Mavi Vatanın 34 Yıllık Güney Kalesi: KKTC
Geçen
Hafta KKTC’nin 34. yaş günüydü. Ne mutlu Kıbrıslı soydaşlarımıza; Ne mutlu
Anadolu’ya. Doğu Akdeniz’de bağımsız ikinci bir Türk devletinin, geride 34 yılı
bırakmış olması başlı başına bir başarıdır. İzolasyonlar, ambargolar, Rumlar
ile coğrafi esaslara bağlı federatif birleştirme planları, Türkiye’de AB
üyeliği uğruna Kıbrıs’taki Türkleri ikinci sınıf azınlık durumuna düşürmeye
hazır, Türk Ordusuna işgalci diyen, jeopolitik
cahili aymazlara rağmen, bu büyük bir
başarıdır.
Dünya
yepyeni bir çağa giriyor. Her
hafta jeopolitik ve jeoekonomik sonuçları olan inanılmaz olaylara şahit
oluyoruz. Geçen hafta Alman Der Spiegel Dergisinin Çince kapakla çıkarak, Çin ekonomisini bir
numaraya taşıyan habere imza atması; ya da 1990 yılından bu yana Atlantik sistemin stratejik
ve ekonomik yatırım yaptığı Barzanistan’ın 48 saatte yıkıldığı bir konjonktürde
KKTC’nin bağımsız bir varlık olarak geleceğe daha güçlü ve umutlu bakma zamanı
gelmiştir. KKTC’nin ihtiyacı olan tek şey kendine ve Türkiye’ye güvenmesidir.
Devletlerin hayatlarında hataları olabilir. Ancak talihin ve tarihin bu hatalı dönemlerde
sürprizler yarattığı da vakıadır. 2004 yılında Rumların Annan Planına Hayır
demesi Türklerin geleceğini kurtarmıştır. O dönem Atlantik sistemin daha doğrusu
emperyalizmin gerçek yüzünü tanımamakta ısrar eden ve KKTC’nin kurucu Başkanı
Merhum Rauf Denktaş’ın uyarılarına kulak tıkayan ve hatta onu küçük düşürücü
davranışlarda bulunan Türk Hükümet mensupları 15 Temmuz 2016 gecesi aynı sistemin
sadece iktidarın canına değil, tüm Türkiye’nin canına kastettiğini acı bir
tecrübe ile anladı. Aynı emperyal sistem 1959-1960 kurucu anayasa, güvenlik ve
garanti antlaşmalarına rağmen Kıbrıs’taki Türklerin de canına kastetmiş, 1963
yılında Makarios’un tek taraflı anayasayı değiştirme teklifinden kısa süre kanlı
Noel’de kadın ve çocukları dahi acımadan
katletmesine seyirci kalmıştı. Lefkoşa’daki Barbarlık Müzesini gezerken yaşanan
duygular çok ağırdır. Bu acıları yaşayan nesiller hayattadır. Annan Planına
evet diyen ya da dedirtmek için her şeyi yapanlar, bu müzeye gidebilir mi?
merak ediyorum. KKTC’nin Annan Referandum felaketi gibi bir olayı şans eseri atlatması bir daha tekrar etmez. O
nedenle mevcut ve gelecekteki iktidarların KKTC’nin geleceğine yönelik kararlarda
jeopolitik yasalar ile hareket etme zamanı artık çoktan gelmiştir. KKTC’nin Jeopolitik
kaderi sadece Kıbrıs Türklerinin geleceğini şekillendirmez. Anadolu’nun kaderi
de ona bağlıdır.
KKTC’ye
tam Bağımlı Anadolu. Türkiye’nin güvenlik, savunma,
refah ve mutluluğu çevrelendiği denizlerle iç içedir. Denizlerden soyutlanmamız
yok olmakla eşdeğerdir. Deniz jeopolitiğimiz bu ilişkinin çerçevesini çizer. Merkezinde
Türk Boğazları, Mavi Vatan yani deniz yetki alanlarımız ve KKTC vardır. Kıbrıs’ın
kuzey kıyıları Türklerin elinde olmadığı sürece Anadolu rahat uyuyamaz. Türk
gemileri Doğu Akdeniz’de emniyetle seyir yapamaz. Mavi Vatan dipleri yani deniz
yetki alanlarımız refah üretemez. Bu nedenle temel jeopolitik yasa, Anadolu’nun
her şartta güneyden, yani Kıbrıs adası
üzerinden kuşatılmasını reddeder. Bu kuşatma 1878 yılından 1974 yılına kadar
sürdü. 15 Temmuz 1974 günü adada girişilen Nikos Sampson darbesi, Anadolu’nun
karşısına asırlar içinde çıkacak yegane fırsatı sundu. Bu fırsatı günün
konjonktürüne göre çok iyi kullanan atalarımız, 120 saat içinde Girne’de kıyı
başını tuttu. 15 Kasım 1983’de de KKTC’yi ilan etti. Dünyanın Asya çağına
hazırlandığı yeni dönemde bu stratejik kazanım, yani adada bağımsız Türk
varlığına sahip olmanın Türkiye için jeopolitik sonuçları çok değerlidir.
KKTC
İkinci Donanmadır. Zira bu jeopolitik varlık, Lozan’da
kaybedilen Ege adaları nedeni ile batıdan kuşatılmışlığımıza verilen en büyük
cevaptır. Bir kaldıraçtır. KKTC’deki Türk askerinin varlığı ikinci bir donanma
yaratmak kadar önemlidir. Bu kolordu sadece Güney Kıbrıslıların değil aynı
zamanda Yunanistan’ın emrivakilerine de caydırma sağlamaktadır. Sanayi, nüfus
ve dolayısı ile güçlü ekonomi ve demografileri olmayan GKRY ve Yunanistan,
bugüne kadar Türkiye’ye karşı genişlemede daima batıyı yani emperyalizmi
arkalarına almıştır. Ancak bugün durum çok farklıdır. 81 milyon nüfusu ve dünyanın 13. büyük ekonomisi ile Türkiye’nin savunmada dışa bağımlılığı her
geçen gün azalıyor. 1984’den bu yana özel harp ve gerilla savaşında tecrübe
birikimi olan bir ordumuz, kendi savaş gemisini ve silahlarını büyük oranda milli
olarak yapan bir donanmamız var. Hepsinden öte Türkiye’de baca, yani sanayi var. Her iki ülke de Türkiye’yi
askeri alanda karşılarına alamayacaklarını biliyor. Bu nedenle yumuşak güç
unsurlarını ve Bizans entrikalarını AB ve ABD üzerinden kullanarak siyasi
hedeflerine erişmeyi hedefliyor.
Bağımsızlık
Tek Seçenek. Türk ve KKTC Hükümetleri kendine
güvenmeyi öğrenebilse, yeni konjonktürde Batı Asya ile her alanda işbirliğini
geliştiren Türkiye’nin KKTC’nin bağımsız bir varlık olarak hayatını idame edebileceğini
görecektir. Bunun için adımlar atılması gerekir. Türkiye ile KKTC arasında
serbest ticaret anlaşmasının hayata geçirilmesi; Türk işadamlarının
Barzanistan’a son 15 yılda yaptığı yatırımların benzerini KKTC’de yapmaları
için Türk Hükûmetinin teşvikler çıkarması; AB’nin geçen haftalarda ilan
ettiği ortak ordu kurmaya yönelik PESCO (Daimi
Yapılandırılmış İşbirliği) girişiminden sonra Türk Silahlı Kuvvetlerinin KKTC’de
deniz ve hava üssü kurması; KKTC’nin bağımsız be devlet olarak GKRY’nin 2004
yılında yaptığı gibi kendi MEB sahasını ilan etmesinin zamanı çoktan gelmiştir.
KKTC’nin geleceği Anadolu’nun geleceğidir. Mavi Vatanımızın geleceğidir.
Bağımsız KKTC varlığı Türkiye ve KKTC’nin artık temel ve değiştirilemez vizyonu
olmalıdır. Her kim ki yeniden müzakere süreci ya da federal çözüm diyorsa bilin
ki sadece KKTC’nin değil, Anadolu’nun geleceğini de tehlikeye atıyordur. Unutulmamalıdır
ki, KKTC yavru vatan değildir. Anavatanın ta kendisidir.
(Geçen haftaki Atatürk ve Türk Sovyet Rusya İlişkileri yazımın
birinci paragrafında ‘’Musavatçlar Azerbaycan’ı kurarak cümlesinde Azerbaycan
yerine Ermenistan; İkinci paragrafta Moskova Antlaşmasının tarihi 16 Mart 1921 yerine 7 Temmuz 1921 sehven yazılmıştır.
Düzeltir ve okuyuculardan özür dilerim. CG)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder