Yunanistan Cumhurbaşkanı ve Gri Bölgeler
Yunan
Tragedyası. 30 Eylül 1920 günü
Yunanistan’ın genç kralı Alexandre, sarayın maymununun köpeğine saldırdığı bir
karmaşada kalçasından bir ısırık aldı. Üç hafta sonra 25 Ekim günü kan
zehirlenmesinden öldü. Sürgündeki babası geri döndü ve Gounaris liderliğindeki
kralcı partiye destek vererek Venizelos’u seçimle devirdi. Seçimde ‘’Venizelos Savaş, Gounaris Barıştır’’ ve ‘’Konstantin
ve Terhis’’; sloganları ile oylar toplanmıştı. Yunanistan’ı Anadolu
macerasına sokan Venizelos devrilmişti ancak halk, barış beklerken tam aksi
oldu. Kral Konstantin Anadolu’daki savaşadevam
kararı aldı. Ordunun başında İzmir’e geçmeden şunları söylemişti: “Helenizm’in yüzyıllardır
savaştığı o yerlerdeki Ordunun başına geçmek üzere yola çıkıyorum...Bu parlak
uygarlık geçmişi, bize yüksek sorumluluk gerektiren görevler yüklemektedir...
Milletin yüce iradesinin beni çağırdığı oraya gidiyorum.” 12 Temmuz 1921 de Lemnos zırhlısı ile İzmir’e vardığında denizde ve karada yapılan
karşılama, Atina’daki törenden çok daha görkemliydi. Kral Konstantin, İzmir’in ana
limanı Pasaport’a değil, anlamlı bir mesaj vererek, Haçlı seferlerinde Kral
Richard’ın karaya çıktığı Karşıyaka’ya ayak bastı. Tam tamına 1 yıl 7 hafta
sonra tarihlerinin en büyük hezimeti ile Anadolu topraklarından sonsuza dek
kovuldular. 1830 yılında emperyalizmin kurduğu devlet emperyalizmin teşviki ile
Anadolu’ya saldırmış ve sonucunda Türk milletinden büyük bir dayak
yemişti. Sonuçta Kral sürgüne
gönderildi, Başbakan ve 6 devlet adamı/general idam edildi. Venizelos sürgünden geri geldi ve 1930 Türkiye
ziyareti ile Türk Yunan dostluğunu başlattı. Bu dostluk gerek İkinci Dünya
Savaşı gerekse Yunanistan İç Savaşı sırasında artarak devam etti.
Bu olayları neden anlattım? Türk Tarih Kurumu 19 Ekim 2017 günü İzmir’de
Uluslararası Ege Adaları Sempozyumu icra etti. Ana konu,
Ege’de egemenliği tartışmalı ada adacık ve kayalıklar sorunu idi. Diğer
taraftan 20 Ekim 2017 günü Semadirek adasındaki bir törende konuşan Yunanistan Cumhurbaşkanı Pavlopoulos “Biz özgürlük ve doğruluk halkıyız.
Yayılmacı savaşlar yapmadık, biz memleketimizi ve kültürümüzü savunduk...Komşularımıza
biz buradayız diyoruz, onların Batı ve Avrupa Birliği’ne açılan kapısı ve
penceresiyiz. Dostluk eli uzatıyoruz ve Türkiye’nin Avrupa’da yol almasını
arzuluyoruz...Sınırlarımızı, toprak bütünlüğümüzü ve ulusal egemenliğimizi de
savunmaya kararlıyız. Ki bu sınırlar ve toprak bütünlüğü aynı zamanda Avrupa
Birliği’nin de sınırları ve toprak bütünlüğüdür. Bu konuda taviz vermeyiz ve
hiç kimse bunu sorgulamaya kalkmasın, yoksa gerekli cevap verilir...Ege’de gri
alanlar yoktur, bazıları bunu anlasın...Bunu ne zaman ve nasıl icat ettiler
bilemiyorum, ama bunu unutsunlar. Aksi takdirde ne dostluk ne de iyi komşuluk
imkânı olacaktır. Ne de Avrupa Birliği yolu olacaktır. Lozan Antlaşması’nın
sorgulanmasına hiçbir şekilde tolerans göstermeyeceğiz ve bu cevapsız kalmayacak.” dedi.
Yayılmacılık ve Gri Bölgeler. Yunanistan
Cumhurbaşkanının ‘’Yayılmacı Savaşlar
Yapmadık’’ ifadesi onun tarih bilmediğinden değil, günümüz ortaçağında
yaşayan, Ege Denizinin yerini bile bilmeyen, dijital bilgiye erişebilen ancak
cahil kalmış kitlelere yöneliktir. 15 Mayıs 1919 sabahı İzmir’e herhalde
Bulgarlar çıktı. Ya da 15 Temmuz 1974 günü Kıbrıs’taki Nikos Sampson Darbesini
Enosis maksadıyla Romen Albaylar Cuntası yaptırdı. Ayrıca gri bölgeler tanımı Türk tarafından çıkarılmış bir terim değildir. Ege
Denizinde, Kardak benzeri, egemenliği tartışmalı ada, adacık ve kayalıklara
Yunanistan tarafından verilen genel bir tanımdır. Türkiye’de MGK, Deniz
Kuvvetleri ve Genelkurmay Başkanlığı, EGAYDAAK tanımını (Egemenliği
Antlaşmalarla Yunanistan’a Devredilmemiş Ada, Adacık ve Kayalıklar)
kullanırken, Dışişleri Bakanlığı da coğrafi formasyonlar tanımını kullanır. Nedir
bunlar? 1923 Lozan ve 1947 Paris Antlaşmaları Yunanistan’a Türk egemenliğindeki
Boğazönü, Doğu Ege ve Menteşe Adalarını ismen zikrederek devretmiştir. Bunların
dışında kalan ada, adacık ve kayalıklar
büyük adaların bağlısı veya bitişik adası konumunda değildir. Dolayısı ile
sayıları 152’yi geçen ada adacık ve kayalıkların sahibinin Yunanistan olmadığı,
egemenliklerinin devredilmediği açıktır.
Bu nedenle Gri Bölge tanımını da onlar çıkarmıştır. Zira kendileri de ada, adacık
ve kayalıkların statüsünden emin değildirler. Yunanistan Cumhurbaşkanı
Pavlopoulos’a hatırlatalım. 9 Ekim 2006 tarihli Ethnos gazetesinde PASOK lideri
Papandreu’nun bir mülakatı yayınlandı. Yorgo Papandreu da gazeteye yaptığı yorumlar sırasında Kardak ve benzeri adaları
kastederek “Türkiye’nin “gri bölgeler’’
konusundaki taleplerini geri çekeceği bir uygulamada anlaşabileceğimiz bir
noktaya geldiğimize inanıyorum...Türkiye ile nihai bir anlaşmaya gidip
gitmeyeceğimiz konusunda Aralık 2003-Ocak 2004 döneminde Başbakan Simitis ile
ciddi bir görüşmemiz olduğunu hatırlıyorum.” diyordu. Türkiye, ‘’Gri Bölge’’ terimini ilk kez onun
ağzından öğrendi.
Sonuç. Yunan siyasetçileri Türkiye’ye AB yi
arkalarına alarak değil, kendi güçlerine dayanarak tavsiyelerde bulunsunlar.
Devletlerarası ilişkiler gerçekçi hedeflere dayanmalıdır. Bir yandan
Türkiye’nin batıya açılan kapısıyız deyip diğer yandan devletler hukukunu
çiğneyerek Türkiye’yi batıdan ve Ege’den gerek karasuları gerekse kıta sahanlığı
gibi alanlar ve son olarak da Kardak benzeri egemenliği kendilerine devredilmemiş
ada, adacık ve kayalıklar üzerinden soyutlamaya kalkmak ciddiyetsizliktir. Türkiye’nin Kardak hamlelerini kastederek ‘’Bu konuda taviz vermeyiz ve hiç kimse bunu
sorgulamaya kalkmasın, yoksa gerekli cevap verilir’’ cümlesinin içi ise tamamen
boştur. Biz de Pavlopoulos’a bir tavsiyede bulunalım. Bu cümleyi hiç
söylememiş olun.
NOT: Makalenin Yunan
Tragedyası bölümünün yazımında Sayın Kemal Anadol’un 2018 başında çıkacak ‘’Kulağım Karadeniz’de’’ isimli yeni
kitabından faydalanılmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder