Yunanistan’ı Hayal Aleminden Kurtarmak
Yunanlılar veya eski adları ile Grekler duygusal ve
aynı zamanda gerçeklerden uzak yaşamayı tercih eden iki kimlikli bir millet. Bir
yanda Elenika (Hellenistic) mirasa ve söz konusu dönemin sosyo genetik
kodlarına sahip olduklarına inanan; diğer yanda anayasalarına zorunlu din
maddesi olarak koyacak kadar Hıristiyan Ortodoks bir millet. Milli
birliklerinin vaz geçilmezi ise maalesef iflah olmaz Türk düşmanlığı. Nüfuslarının
azlığı ve ekonomilerinin küçüklüğüne rağmen Ege, Akdeniz ve Anadolu’ya yönelik
Megali İdea ya da Kıbrıs’a yönelik Enosis hayallerini sürekli canlı tutabiliyorlar.
Bir nevi jeopolitik şizofreni içindeler. Sanayi Devrimini ıskalamış, sürekli
gerileyen ve kaçınılmaz bir şekilde çöken Osmanlı imparatorluğunun her türlü
zafiyetini ama en önemlisi donanmasızlığını sömürerek genişlemiş olan bu ülke,
15 Mayıs 1919 sabahı Anadolu’yu işgale yeltendi. Feci yenildiler. Küçük Asya Felaketinde
Mustafa Kemal Atatürk’ün tokadını yemiş bir devlet olarak başta eski Başbakanları
Gounaris olmak üzere 6 devlet adamı ve generali idam ederek kendi iç
hesaplaşmalarını tamamladılar. Bunun sonucunda, Ege’nin iki yakasındaki
yarımada devleti -Kıbrıs olayları başlayan kadar- yarım asra yakın dost
yaşadılar. Bu süreçte Balkan Antantı ve Balkan Paktı içinde yan yana yer
aldılar. Hatta 27 Mayıs 1960 müdahalesinden kısa bir süre önce Türk-Yunan
yakınlaşması ve iki ülke arasında bir konfederasyonun Celal Bayar liderliğinde
gündeme geldiği tarihin sisli kayıtları arasında yerini almıştır. Ancak 1974 sonrası yani Enosis hayalinin
çöktüğü ve Ege kıta sahanlığı, yani mavi vatan sorununun ortaya çıkışından sonra
Grek devletinde tarihten ders alamama ve 20. yüzyıl başındaki hatalarını tekrar
etme hastalığı yeniden hortladı. Bu hastalığın dozu, 1987 (Mart) Taşoz veya
1996 (Ocak) Kardak Krizinde yaşandığı üzere değişiklik göstermekle birlikte, son bir yıl
içinde Doğu Akdeniz nedeni ile belki de en yüksek seviyeye çıkmış durumdadır.
Temel
sorun deniz. Denizi Türklerle
paylaşmak istemiyorlar. Türklerin Mavi Vatan kavramını bile kabul edemiyorlar. Diğer
taraftan denizcileşen ve denizlerin zenginliğini kullanabilen Türkleri meşgul
etme ya da baskı altına alma işini Atlantik’in (AB/D) kullanışlı vekili (proxy)
olarak gerek Ege’de gerekse Akdeniz’de hevesle icra ettiklerini biliyoruz. Gücünün
farkında olmayan ancak sürekli isteyen şımarıklık hali içindeler. Örneğin, kontrol
edilemeyen bir ruh hali içinde Türkiye’ye saldırmayı kendine vazife bilen
müstafi Savunma Bakanı, ABD hayranı Panos Kammenos, Kardak krizinin yıldönümü
nedeniyle Sky Tv'ye şunları söyleyebiliyor: '’Ege'de gri bölge diye bir
kavram yoktur.. Genelkurmay Başkanımız Apostolakis'in de dediği gibi, eğer bir
adacığımız işgal edilirse ilk önce Hava Kuvvetleri'ni kullanarak, bu adayı
bombalarla dümdüz etmek zorundayız.’’ Bunu söylerken hangi güce
güveniyor, bilmiyoruz. ‘’Hep bana’’ bilinçlenmesi ile
şekillenmiş Türk düşmanlığı sınır tanımıyor. Kendileri başta
askersizleştirilmiş statüdeki Boğazönü ve Doğu Ege Adaları ile Menteşe
Adalarını ağır silahlarla ve uçaklarla donatırken ya da Doğu Akdeniz’de bize
ait neredeyse 100 bin km. karelik mavi vatan alanımızı AB üzerinden gasp ederken
Yunan Başbakanı Çipras geçen (5-6 Şubat) Türkiye ziyaretinde, ‘’Türkiye’ye Doğu Akdeniz'de uluslararası
hukuka saygı gösterilmesini önerdim’’
diyebiliyor. Ertesi gün benzer bir yorumu Hırvatistan ziyaretindeki Yunan
Cumhurbaşkanından duyuyoruz: ‘’Türkiye uluslararası hukuka ve deniz
hukukuna saygı göstermeli, Yunanistan’ın sınırlarının aynı zamanda Avrupa
Birliğinin de sınırları olduğunu bilmelidir...Natura 2000 gibi AB projelerini
de kabul etmelidir.’’ (Natura 2000
bizden gasp ettikleri ada adacık ve kayalıkları AB nin doğa projesi
içine almaya kalkıştıkları proje) Aynı günlerde Ta Nea gazetesinin 5 Şubat 2019
baskısında Avrupa ve Savunma Analizleri Enstitüsü Müdürü İlias (İlyas)
Kuskuvelis bakın ne yazıyor? ‘’Türkiye’de ‘Mavi Vatan’dan söz edilmesi de
dâhil olmak üzere Ege, Kıbrıs ve Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) hakkında
saldırgan açıklamalara son verilmelidir...Uluslararası hukukun ‘a la carte’
olmadığı, (-ne yapalım-, Meis Adası'nın da MEB’i olduğunu) Türklerin anlaması
gerektiği onlara anlatılmalıdır...Türkiye, Kıbrıs Cumhuriyeti'ni tehdit etmeye
ve her fırsatta yasa dışı NAVTEX’ler yayınlayarak Kıbrıs MEB’inde aramalar ilân
ederek, uluslararası hukuku ihlal etmeye son vermelidir.’’ Bitmedi. Yunanistan’da liberal isimli sitede
de emekli Tümamiral Dimitri Çaylas, geçen hafta içinde "Mavi Vatan: Türklerin 3 denizdeki egemenlik
hırsı" başlıklı bir makalede şunları vurguluyor: ‘’Mavi
Vatan Tatbikatı ile Türkler, aynı anda üç denizde kısıtlı da olsa harekat
kabiliyetleri olduğunu gösterecekler... Böylece Yunanistan'a istedikleri
bölgede savaşabilecekleri yönünde mesaj gönderdiklerine inanıyorlar..’’
(Şükretsinler, donanma tatbikat alanına İyon Denizini eklememiş !) Son olarak
iki gün önce Yunanistan'ın en büyük özel haber kanalı olan Sky TV’nin internet
sitesinde yer alan bir röportajda da, Profesör Doktor Konstantin Fiilia, tarafından
yapılan bir söyleşide, "Hükümetin Adriyatik denizinde karasularını
12 mile çıkartmak için birkaç hafta içinde harekete geçeceğini ancak
Türkiye'nin tepkisini çekmemek için Ege Denizi'nde herhangi bir eyleme
girişmeyeceği’’ açıklandı.
Yunanistan
Hayal Aleminden Uyanmalıdır. Yunanistan
21’inci yüzyıl Türkiye dinamikleri ve gerçekler ile yüzleşmelidir. Eğer bu
yüzleşmeyi yapmazlarsa, Ege ve Doğu Akdeniz’deki barış ortamını bozma
sorumluluğu onlara ait olacaktır. Hem uluslararası hukuka vurgu yapıp hem
Türkiye’nin deniz çıkarlarını yok sayacak oldu bittilere izin vermemizi
bekleyemezsiniz. 1577 km güney kıyı uzunluğuna sahip Anadolu’nun kıta sahanlığı karşısına 25 km.
kıyıya sahip Meis Adasını çıkaramazsınız. Ege Denizinin açık deniz alanlarını karasularınızı
genişleterek Türkiye aleyhine küçültemezsiniz. Denizciliği sadece Yunanistan’a ait bir
ayrıcalık olarak gösteremezsiniz. EGAYDAAK statüsündeki 152 ada adacık ve
kayalığı ilelebet sahiplenemezsiniz. Güney Kıbrıs Haydut Devletinin boyundan
çok büyük emrivakilerini kabullenmemizi bekleyemezsiniz. Mavi Vatanda en küçük
çıkar kaybına Türkiye Cumhuriyetinin rıza göstereceğini aklınızdan bile geçiremezsiniz.
Sizi ikaz etmek insanlık görevidir. Bu uyanışı ve farkındalığı sağlayamaz ve
yeni maceralara teşebbüs ederseniz, tarihi tekrar ettirecek süreci
başlatırsınız. Şizofreni atakları geçiren Kammenos’u dinleyip Kardak kayalıklarını
bombardıman etmenizi ancak Japonların Pearl Harbor baskınına benzetebilirim.
Aklınızdan bile geçirmeyin. Türkiye’nin demir ve kanı vardır. Ama hepsinden
önemlisi Türklerin şerefli bir tarihi vardır.
(YARIN 11 ŞUBAT 2011 BALYOZ KUMPASI TOPLU TUTUKLAMALARININ SEKİZİNCİ
YILDÖNÜMÜ. ARAMIZDAN EBEDİYEN AYRILAN KUMPAS ŞEHİTLERİMİZİ RAHMET, MİNNET VE
VEFA İLE ANIYOR, AZİZ HATIRALARI ÖNÜNDE TAZİMLE EĞİLİYORUM. ALLAH TÜRK
MİLLETİNE BİR DAHA BU ACILARI YAŞATMASIN. BU TOPRAKLARDA EMPERYALİZM
UŞAKLARININ BAŞKA İHANETLERİ YAŞANMASIN.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder