Dünya
jeopolitik dengelerinin yeniden şekillendiği tektonik bir değişim döneminden
geçiyoruz. Bu değişimin itici güçleri şüphesiz ekonomik, sosyal/demografik,
teknolojik, siyasi ve askeri alanda yaşanan birbirine bağımlı gelişmeler.
Zeytin Dalının Etkileri. Bölgemizde
TSK’nın başarı ile yürüttüğü Zeytin Dalı Harekatı küresel ölçekli sonuçları
beraberinde getirecek etki potansiyeline sahip. 2016 yazında başlatılan Fırat
Kalkanı harekatından amaç, kapsam ve hedefler bakımından büyük farkı olmasa
da zamanlama ve küresel konjonktürün
şatları bu harekatı farklı kılıyor. En önemli özelliği Barzani Kürdistan’ının
bağımsızlık referandum fiyaskosunun sonrasında oluşan bir konjonktürde icra
edilmesi. Zira söz konusu fiyasko hegemonyanın vekalet savaşları üzerinden
jeopolitik hedeflerine erişmesinin artık kolay olmayacağını gösterdi. Bölgesel
ittifakların ya da geçici işbirliklerinin
dışarıdan bölgeye empoze edilen jeopolitik çözümleri reddedebileceğini ispat
etti. Bu çıkarımın özü, hegemonyanın kendi askeri ile bedel ödemeye hazır olup
olmadığıdır. Vekalet savaşçıları düzenli ordu birliği savaşçıları değil.
Hegemonya Afganistan, Irak, Libya ve Suriye müdahaleleri dersleri ışığında
kendi piyadesini, pilotunu ya da özel kuvvetlerini doğrudan cephede
kullanmıyor. Hele terörle mücadele maskesi altında vekalet savaşı yürütme
stratejisi artık kimseyi etkilemiyor. Demokrasi kelimesinin maske olarak kullanılması
gibi terörle mücadele de soğuk savaş sonrası dönemde yaratılan sihri artık
yaratmıyor. Bu nedenledir ki ABD Savunma Bakanı Mattis 9 Ekim 2017 tarihinde
yaptığı bir konuşmada sahadaki muharip askerin ABD çıkarları için ne kadar
önemli olduğunu dile getirerek Amerikalı tarihçi T.R. Fehrenbach’ın Kore Savaşlarını
anlattığı ‘’This Kind of War (Bu çeşit Savaş)’’ isimli kitaba vurgu yaptı.
Konuşmasında kitaptan yaptığı alıntı şu şekildeydi:
‘’Bir milletin üzerinde sonsuza kadar
uçabilir, onu bombalıyor olabilirsiniz. Onu un ufak edebilirsiniz. Hayattan silip
atabilirsiniz. Fakat uygarlık için onu korumak ve teslim almak istiyorsanız
bunu ancak Roma lejyonlarının yaptığı şekilde kara üzerinde yapmanız
gerekir. Bunun için de genç
askerlerinizi çamura sokmanız gerekir.’’
General Mattis bu alıntıyı neden yapıyor? Zira gerçek
anlamda bir işgal olmadan sadece vekalet savaşlarıyla artık ABD’nin herhangi
bir askeri başarı elde edemeyeceğini görüyor. ABD, 1999-2011 yılları arasında savunmaya
kabaca 8 trilyon dolar harcadı. Bu miktarın yarısına yakını personel giderleri
için kullanıldı. Alt yapının tamamen yok edildiği, milyonların öldüğü her iki
ülkede, işgal ve rejim değişikliğine rağmen istikrar sağlanamadı. Nihai siyasi
hedefler elde edilemedi. Benzer durumlar Libya ve Suriye’de yaşandı ve yaşanıyor.
Zira işgaller artık çok daha zor. Dünya üzerinde füzeler, toplar, roketler ve güdümlü
mermilerin yayılması inanılmaz boyutlarda arttı. Diğer bir neden de dünya
nüfusunun artışı. Savaşın özünün demir
ve kan olduğunu hatırlatalım.
Ölmeye Hazır Olun. 4 Ocak 2018 tarihinde Çin Devlet Başkanı Xi Jingpin zırhlı birlikler
arasında 7000 Çinli askere yaptığı bir konuşmada ‘’silahlı kuvvetlerin harbe hazır olmasını ve askerlerin ölümden
korkmamaları gerektiğini’’ söyledi.
Aslında bu konuşma ile Mattis’in Fehrenbach’lı konuşmasına cevap veriyordu.
Kısacası Çin askerine ‘’çamurda savaşa
hazır olun’’ diyordu. Bu konuşmaya cevap gecikmedi. 20 Ocak 2018 günü
Mattis yaptığı konuşmada ‘’terörizm ile mücadelenin yerini artık büyük güç rekabetinin aldığını’’ ilan
ederek, ‘’ABD’nin Rusya ve Çin’den
kaynaklanan tehditlerle karşı karşıya kaldığını’’ ilan etti. Konuşmasında her
iki ülkenin de revizyonist güçler olduğunu ve kendi otoriter modellerine uygun
bir dünya yaratmaya çalıştıklarını ekledi. Bu açıklama iki gün önce -18 Ocak 2018
tarihinde- açıkladığı Ulusal Savunma Strateji Belgesinin içeriği ile uyumlu
oldu. Yeni belge Çin’i ve Rusya’yı en büyük askeri tehditler olarak açıklıyor. Savunmaya
daha çok yatırım gereğinin altını çizen belge, Amerikan halkına ve yöneticilere
şu mesajı veriyor: ‘’Stratejinin
uygulanmama maliyeti çok yüksek olacaktır. Belirtilen kuvvet ihtiyaçları
karşılanmadığı takdirde ABD’nin küresel etkisi azalacak; müttefikler ve
ortaklar arasındaki bağlar zayıflayacak; piyasalara erişim zorlaşacak; Sonuçta bu durum Amerikan refah ve yaşam standardında
gerilemeye katkı sağlayacaktır.’’
Çamurun Belirleyiciliği. Ancak yeni belge çamurda savaşmaktan bahsetmiyor. 21’inci yüzyılda
yeni dünya düzenine hakimiyetin belirleyicisi can kayıplarını göze alarak kendi
ordunuzla yürüteceğiniz savaş olacaktır. Zira başta denizlerdeki mücadele olmak
üzere diğer alanlarda eşitlik hızla sağlanıyor. Büyük düzen değişiklikleri 17.
Yüzyıldaki Westaphalia’dan bu yana daima büyük savaşlar sonunda ve denizdeki
güç dengesinin bozulması ile oldu. 21’inci yüzyılda bu belirleyici savaş Asya
Pasifik bölgesinde çıkacak. Ancak bu kez deniz uygarlığını temsil eden Atlantik
sistemin karşısında deniz alanında söz sahibi olmaya kararlı ve aynı zamanda
çamurda savaşmaya hazır Çin ve Rusya var.
Umarız bu savaş yaşanmadan yeni düzen kurulur. Umarız Türkiye, tektonik
değişimin yaşandığı bu dönemde en doğru kararları verir.