Teknolojik Rekabet ve Çin
Tarih boyunca teknoloji
yarışı, jeopolitik rekabette belirleyici oldu. Dünya Savaşlarının sonucunu
teknolojik üstünlüğe sahip olan devletler ya da ittifaklar belirledi. Soğuk
savaşın bitmesinde de ABD’nin Yıldız Savaşları (SDI) projesi çok önemli bir rol
oynamıştı. Bugün de değişen bir şey yok. ABD son 72 yıldır sahip olduğu küresel
hegemonyanın rekabet sürecine girdiği zor bir dönem yaşıyor. Bu süreçte Çin’in
teknolojik yeteneklerinin artışından duyulan rahatsızlık her alanda kendini
belli ediyor. Son yayınlanan Ulusal Güvenlik Strateji belgesinde Çin’in her
geçen gün artan teknolojik başarıları ABD’nin ekonomik ve askeri üstünlüğüne
bir tehdit olarak algılanıyor.
Yükselen Teknolojilerde Çin Yerini Alıyor. Çin, son yıllarda bazı
kritik yükselen teknolojilerde liderlik rolüne soyunabilecek seviyeye geldi. Beş
yıl önce teknoloji taklit ederken, bugün teknoloji ve yenilik üreten bir ülkeye
dönüştü. Washington tarafından kabul edilmesi zor olsa da Çin bu yarışta hızlı
ilerliyor. ABD’nin geçtiğimiz hafta içinde Çin’den yapılan ithalata 50 milyar $’a yakın bir
vergilendirme cezası getirmesi ve gerekçeler arasında fikir haklarının ihlal
edilmesini sayması bu yarışın ve bu rekabetin oluşturduğu durumun bir manifestosu.
Trump, bu kararını, Pekin hükümetinin Amerikan şirketlerini Çin'de yatırım
yapmaları karşılığı teknoloji transferine zorladığı ve dolayısı ile Amerikan
teknolojisini çaldığı iddialarına bağladı. Çin son 40 yılda ülkesine yabancı
sermayeyi çekerken ucuz iş gücünden azaltılmış bürokrasiye kadar çok büyük
kolaylıklar sağladı. Ancak bunun karşılığında yabancı firmalardan teknoloji
transferi de yaptı. Teknoloji firmalarının Çinli karşıtları ile bu yarışı
sürdürüp sürdüremeyecekleri Amerikan yenilikçiliği ve yaratıcılığının devam
edip etmeyeceğine bağlı. Diğer yandan Başkan
Xi Jingpin, son yıllarda yenilikçilik ve teknolojik yaratıcılık alanında ülke yeteneklerinin
geliştirilmesi ve teknolojide dışa bağımlılığın azaltılmasını devlet önceliği
haline getirdi. Çin, son yıllarda pek çok alanda teknolojik yeniliklere imza
atabildi. Örneğin hipersonik füzeler, uçak gemisi gibi hareketli hedeflere
hassas vuruş sağlayabilen DF 21 benzeri balistik füze teknolojileri, gen mühendisliği
ve kuantum uyduları öne çıktı.
Yapay Zeka: Yeni Ağırlık Merkezi. Ancak bu gelişmelerin en önemlisi şüphesiz yapay
zeka (AI) alanında başarılanlar oldu. Bugün
pek çok bilim adamı yapay zekanın insanlığın en önemli buluşu olduğunu
savunuyor. Yapay zekanın en önemli özelliği hem askeri hem de sivil sahalarda
devrimsel yeniliklere öncülük edecek potansiyele sahip olması. Bugün akıllı
telefonlardan görsel ya da işitsel tanıma sistemlerine ya da dijital sekreterlerden
robot teknolojilerine kadar pek çok alanda yapay zekanın kullanıldığını
görüyoruz bu kullanım oranı geometrik dizi ile artıyor. Yapay zekanın öne çıkan
özelliği çok yüksek hacimli bilginin (big data) kullanılmasını kolaylaştıracak
özelliklere sahip olması. Yapay zekanın kullanımı, endüstri 4.0 olarak
adlandırılan yeni sanayi devrimi süresi içinde tıptan hukuka, fabrikalardan
limanlara yüzlerce meslek dalında beyaz yaka insan gücünü işsiz bırakacak
seviyede kendini hissettirecek. Bu
durumun Çin’de ne kadar ciddi sosyal
sonuçlar yaratabileceğini hayal edebiliriz. Bu nedenle AR/GE’nin öncelikle
askeri alanda öne çıkması bekleniyor. Askeri alanda ve güç mücadelesinde oyun
değiştirici ciddi sonuçlar yaratacak yapay zeka uygulamalarına yönelik
Araştırma ve Geliştirme projelerinin Çin’de pek çok örneği var. Örneğin nükleer
denizaltı komutanlarına su altında durum muhakemesi ve karar verme yardımcısı
olarak yapay zekadan faydalanma projelerinin yürütüldüğünü medyadan
öğreniyoruz. Çin’in, 2017 yılında yayınlanan üç yıllık Bilgi Teknolojileri Geliştirme
programında yapay zekanın önemli yer aldığını görüyoruz. Bu dokumanda akıllı robotlar, otomatik araçlar,
akıllı tıbbi tanı uygulamaları, akıllı dronlar ve makineler arası iletişim gibi
konular dikkat çekiyor. Diğer taraftan
Çin’in bilim ve teknoloji bakanlığı 2017 yılının Kasım ayında en büyük ulusal teknoloji firmalarını bir
araya getirerek yapay zeka yazılım ve donanımı alanlarında işbirliği
yapmalarına olanak sağladı. Bu süreçte Çin’in en büyük avantajı şüphesiz nüfusu
ve devlet kapitalizminin sağladığı olanaklar. Bu durumu ile soğuk savaş
dönemindeki Sovyetler Birliğinden çok önde görünüyorlar. Zira Sovyetler sadece
askeri alanda AR/GE ye önem vermişti. Çin askeri alanda yoğunlaştığı kadar
sivil kullanım alanlarında da yapay zeka uygulamalarına önem veriyor.
Asıl Neden Teknolojik Rekabet. ABD ve Çin arasında küresel liderlik
mücadelesinin en somut işaret fişeği geçen hafta Trump tarafından atıldı.
Dakikada 1 milyon dolarlık ticaret yaparak birbirine bağımlı hale gelen iki
ülke arasındaki bu savaşın ana nedeni Çin’e yönelik teknoloji transferinin
durdurulmasıdır. Zira geçen sene ABD’ye karşı 367 milyar dolar ticaret fazlası
veren Çin, teknolojik atılımlarını artarak sürdürüyor. Diğer yandan Trump
kararı, teknoloji transferini önlerken Amerikan makro ve mikro ekonomik
dengelerini bozabilecek. Geçen hafta ucuz Çin malları ile dolu olan Amazon ve
Wall Mart gibi dev perakende firmaları bir araya gelerek Trump’a bu
yapılanların tüketici fiyatlarının ve iş maliyetlerinin artışı üzerinden Amerikan
halkı ve firmalarına zarar vereceğini deklare ettiler. Ayrıca Bilgi
Teknolojileri Endüstrisi Konseyine bağlı 40 iş grubu Trump’a yazılan bir
mektupta bu kararın Amerikan ekonomisine zarar verecek zincirleme bir reaksiyon
başlatacağını ikaz ettiler. Trump
kararının sonuçlarını zamanla göreceğiz. Ancak yakın çevresi neocon’larla
yoğunlaşan Trump’ın artık Çin’e sadece askeri değil ekonomik güç dişlerini
göstermeye başlaması yeni bir dönemin habercisi. Bu işin ucu küresel liderlik ve teknoloji
rekabetine dayanıyor. Bu aşamada Trump
yönetiminin ABD halkını pek düşüneceğini sanmıyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder