
Cumhuriyet,
Demokrasi ve Jeopolitik
İki gün sonra Cumhuriyetimizin 96. Yılını
kutlayacağız. 16. Türk devletinin tarihte örneği az görülecek büyük bir
Kurtuluş Savaşı ve Devrimler sonrası dünya sahnesine çıkışının görkemini anlamak
ve hissedebilmek için bilmek gerekir. 19 ve 20. Yüzyıl siyasi tarihini iyi bilmek
gerekir. Osmanlı İmparatorluğunun duraksama, gerileme ve çökme nedenlerini
bilmek gerekir. Libya, Balkan ve 1. Dünya Savaşı jeopolitiğini bilmek gerekir.
Jön Türkleri, İttihat ve Terakkiyi, Müdafaa-i Hukuku, Kuvayı Milliye’yi,
Karadeniz Nakliyat-ı Bahrisini, Kurtuluş Savaşını bilmek gerekir. Türk
devrimini ve Cumhuriyetin teorisini pratiği ile bilmek gerekir. Emperyalizmi
bilmek gerekir. Özgür bir vatan ve cumhuriyet için ödenen ve ödenmeye devam
eden bedelleri anlamak gerekir. Gerektiğinde gözünü kırpmadan bedel ödemeye
hazır olmayı bilmek gerekir.
En Büyük Eser: Cumhuriyet. Cumhuriyet, Türk tarihinin en büyük
eseridir. Mustafa Kemal mucizesinin somutlaşmış sonucudur. Cumhuriyet, Çanakkale’deki
kanlı direniş, Kut ül Amare’deki görkemli zafer ile Türk ulusunun emperyalizme
tokat atabileceğini gören Mustafa
Kemal’in, Osmanlının teslimiyeti sonucu işgale uğrayan İstanbul’da 13 Kasım
1918 günü söylediği ‘’Geldikleri gibi
giderler’’ öngörüsünün varış limanıdır. İnönü’de açılan talih; Sakarya’da
dökülen kan; İnebolu’da cephane taşıyan denk kayığı; Küre Dağlarını aşan kağnı;
Kocatepe’de gürleyen top ateşi; Büyük Taarruzda kanatlanan süvari; 9 Eylül’de Akdeniz
ile buluşan bayrak; İzmir dağlarında açan çiçektir. Bilimin Hurafeye; Akılın
Dogmaya; Vatandaşın Kula; Millet egemenliğinin Batı emperyalizmine; Ezilen
ulusların hegemonlara; Asya’nın Avrupa’ya baş kaldırışının, Türk’ün var
oluşunun zaferidir. Cumhuriyet 400 yıllık geri kalmışlık açığını kapama kararlılığının
manifestosudur. Büyük bir iddiadır. Kısacası uygarlığa Türk’ün en büyük
hediyesidir.
Cumhuriyet ve Devrimler. Cumhuriyet çok zor şartlarda kuruldu.
Rönesans ve reformun yansımalarından yararlanamamış; aydınlanma ile her iki
sanayi devrimini yaşayamamış; genelde çiftçi ve asker olarak istihdam edilmiş
Türk nüfus, iktisadi gerilik ile taassubun vicdan alanında yarattığı baskılar sonucu,
büyük yeteneğine rağmen geri kalmış; toplum hayatından her alanda soyutlanan
kadın nüfus, ekonomiye katkı sunamamıştır. Cumhuriyet, önce gurur verici askeri
bir zafer üzerinden yükselen vatan sevgisi ile kadını, erkeği, yaşlısı genci
ile toplumu yeniden harmanladı. Özgür irade ve bağımsızlık duygusu, etnik
kökene bakılmaksızın yeni Cumhuriyeti kuran Anadolu halkını Türk kimliği
altında birleştirdi. Laiklik ile inanç, ait olduğu yere yani vicdani alana iade
edildi. Türk ulusu, dünya tarihinin öncesinde görmediği kısa sürede ardışık devrimleri başardı. 1924 ve 1930
yıllarında çok partili demokrasiye geçiş denemeleri yapıldıysa da, toplumun
gerek teoride, gerekse pratikte hazır olmadığı ve emperyalizmin demokrasi
maskesi altında etnik ve dini kışkırtmalarına açık olduğu anlaşıldı. Böylece, sürekli
devrim mantrası altında cumhuriyetin olgunlaşması tercih edildi. Cumhuriyet,
İkinci Dünya Savaşı sonuna kadar yüzünü batıya döndürerek, sırtını Asya
jeopolitiğine yasladı. Hedeflenen sosyal, ekonomik ve hukuki statü batı
dünyasının bilimde, ekonomik/sosyal gelişmişlik, kültür ve hukuk güvencesindeki vatandaşlık
haklarını esas aldı.
Yurtta Sulh Cihanda Sulh. Kemalizm, söz konusu hedefleri varmayı 6 ok
ile doktrinleştirirken, jeopolitik eksende Lozan ve doğuda sınırdaş Sovyetler
ve İran; batıda Yunanistan ve Bulgaristan ve Romanya ile dostluk ve işbirliği temelinde yurtta
sulh cihanda sulh paradigmasını şekillendirdi. 1925 yılında Sovyet Türk
Dostluk ve Tarafsızlık Antlaşması; 1934 yılında Balkan Antantı, 1937 de Sadabat
Paktı üzerinden Türkiye çevresinde savunma, güvenlik ve istikrara yönelik kuşak
oluşturuldu. II. Dünya Savaşının çok yönlü baskılarına rağmen genç Cumhuriyet
büyük yıkımın dışında kalabildi. Bu büyük bir başarıydı.
Demokrasi - Cumhuriyet Rekabeti. Ancak savaşın galibi Avrupa Atlantik
sistemin, savaş sonrası yeni jeopolitik yapıda Sovyetler Birliğini güneyden
kuşatan Türkiye’yi bağımsız bırakması mümkün olmadı. Zira Türkiye, Türk
Boğazlarına ve Afro- Avrasya’yı kontrol eden muazzam bir coğrafyaya sahipti.
İkinci Adam İnönü’nün oluru ile 7 Ocak 1946’da CHP’den kopan vekiller tarafından
kurulan Demokrat Parti, muhafazakar tutum ve liberal ekonomi tezi ile ortaya
çıktı. En büyük gücü İslam dinini siyasi enstrümana dönüştürmesiydi. 1950 seçimlerini kazandı ve Meclis onayı
olmadan katıldığımız Kore Savaşı sonrası, 1952’de Türkiye’yi sonuçları bugüne
kadar katlanarak ağırlaşan NATO üyeliğine taşıdı. Kemalizm’den uzaklaşan Demokrasi,
Cumhuriyete artık rakipti. Maalesef bu rekabet emperyalizmin ülkemizde
sömüreceği en hassas alan olmuştu. Devlet cumhuriyeti; seçimler ve hükümetler
demokrasiyi temsil ediyordu. Çoğu zaman devlet ve hükümet anlaşamıyordu.
Kışkırtılan Türk Sovyet Düşmanlığı Bu süreçte 1950’ler sonrası Türkiye’ye en
büyük zarar Türk-Sovyet dostluğunun, Türk-Sovyet düşmanlığına dönüşmesi ile
verildi. Avrasya’dan koparıldık. Tam bağımsız Mustafa Kemal Türkiye’si artık
Atlantik sistemin kullanışlı enstrümanı olmuştu. Komünizm ile mücadele adı
altında Kemalist ve devrimci damar kurutuldu. Büyük savaşta toprakları Sovyet
işgali altında kalmış Finlandiya kadar olamamış, bağımsız ve bloksuz kalmayı,
kurucu Atamıza sadık kalmayı becerememiştik. Akan yıllar içinde Atlantik
sistemin kenar kuşağı, Amerikalı George Kennan’ın çevreleme stratejisinin en
öncü ve istekli üyesi Türkiye oldu. Türkiye’de emperyalizm mevcut statüyü devam
ettirebilmek için Mustafa Kemal’in ulusunu sağ, sol diye böldü. Görünüşte onu
en çok sevenlerin ne teoride ne de pratikte ona sadık kalmadığı ortaya
çıkmıştı. Demokrasiyi korumak için yapıldığı iddia edilen her darbeden sonra
devlet ve halk, Kemalizm ve bağımsızlıktan uzaklaştırıldı. Kenar kuşağın
Brzezinski İslamizasyonu 1979 sonrası Sovyetleri çevrelemeye hayat verirken,
Türkiye’de demokrasiyi muhafazakarlaştırıyor ve Cumhuriyetin Kemalist kimyasını
yerle bir ediyordu.
İflas Eden İslamizasyon Paradigması. 15 Temmuz FETÖ Darbe girişiminden sonra söz
konusu paradigma iflas etti. Zira Atlantik sistemin çocuğu, İslami Fitne Örgütü
FETÖ, kendi halkına ateş açmıştı. Devirmek istediği Hükümet de İslami değerleri
üstün tutuyordu. Böylece demokrasinin dinle sınav süreci sona eriyordu. 15
Temmuz 2016 sonrası artık Türkiye’de Atlantik sistemin yarattığı sağ veya sol
değil; yurtsever misin değil misin? Sorusu öne çıkıyordu.
Asya Çağı Başlamıştır. 22 Ekim 2019 Soçi Anlaşması Cumhuriyetin
96. yılına bir hafta kala bu paradigmayı bir adım öne taşıdı. Atatürk Lenin
döneminden 100 yıl sonra Türk jeopolitiği tekrar Asya çağına dönüyor. Kenar
Kuşak ve İsrail güvenliğinin sağlanmasına yönelik Atlantik paradigması çöküyor.
Soçi Mutabakatı ile Asya Çağı başlamıştır. 100 yıl aradan sonra Türk-Rus
yakınlaşmasının tekrar başlaması, gelecek için çok önemlidir. 100 yıl önce
Kafkas seddini kıran Türk-Rus dostluğu bu kez Akdeniz seddini kırma yolunda
büyük yol almıştır. Böylece Rusya ve
Türkiye’nin dengeli diplomasi ve bölgeye barış getirecek uygulamalarıyla,
Ortadoğu ve hatta dünyada sağlıklı bir denge sağlanabileceğini umuyorum. Yeni
jeopolitik bir evrenin başladığı Cumhuriyetimizin 96. Yıldönümünde tüm
okurlarımın ve kalbi Vatan, Cumhuriyet ve Mustafa Kemal için atanların bu
kutsal gününü coşku ile kutluyorum.