28 Temmuz 2013 Pazar

Şanghay İşbirliği Örgütü ve Pasifik te yaşananlar 1


2012 yılı sonunda ŞİÖ tarihinin ilk birleşik deniz tatbikatı Rus ve Çin savaş gemi/uçaklarının katılımı ile Pasifik Okyanusu’nda icra edildi. Bu tarihi tatbikat, son 20 yılda Çin’in ekonomik güçten siyasi/askeri güce dönüşümünün dışa yansımasından başka bir şey değildi. Çin Komünist Partisi ve Devlet Başkanı Xi Jinping’in seçildikten sonra ilk yurtdışı ziyaretini Rusya’ya yapması da bu süreci destekleyen bir gelişme oldu. Diğer taraftan, ABD’nin Pivot stratejisi gereği Asya’ya yönelişi, Obama’nın özellikle ikinci döneminde çok hızlı oldu. Asya Pasifik alanda ŞİÖ’de somutlaşan Çin-Rus işbirliği, ABD’nin endişe eşiğini çok aşağılara çekti. Çin, denizcileşerek, geleneksel karasal ve denizsel jeopolitik rekabet alanında, kendisini binlerce yıldır karaya mahkûm eden paradigmayı kırıyor. Tarihinden ders alıyor ve hatalarını tekrar etmiyor. Eski Başkan Hu Cintao, görevini Xi Jingpin’e devrederken yaptığı konuşmada Çin’in hızla bir denizcilik gücü olması gerektiğinin altını çiziyordu. (Darısı Türkiye’nin başına)
Çin karasal paradigmaları bozuyor
Bu yeni rotada, Çin, eriyen buzullar nedeniyle uluslararası ulaşıma açılmaya başlayan Arktik Okyanusu’nun %65’inin sahibi, Pasifik sahildarı Rusya’yı da yanına alarak denize yönelişini daha da güçlendiriyor. 19-20 Mayıs 2013 günleri, bu köşede yayımlanan makalemde, bu yönelişin jeopolitik ve jeoekonomik nedenlerini anlatmaya çalışmıştım. Şimdi gerek ŞİÖ’nün denize yönelişi, gerekse ABD’nin pivot stratejisinin yarattığı güncel etki-tepki sürecine stratejik perspektifte göz atalım.
Hint ve Pasifik Okyanuslarında Çin’in küresel güç olarak yükselişinin yarattığı jeopolitik kırılmanın yanı sıra Tayvan sorunu ile deniz yetki alanlarında pek çok ülkenin, gerek Çin gerekse birbirleri ile silahlı çatışma riski taşıyan Kardak benzeri ihtilaflara sahip olması ve Kuzey Kore’nin tahmin edilemez boyut ve kapsamdaki stratejik hamleleri bölgeyi barut fıçısına dönüştürüyor. Kriz yaratma potansiyeli en büyük olan alan, Kardak benzeri ada/adacık ve kayalık sorunları. Örneğin, 2010 Eylül’ünde bir Japon Sahil Güvenlik gemisi, Doğu Çin Denizi’ndeki tartışmalı Senkaku/Diaoyu adacığı civarında bir Çin balıkçı gemisini mahmuzladı. Balıkçı tutuklandı. Çin’de yer yerinden oynadı. Japon Büyükelçiliği önünde büyük gösteriler yapıldı. Tarihte ilk kez “kimse Çin’e kafa tutamaz” sloganları atıldı. Çin hükümeti, nadir metallerde Japonya’ya ambargo uygulamaya geçince, Japonya, gemi kaptanını derhal serbest bıraktı. Benzer bir kriz Eylül 2012’de yaşandı. Japon Hükümeti 8 parçadan oluşan Senkaku/Diaoyu adacıklarından üçünü Japon bir işadamının satın almasına onay verdi. Bunun üzerine yaşanan karşılıklı ambargolar ve protestolar o kadar büyüdü ki, IMF Başkanı iki ülkeyi ikaz ederek aralarındaki krizin dünya ekonomisini etkileyecek düzeyde sonuçlar yaratabileceğini hatırlattı. Çin ile Japonya arasında dakikada yaklaşık 1 milyon dolarlık ticaret yapıldığını hatırlatalım.
Bu kapsamda, Mayıs 2013’te yenisi yayımlanan Çin’in savunma ile ilgili beyaz kitabında, deniz yetki alanlarındaki çıkar ve hak korunmasına vurgu yapılması dikkat çekiyor. Senkaku/Diaoyu krizi öylesine önemli ki, sadece Çin-Japon ilişkilerini etkilemiyor. 23 Nisan 2013 günü Japon Başbakanı, Senkaku/Diaoyu konusunda Çin’i çok sert bir şekilde uyardı ve “eğer Çin, güç kullanırsa karşılık vereceğiz” dedi. Bu deklarasyondan birkaç gün sonra, bir psikolojik atakla, Japon Başbakan Yardımcısı, İkinci Dünya Savaşı şehitlerinin bulunduğu Tokyo’daki Yasukuni anıt mezarını ziyaret etti. İkinci Dünya Savaşı sonrası ilk kez yapılan bu ziyaret, Güney Kore’yi öylesine kızdırdı ki, Başbakanları, planlı Japonya ziyaretini iptal etti. Sekiz kaya parçasından oluşan Senkaku/Dioyu adacıkları küresel ve bölgesel dengeleri altüst edecek potansiyelini koruyor. ABD’li pek çok stratejist ABD-Çin krizinin Tayvan sorunundan değil Senkaku/Diaoyu krizinden çıkabileceğine vurgu yapıyor. Bir kez daha vurgulayalım. Sorun kayalıkların karası değil. Kayalıkların kontrol ettiği zengin petrol ve doğal gaz yatağı binlerce kilometrekarelik deniz yetki alanlarının varlığı. Bizde “keçilerin otlamadığı bir kaya parçası olan Kardak yüzünden iki ülke savaşın eşiğine geliyordu” diyen neo-liberal cahillerimizin, ABD’nin özellikle deniz jeopolitiği ve stratejisi makalelerinin yer aldığı USNI Proceedings ve US Naval War College Review’ları okumalarını tavsiye ederim. Görün bakalım, Kardak krizinde, bir kaya parçası için savaşılır mı diyen Amerikalıların, Senkaku/Diayou krizinde Japonya’nın yanında nasıl da yer aldıklarını! Çin bir tarafa, merak ediyorum, ABD, Pasifik’teki en yakın iki müttefiki Güney Kore ve Japonya arasındaki Tokto/Takashima adacıkları sorununda kimin yanında yer alacak? Her iki ülke söz konusu adacıkların aidiyeti bir yana bulunduğu denizin adında bile anlaşamıyorlar. (Japon Denizi’ne karşılık Kore Denizi)
ABD savunma bütçesi daralırken
Eski ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, 27 Ekim 2010 tarihinde Senkaku/Diaoyu adacıklarının savunması ABD-Japonya 1960 Güvenlik İttifak Antlaşması’nın 5’inci maddesi kapsamına girer açıklamasını yapmıştı. Yani, kriz çıkarsa, ABD Japonya’nın yanında müdahale edecektir. Diğer taraftan Japon savunma doktrinine göre Öz Savunma Deniz Kuvvetleri (JMSDF) Japonya’nın 1000 mili içindeki deniz alanından sorumludur. Bu alanın dışındaki Hint Okyanusu ve Malakka Boğazı gibi alanlarda Japon deniz çıkarlarının savunulmasını ABD’den bekler. Senkaku/Diaoyu 1000 milin içinde olmasına rağmen ABD Dışişleri Bakanının bu açıklaması ABD’nin jeopolitik kırılmalara neden olabilecek Senkaku/Diaoyu krizinde yer alma niyetini ve böylece bölgedeki askeri varlığını artırma yönelişini açıkça ortaya koymaktadır.
Diğer taraftan ABD’nin ciddi ekonomik kısıtlamalar ve daralan savunma bütçesi nedeniyle küresel tüm alanlarda etkinliği artık olası değil. Japonya ve Güney Kore’nin savunmasının ABD’ye bağımlı olduğu bu ortamda, ABD’nin bölgeden çekilmesi ya da sorumluluklarını hafifletmesi Japonya’nın süratle silahlanmasına ve hatta nükleerleşmesine neden olabilecektir. Bu durumda, örneğin Güney Kore, sadece Çin ve Kuzey Kore’ye karşı değil, artacak Japonya baskısına da tedbir almak zorunda kalacaktır. Diğer bir deyişle ABD, bölgede sadece Çin’e karşı güvence sağlamıyor. Aynı zamanda kırılgan Japon-Güney Kore ilişkilerinde dengeleyici ağabey rolünü oynuyor. ABD, Japonya ve Çin arasındaki en ciddi kriz olan Senkaku/Diaoyu krizinde Japonya’nın yanında durarak, artık Asya-Pasifik havzasındaki deniz yetki alanları sorunlarına taraf olmuştur. Bu durum çok sayıda deniz yetki alanı/egemenlik ihtilaflarının yer aldığı Asya - Pasifik bölgede tırmanmayı ve kamplaşmayı daha da artıracaktır. Çin, başta denizde yaşanan krizler nedeniyle ABD’den hızla uzaklaşıyor. Uzaklaşırken Kuzey Kore üzerindeki akil adam rolünü de bırakıyor. Kontrolsüz kalan Kuzey Kore’nin yarın hangi hamleleri yapacağını tahmin etmek de kolay değil. Yazının sonraki bölümünde ABD’nin ve Çin’in bölgede stratejik etki yaratan girişimlerini inceleyeceğiz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder