17 Nisan 2018 Salı

Jeopolitik Fay Hatları Akdeniz’de değil, Pasifik ve Arktik’te Kırılacak

Jeopolitik Fay Hatları Akdeniz’de değil, Pasifik ve Arktik’te  Kırılacak
Dün sabaha karşı soğuk savaş sonrası neredeyse standart stratejik bir tiyatro haline gelen Kimyasal Ortadoğu senaryosu tekrarlandı. ABD ve ortakları Fransa ile İngiltere, denizden Suriye’deki askeri hedeflere Tomahawk saldırısı gerçekleştirdi. Burada tekrar edelim. Ortadoğuda  sadece füze saldırısı ile kesin stratejik bir sonuç elde edilemez. Ayrıca Akdeniz’de denize çıkışı olan bağımsız Kürdistan kurulmadığı sürece  bu jeopoltik sahne küresel hegemonyanın el değiştirme mücadelesinde ancak tali bir rol oynayabilir. Zira asıl mesele Avrasya adasının kontrolüdür. Bu adanın batısı Atlantik cephe, Akdeniz dahil, zaten NATO kontrolündedir. Ancak Pasifik ve Kuzey Buz Denizi (Arktik) Çin ve Rusya’nın kontrolündedir. Bu kontrol her geçen dakika ABD ve Atlantik aleyhinde genişliyor. ABD’nin ve İngiltere ile Fransa gibi müttefiklerinin Akdeniz meydan okumasını Atlantik sistemin Pasifik ve Arktik kayıplarına aceleci bir cevap olarak görmek lazım. (Bu arada İsrail’den daha güçlü ABD’deki İsrail’in maceracı şahinlerini de unutmamak lazım.)
Asıl Belirleyici Deniz Gücüdür. Tarihte tüm imparatorlukların kaderini denizdeki mücadele belirlemiştir. Denizdeki mücadele geniş okyanus alanlarında kontrol tesis edebilen ve bu suların önemli düğüm noktalarından geçen ticaret yollarını denetleyen güçlere ait olmuştur. Okyanus aşırı güç intikal yeteneği olmayan güçleri küresel güç ya da hegemonya olarak tanımlayamayız. Bu nihai yetenek ise iki unsurla başarılır. Donanmalar ve üsler zinciri.  Bu nedenle sadece denizdeki ateş gücü değil, aynı zamanda uzaktaki donanmalara lojistik destek sağlayabilmek, tarih boyunca çok  önemli olmuştur. Bu kapsamda küresel üs zincir sistemi ilk kez 15’inci yüzyılda Portekiz’in üsleri ile başladı. Merkantilizmin, sömürgecilik ile birlikte kapitalizme ve daha sonra emperyalizme dönüşmesinde okyanus aşırı güç intikali ve üsler sistemi ana faktör oldu. Günümüze kadar İspanya, Hollanda, Fransa, İngiltere, ABD ve Sovyetler Birliği (Soğuk Savaş döneminde) bu sisteme katıldı. Günümüzde 100 civarında denizaşırı üs ile ABD dünya tarihinde görülen en büyük üsler ağının sahibi.
Çin ABD’nin Yaptığını Yapıyor. 21’inci yüzyılda Çin, açık deniz donanması ve üsler zincirine sahip büyük güçler kervanına katılıyor. Bu unsurlar sayesinde ABD ile en azından Batı Pasifik bölgesinde deniz hegemonyasının el değiştirme mücadelesinin başladığını gözlemliyoruz. Çin, İngiltere’nin 18 ve 19. Yüzyıllarda; ABD’nin 19’uncu yüzyıl sonu ve 20’inci yüzyılda yaptığını tekrarlıyor. Bir yandan donanmasın büyütüyor, diğer yandan  üsler zincirini genişletiyor. Ancak son 300 yılın deniz hegemonları, kendi yaptıklarını normal kabul ederken, Çin’in yaptıklarını işgal, genişleme ve hukuksuzluk olarak görüyorlar. İngiltere güneşin batmadığı imparatorluk döneminde 30’a yakın denizaşırı üs ve üç yüze yakın savaş gemisi ile dünya ticaretinin ve neredeyse dünya üretiminin büyük bölümünü kontrol ediyordu. 1890 yılında ABD ekonomisi, İngiltere’yi geçti. Amerikan deniz gücü stratejisinin babası Albay Mahan’a göre San Francisco’nun 3000 mil içinde yabancı bir ülke donanmasına hizmet edecek lojistik üsse izin verilmemesi gerekiyordu. Bu nedenle 1893 yılında Hawaii adası işgal edildi. 1898 yılında Amiral Dewey Filipinleri işgal ederek Manila’da üs kurdu. 1899 yılında, Puerto Rico, Küba ve Samoa ABD üsler zincirine eklenmişti. İngiltere’yi küresel hegemonya yapan üsler zincirinin neredeyse tümünü  İkinci Dünya Savaşı sonunda ABD devraldı. Amerikan savaş makinesinin büyümesi ve nükleer teknolojiye geçişini Pasifik Cephesi teşvik etti. Japonya’nın nükleer güçle teslim alınmasından sonra ABD bu ülkede  32 ileri üs kurdu. Daha sonra Güney Kore’deki askeri varlığıyla Pasifik Okyanusu’nun batı kıyılarında ikinci Japonya yaratıldı. Soğuk savaş başlangıcında ABD’nin Pasifik’te Japonya, Güney Kore, Filipinler ve Avusturalya ile karşılıklı Güvenlik ve Savunma anlaşmaları yapması, Avrasya Adasının doğu kıyısındaki kontrolünü sağladı. Böylece Avrasya’nın batısında NATO ile sağlanan jeopolitik bütünlük,  doğuda Pasifik’teki üsler zinciri ve savunma paktları üzerinden sağlanmış oldu. ABD’nin 1971’de Basra Körfezi’nde Bahreyn’deki İngiliz üssünü devralması ve daha sonra Hint Okyanusu’nun ortasındaki Diego Garcia adasında büyük bir  üs inşa etmesi, üsler zincirini daha da güçlendirdi.
Ancak dünyanın en büyük okyanusunda Pax Amerika’nın zayıf kaldığı bir nokta vardı: Çin. Soğuk savaş sonrası Rusya ile yakınlaşması ve dünyanın en büyük ekonomisi haline dönüşmesi, Çin’in Avrasya’nın doğusundaki en büyük fay hattına dönüşmesine neden oldu. Bazı Amerikan tarihçilerine göre 1949 yılında bağımsız Çin devletinin kurulması İkinci Dünya  Savaşının muzaffer devi ABD’ye en büyük darbe olmuştu. Daha da öte Kore Savaşı’nda Kore Yarımadası’nın bütünlüğünün sağlanamaması bu yarayı daha da büyütmüştü. O zaman korkulan komünizmin etki alanını genişletmesiydi.
Donanma ve Üsler zinciri. Ama Çin, asıl hamleyi neo liberal okulun en büyük ürünü küreselleşme üzerinden yaptı. Üretimin gücünün sermayeden üstün olduğunu ispatladı. Ekonomik gücü küresel boyuta erişince doğal olarak deniz ticaret yollarının emniyeti öne çıktı. Etki ve kontrol alanlarını genişletme refleksi oluştu. Çin bunu iki alanda gerçekleştiriyor. Soğuk savaş sonrası süratle deniz gücüne dönüşen Çin, Güney ve Doğu Çin Denizi’nde ABD’nin 20. yüzyılın başında yaptığını yapıyor. Mahanist  yaklaşımla etki alanları ve üsler zincirini güçlendirmesi Avrasya’daki hegemonya mücadelesinde ABD’nin darbe üstüne darbe almasına neden oluyor. Çin’in 320 savaş gemisi, 57 denizaltı ve 2500 mil menzile sahip gemiye karşı balistik füze sistemleri ile artık Batı Pasifik, ABD için kriz zamanı bir nevi girilemez bölgeye dönüştü. Güney Çin Denizi’nde Spratly, Mischief kayalıkları gibi yerlerde üs ve inşaatlar yapması, ABD’nin küresel deniz gücü olmaya başladığında uyguladığı politikanın aslında kopyasıdır. Çin’in bir kuşak bir yol projesi (OBOR/BRI) ile birlikte deniz gücüne üsler zinciri eklemesi paralel ilerliyor. Deniz İpek Yolu (MSR) üzerindeki inci taneleri olarak adlandırılan üsler zinciri, bölgedeki ABD liderliğini ciddi şekilde risk altına almaya devam ediyor. Bu zincir, Çin’i uzak denizlere taşıyor. Bu kapsamda Çin, Pasifik ve Hint Okyanusunda, Bangladeş, Myanmar, Sri Lanka, Şeyseller, Pakistan ve Cibuti’de temin ettiği lojistik üsler üzerinden donanmasının harekât çapını genişletiyor.
Fay Hattı Batı Pasifik ve Arktik’te Kırılıyor. Geçen ay sonunda ABD Güney Çin Denizinden USS Carl Winson uçak gemisini geçirdi ve 23 Mart’ta bu gemi Vietnam’a ziyarette bulundu.  Bu geçişten 3 gün  sonra Çin, Liaoning uçak gemisi eşliğinde 40 büyük savaş gemisi ile muazzam bir gövde gösterisi yaptı. Bu gösteriyi Putin’in 1 Mart parlamento konuşması ve Arktik’teki mutlak Rus üstünlüğü ile birleştirince Suriye üzerinde oynanan panayır gösterisinin nedenleri ortaya çıkar. ABD hegemonyası Avrasya Adası’nın doğu ve kuzey cephesinde büyük bir fayın içine düştü. Bu ticaret savaşları ya da Akdeniz’de sadece vekil savaşları ve Tomahawk taarruzları ile önlenemeyecek kadar büyük bir depremin  habercisidir.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder