Doğu Akdeniz, 21’nci
yüzyılda Türkiye’nin en ciddi, en öncelikli kriz alanı olmuştur. Zira bu
stratejik bölge Türkiye’nin üç alandaki hayati jeopolitik ve ekonomik
çıkarlarının kesişme noktasında
bulunuyor. Bunlar KKTC, Sözde Kürdistan ve Enerji olarak tanımlanabilir.
Doğu Akdeniz Odaklı Yeni Dönem. Türkiye’nin söz konusu
hayati çıkarları, AB ve ABD etki alanında gelişen Mısır, GKRY, Yunanistan ve
İsrail dörtlüsünün her geçen gün gelişen Türkiye karşıtlığı paralelinde
geleceğimiz için en önemli önceliği oluşturuyor. 21’inci yüzyıldaki güvenlik ve
refahımızın Doğu Akdeniz ve onun ayrılmaz parçası olan Ege‘ye tam bağımlı
olacağını söylememiz gerçekçi bir yaklaşımdır. Bu yeni evrede devletin savunma
ve dış politikasının her yönü ile Doğu Akdeniz / Ege odaklı olması gereklidir. Bu
odaklanmada ne KKTC’yi Ege’den; ne de Doğu Akdeniz Yetki alanlarını Kardak
Kayalıklarından ayırabiliriz. Hepsi birbirine bağımlıdır. Birisinde verilecek
taviz diğerlerini etkiler, birinde elde edilecek kazanım, diğerlerinde de hissedilir.
KKTC’den askerimizin çekilmesinin stratejik sonuçları ile Doğu Akdeniz deniz
yetki alanlarımızın kısıtlanmasını kabullenmek ya da Kardak benzeri ada, adacık
ve kayalıkların aidiyetinden vazgeçmek aynı değerdedir.
Hukuk Aldatmacası Doğu Akdeniz’de
Yunanistan ve GKRY sözde hukuku yanlarına alarak hareket ettiklerini iddia
etmektedirler. Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi (BMDHS) III’ün gerek
karasuları sınırlandırması, gerekse MEB ilanı konusunda tanıdığı hakları akla,
örf adet hukukuna, tarihsel gerçeklere tamamen aykırı şekilde kendi yorumları
ile uygulayarak oldu bitti yaratmaya çalışmaktadırlar. Bu süreçte önce kendi iç
hukukları paralelinde deniz yetki alanı kanunu çıkarıp, daha sonra bu sınırları
komşular ile müzakere ederek sonuçlandırmaya çalışmakta ve sonunda söz konusu koordinatları
BM’ye deklere etmek suretiyle fiili durumlar yaratmayı hedeflemektedirler. Yunanistan’ın
İyon Denizinde, GKRY’nin Doğu Akdeniz’de yaptığı budur.
Bu oyun nasıl bozulur? En kolay yöntem bu
sınırları tanımadığımızı notalar yolu ile deklare edip, müstakbel sahamıza
yönelik girişleri donanma gücü ile engellemektir. Halen yapılan da budur. Örneğin,
Dışişleri Bakanlığımızın 2 Mart 2004 tarihinde BM Genel Sekreterliğine GKRY ile
Mısır aleyhinde verdiği notada 32 derece 16 dakika 18 saniye doğu boylamı
batısında Türk kıta sahanlığı haklarımızın
olduğu deklare edilmektedir. Bu notadan sonra değişik zamanlarda gerek GKRY
gerekse Yunanistan’ın eylemleri ile karşı notalarına karşı Dışişlerimizin
notaları oldu. Bu notalarımızı desteklemek üzere TPAO‘ya Türk kıta sahanlığı
içinde verilen ruhsat sahaları ile KKTC
tarafından Kıbrıs adası etrafında verilen ruhsat sahalarında Türk sismik
araştırma gemilerinin fiili çalışmaları da uygun eylemler olarak bu süreçte
yerlerini aldı. Ancak notalar savaşı ile
somut bir sonuç elde edilemiyor. Somut sonuç için bu köşede yıllardır Münhasır
Ekonomik Bölge veya kıta sahanlığı koordinatlarımızın ilan edilerek mavi vatan
sınırlarımızı soyut düzlemden somut boyuta çıkarmamız gerektiğini yazıyorum. Diğer
yandan ilan edilen koordinatları ikili sınır anlaşmaları ile destekleyecek
muhatap devletler bulmalıyız. Halen Libya, KKTC ve Suriye diğer kıyıdaşlar olan
Mısır, Yunanistan ve GKRY bloğuna karşı tek seçenek olarak karşımıza çıkıyor. Bu
nedenle Suriye’de Esad rejimi ile ilişkilerin düzeltilmesi gerekliliğinin önemli
gerekçeleri arasına söz konusu deniz boyutu da eklenebilir. Esad rejimi ile
günün sonunda uzlaşma yoluna gitmemiz her şeyden önce bugünkü jeopolitik
konjonktürün gereğidir.
Libya Boyut. Geçen haftalarda Yunan eski Dışişleri
Bakanının yaptığı açıklamalardan Mısır ile Yunanistan arasında MEB sınır
müzakerelerinde 10. turun bittiği anlaşılıyor. Bu sınırın anlaşma ile sonuçlandırılması
Türkiye için çok ciddi bir kayıp olacaktır. Ancak Yunan-Mısır oyununu bozmak
elimizdedir. 2009 yılında Dr. Tümamiral. Cihat Yaycı tarafından ilk kez ortaya
atılan ve son derece haklı gerekçelere bağlı Libya-Türkiye karşılıklı kıyılarının
varlığının bir sonucu olarak, ikili MEB sınırlama anlaşması yapılması
gerekliliği öncelikle dikkate alınmalıdır. Kaddafi rejimi, batılı müttefiklerimiz
tarafından vahşi bir şekilde ortadan kaldırılmasaydı, bugün bu anlaşma
imzalanmış olurdu. Ancak halen geç kalmış sayılmayız. Libya’da Büyükelçiliğimiz
var. Muhatap bulma konusunda diplomatlarımızın gayret göstermelerini beklememiz
vatandaşlık hakkımızdır. Bu anlaşma yapıldığı takdirde Mısır - Yunanistan deniz
sınır anlaşmasının etkisi kalmayacağı gibi, Türkiye’nin hakkı olan MEB alanı da
artacaktır.
KKTC Boyutu. Diğer yandan Türkiye, 19 Eylül 2011 de
KKTC ile Anadolu kıyıları arasında kıta sahanlığı sınırlandırma anlaşmasını
yapmıştır. Bu sınırlama Erenköy anklavına rağmen Kıbrıs’ın tüm kuzey kıyılarını
kapsamaktadır. Aynı yaklaşımla, KKTC ile Türkiye arasında Kıbrıs adasının batı
kıyılarına yönelik bir sınırlandırma anlaşması neden yapılmasın? Böylece 2004
notası ile BM’ye ilk kez bildirilen 32 derece 16 dakika 18 saniye doğu boylamı
da ikili bir anlaşma ile sabitlenmiş olur.
Kamuoyundaki yanlış algı. Doğu Akdeniz’de
herkesle kavgalıyız, bu sahaları nasıl ilan edeceğiz şeklinde bir algı var. Ancak
bu kavganın sebebi zaten Doğu Akdeniz’in kendisi. Ortada paylaşım savaşı varken
ve siz bu savaşın en önemli tarafı ve hedefi iken nasıl olacak da herkesle dost
olacaksınız? Balyoz tutuklamaları gerçekleştiğinde o karanlık dönemin utanç
sembolü Hasdal Askeri Cezaevine giderken eşime ‘’Bu tutuklamalar sahte bir darbe
davası üzerinden; Karadeniz, Ege ve Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin tutuklanmasıdır’’
demiştim. Hatta 11 Şubat 2011 tutuklamalarını deniz tarihimizin Çeşme Navarin
ve Sinop baskınlarından sonra Hasdal Baskını olarak nitelemiştim. Türk donanmasının
komuta yapısını felç ederek Doğu Akdeniz’de ABD ve AB tarafından empoze edilen
deniz sınırlarını Türkiye’ye kabul ettirmek amaçlanıyordu. Ama bu oyun tutmadı.
Türkiye, Kumpas Davalar ve 15 Temmuz
hıyanetine rağmen bu tuzağa düşmedi. Artık Doğu Akdeniz diplomasimiz, jeopolitik kanunların ışığında Libya, KKTC ve
Suriye ile deniz yetki alanı sınırlandırmasını hedeflemelidir. Bu sınırlar Doğu
Akdeniz’deki batı kuşatmasını sekteye uğratacak, stratejik fark yaratacak ve en
önemlisi Ganbot diplomasisi ile denge oluşturacaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder