
Deniz Pislik Tutar mı?
Deniz Harp Akademisinde ve Deniz Harp
Okulunda yıllarca Deniz Gücü dersi veren çok kıymetli hocamız (E) Deniz Kurmay
Albay Mert Bayat ilk derste bize ‘’Deniz Pislik Tutmaz’’ derdi.
Bunu söyleme maksadı ‘’Aranıza Vatan, Bahriye ve Mustafa Kemal
düşmanlarını sokmayın’’ mesajını vermekti.
Kemalizm’den
Uzaklaşmak.
Ancak akan yıllar içinde gördük ki, deniz pislik tutuyormuş. Bugünlere
katlanarak gelen FETÖ yapılanmasını ve kan dökücü ihanetini başka türlü nasıl
izah ederiz? Evet, Türkiye’yi de denize benzetirsek maalesef denizin pislik
tuttuğunu söyleyebiliriz. Akıntıya, dalgalara, fırtınalara rağmen deniz pislik
tutuyor. Önce Kemalizm’den uzaklaştırıldık.
Asya’ya yaslanan Kemalist jeopolitik payanda, Atatürk’ün vefatından kısa bir
süre sonra kırıldı. 19 Ekim 1939
tarihinde Ankara'da Türk-İngiliz-
Fransız ittifakı imzalandı. Çok değil 19 yıl önce Türkü Sevr’e mahkum eden
emperyalist irade ile ittifaka gidildi. Mustafa Kemal’in ideolojik nedenlerle
uzak durduğu; kırgın ve buruk ayrıldığı silah arkadaşları ya bakan, ya vekil ya
da Meclis Başkanı yapıldı. Terakkiperver ve Serbest Fırkalarda denenip
başarısızlıkla sonuçlanan çok partili siyaset denemeleri devrimin omurgası
güçlendirilmeden; ümmet, millete; kul vatandaşa dönüşemeden; güçlü bir
burjuvazi ve işçi sınıfı yaratılamadan sürüme sokuldu.
Tarihin en büyük kurtuluş savaşı ve devrimlerle şekillenen kuruluşa
rağmen, insanlık idealinin en üst seviyesini temsil eden Altı Okun her birinin içini başarıyla
boşalttılar. Kemalizm’in ve Halkçılığın en büyük ülküsü toprak reformu, Kurtuluş Savaşına destek veren ve çoğu
sonradan DP kurucusu olan toprak sahipleri tarafından desteklenmedi. İlk yol
ayırımını onlar inşa etti. Feodal düzen kırılamadı. Kentleşme, köylü göçü
üzerinden rant ekonomisi ve kasaba demokrasisinin kaynağı oldu. Kentleşme
muhafazakarlığın azalmasını ve moderniteyi tetikleyeceğine, laikliği örseleyip
vicdan alanında kalması gereken İslam dinini, siyasetin göbeğine oturttu.
Emperyalizm her zamanki gibi ‘’akıl mı? nakil mi?’’ kavgası içindeki
İslam alemini, dogma ve hurafelere boğmak ve demokrasi içinde dinciliği
yükseltmek için tüm kaynaklarını seferber etti.
Atlantikçilik ve
Mustafa Kemal Düşmanlığı. Mustafa Kemal’e ait her kavramın içi
boşaltıldı. 1946 sonrası Atlantik, 1952 sonrası NATO sistemine eklenen
Türkiye’ye yeni bir düşman lazımdı. Sovyetler Birliği ve komünizm hedefe
oturtuldu. Sol düşmanlığı ve korkusuyla Kemalizm, Atatürkçülüğe dönüştürüldü.
İçi boşaltıldı. Değil Kemalist devrimi ihraç etmek, kendi halkımıza bile
anlatılmadı. Cumhuriyeti kuran kadroların başındaki en büyük kurum olan
ordumuzun yüksek komutası, Atlantik sisteme büyük bir Amerikan hayranlığı
içinde teslim oldu. ‘’Bu kış Türkiye’ye komünizm gelecek’’ korkusuna
dayalı görüşle şekillenen Türk nomenklaturası ve devlet politikası sosyal ve kültürel dokuyu Kemalist devrim ve
Atatürk karşıtı oluşumlarla doldurdu. FETÖ’nün genetik kodları Komünizmle
Mücadele Derneği üzerinden maalesef devlet tarafından yaratıldı. 12 Mart ve 12
Eylül Mustafa Kemal’in ruhunu silip süpürdü. Ancak bu dokunun asıl sosu
Atlantikçilikti. İran’ın kaybı ve Afganistan’ın Sovyetler tarafından işgali ile
gündeme gelen Brzezinski doktrini sayesinde kenar kuşakta İslamizasyon, (ancak
ABD yanlısı iyi huylu İslamizm) piyasaya sürüldü. Artık Kemalizm’e son darbe
vurulmalıydı. Türkiye’de Atatürkçülük jeopolitik ve milli politik boyuttan
kılık kıyafet ve yaşam tarzını ilgilendiren boyuta çekilmişti. Türkiye’nin bağımsız
dış politikası ya da yeni jepolitik arayışları değil, İslam’ın günlük yaşantıya
müdahalesi kamuoyunda en çok tartışılan konu olmuştu. Bu süreçte PKK terörü üzerinden ayrılıkçı etnik
milliyetçilik devletin başına bela edildi.
Atlantikçiler Doymuyor. 90’ların başında Soğuk Savaş bitti.
Emperyalizm, yani batı kazanmıştı. Önce Yugoslavya parçalandı. Bosna’da
Müslüman katliamı yaşandı. Zafer sarhoşluğu içinde NATO’nun genişlemesi Ukrayna
ve Gürcistan’a kadar sınır tanımadan gerçekleştirildi. Rusya kuşatılmıştı. Sıra
Avrasya’da Kalpgâh’a gelmişti. 11 Eylül 2001 olayları tarihi fırsatı sağladı. Afganistan
işgalini, Irak işgali izledi. Artık, Orta Asya, Orta Doğu ve Kuzey
Afrika’da haritalar değiştirilecekti.
Hem enerji ve kritik hammadde kaynakları kontrol altına alınmalı; hem Çin’in
yükselişi engellenmeli hem de İsrail’in güvenliği sağlanmalıydı. Ama en
önemlisi kenar kuşak konsolide edilmeliydi.
Yeniden
Şekillendirilme Gayretleri. İşte bu aşamada 2002 yılından itibaren Türkiye,
yeniden şekillendirildi. 2008 sonrası
FETÖ üzerinden Türk ordusu ve donanması teslim alındı. Kumpas davalar
sonucu kenar kuşağın en önemli askeri gücünün komuta yapısı bir gecede hapishanelere gönderildi. Ancak
başta Denizciler, Vatan Partisi ve TGB ile gerçek Kemalist vatanseverler
olmak üzere, Türkiye direndi. 2014 yılından itibaren son Türk
devletini kaybetme riski ile karşı
karşıya kalan iktidar, rota değiştirdi. Bu rota değişikliğine tarihimizin en
karanlık ve en acımasız hıyanet şebekesi ve yabancı istihbarat ajansı FETÖ,
ateşle cevap verdi. 15 Temmuz 2016’da Atlantik sistemi arkasına alarak halka
saldırdılar.
FETÖ Muharebeyi
kaybetti.
Ancak savaş devam ediyor. 16 Temmuz 2016 sonrası Atlantik’ten Avrasya’ya rota
değiştiren ve Mustafa Kemal jeopolitiğine geri dönmek zorunda kalan bir Türkiye
var. Bu günlük siyasetin değil, zamanı gelmiş bir uyanışın ve hayatta kalma
güdüsünün jeopolitik refleksidir. Ancak aynı refleks FETÖ ile mücadelede tam
anlamıyla görülemiyor. Tahliyeler; bazı FETÖ iltisaklı siyasilerin 15 Temmuz
gerçeklerine aykırı demeçleri; Muhalefetin FETÖ ile mücadele bir yana FETÖ
mensuplarına kucak açan eylem ve söylemleri; FETÖ’nün üst siyasi yapılanmasına
şu ana kadar soruşturma açılmaması; FETÖMETRE’nin kamu kurum ve kuruluşlarında
uygulanmaması; Akademi ve medya dünyasında FETÖ ile mücadelenin yetersizliği;
FETÖ kaçaklarına kucak açan Almanya, ABD, Yunanistan gibi ülkelere suçluların
iadesinin reddi başta olmak üzere ciddi karşı tedbir alınmaması, başta şehit ve
gazi aileleri olmak üzere sağ - sol ayrımı yapılmaksızın gerçek vatanseverleri
derinden yaralamaktadır. Asya Yüzyılının ve Türkiye’nin Asya yönelişinin
başladığı bir dönemde asıl amacı Orta Asya, Orta Doğu ve Afrika coğrafyasında
CIA destekli Atlantik siyasetinin öncülüğü, tetikçiliği ve infaz işçiliğini
yapan bir örgütün anavatanımızda tekrardan moral, güç ve taban kazanmasına izin
verilemez. Tarih sadece akıllı devletler için tekrar etmez. Deniz, artık
Türkiye’de pislik tutmamalıdır.