunluğunun Tomahawk ya da Uçak gemisi gruplarının taarruzları ile yok edilmesi çok
zor. Karadan müdahale gerekir. Bunu kim yapacak? ABD ve İsrail askeri yerine
kullanılacak İran ile sınırdaş vekalet savaşçısı/savaşçıları kim olacak? İran
askeri makinesi ancak Yugoslavya benzeri bir iç savaşla ya da çok kapsamlı ABD
liderliğinde büyük bir koalisyon istilası ile yıkılabilir. Ancak ABD, Kudüs
oylaması sonrası bu koalisyona bir kaç
devlet dışında kimseyi ikna edemez. İç savaş seçeneği de teokratik ve otoriter; Besic ve Devrim Muhafızları ile
korunan bir İran için çok zordur. Bu süreç İran’ı ancak istikrarsızlaştırır.
Güney Azerbaycan etkisi ise mevcut konjonktürde oyun değiştirici olamaz.
Tarihten Ders Almak. Amerikalı stratejist Richard Betts, 5 yıl önce “ABD’nin tarihten ders almadığını,
unuttuğunu ve ufku kısa politikacılar tarafından yönetildiğini söylerken, Soğuk
Savaş dönemi caydırma paradigmasının artık mantığını yitirdiğini ve bunda
ABD’nin hataları olduğunu’’ ileri sürüyordu. (Richard Betts, The Lost Logic of Deterrence, Foreign Affairs,
Ocak/Şubat 2013.) Çok haklı. Bugün durum daha da kötü. Ortadoğu’da güç dengesi
işlemez. Genelde aktörler irrasyonel ve değişken davranır. ABD’nin yapması
gereken İsrail’in dış güvenlik ihtiyaçlarına daha akılcı yaklaşmak olmalıdır.
Kudüs kararının ardından İran olaylarının başlatılması söz konusu coğrafyada ABD
ve İsrail düşmanlığını artırmıştır. Bu durumun ABD’de sokaktaki adama faydası
yoktur. Sadece askeri endüstriye faydası
vardır. İran’ın yapması gereken de halkın sosyal, ekonomik ve demokratik
ihtiyaçlarına cevap vermek olmalıdır. Halk modernleşmeyi istiyorsa zorla 7.
Yüzyıl koşullarını dayatmamalıdır. Bu dayatma anti emperyalist İran halkını
İran devletinden uzaklaştırır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder