Mustafa Kemal Atatürk ve Sadun Boro
1 Kasım 2018, üç yıl
önce kaybettiğimiz Sadun Boro’nun doğum günü idi. Yaşasaydı tam 90 yaşında
olacaktı. Mustafa Kemal Atatürk’ü kaybettiğimiz gün 10 yaşından 9 gün almıştı. Türklerin
atasını ve ölümsüz baş komutanının soluduğu havayı 10 yıl da olsa solumuştu.
Küçük yaşına rağmen onun okyanuslar kadar sınırsız değerini ve Türklerin
tarihine armağan ettiği, sonsuza dek yaşayacak cumhuriyetin kıymetini kalbinde,
ruhunda ve aklında hissedebiliyordu. Tam anlamıyla bir cumhuriyet çocuğu idi.
Amatör Denizci Bir Devlet Başkanı: Atatürk. Küçük Sadun Mustafa
Kemal Atatürk’ün kurduğu cumhuriyetin 5. Yılında doğmuş, onu 15. Yılında
kaybetmişti. Tanrının Türklere en büyük armağanı olan eşsiz liderin, Atatürk’ün
denizleri ve denizciliği ne denli sevdiğini bilmesi için kitaplar okumasına
gerek yoktu. Zira gazetelerde ebedi şefin Florya köşkünde kürek çekip, yüzerken,
ya da Moda Koyunda yelken yaparken
çekilmiş resimlerini görebiliyordu. Kendini bildiği günden bu yana, denizle iç
içe büyüyün küçük çocuğun gönlünde Türklerin Ata’sının aynı zamanda iyi bir
denizci olduğu algısı oluşmuştu.
Sadun Boro’nun 1 Kasım
1937 günü 9. Yaş gününü kutladığı anlarda, ebedi şef Atatürk, Türkiye Büyük
Millet Meclisi kürsüsünden beşinci dönem açılış konuşması olarak aşağıdaki
sözleri söylüyordu:
‘’Denizcilik sadece
ulaştırma işi değil, iktisadi iş olarak anlaşılacak ve tersaneler, gemiler,
limanlar ve iskeleler inşa edilecek, deniz sporları kulüpleri kurulacak ve
korunup geliştirilecektir. Çünkü: Toprakların üç bir yanı deniz olan
bir ulusun sınırını, halkının kudret ve yeteneğinin hududu çizer. En uygun
coğrafi konumda ve üç tarafı denizlerle çevrili olan Türkiye; endüstrisi,
ticareti ve sporu ile en ileri bir denizci ulus yetiştirmek yeteneğindedir. Bu
yetenekten yararlanmasını bilmeliyiz. Denizciliği Türk'ün büyük
ulusal ülküsü olarak düşünmeli ve onu az zamanda
başarmalıyız....."
Atatürk’ün direktifine sadakat. Bu sözlerin
söylenmesinden tam 28 yıl sonra 22 Ağustos 1965 günü Sadun Boro 10,5 metre
boyunda ahşap Kısmet yelkenlisi ile dünya seyahatine başladı. Türklerin
tarihinde bir ilk yaşanacaktı. Sanki
Sadun Boro Mustafa Kemalin 1 Kasım 1937 konuşmasındaki ‘’üç bir yanı deniz olan bir
ulusun sınırını, halkının kudret ve yeteneğinin hududu çizer’’, sözüne
cevap veriyordu. Bir Türk amatör denizcisi, 37 yaşındaki Sadun Boro, genç
cumhuriyetin bir temsilcisi olarak milletin kudret ve yeteneğini yer kürenin %
70’ini kapsayan okyanuslara yansıtmaya başlıyordu. Sadun Boro, 15 Haziran 1968
öğle sularında muzaffer bir Amiral gibi İstanbul sularına geri döndü. Dünyayı
yelkenle çevreleyen ilk Türk denizcisi olmuştu. 16. yüzyılın muharip komutanı
Amiral Barbaros Hayrettin’den sonra Türk milletinin gönlünde ölümsüz isim yapan
ikinci denizci olmuştu.
Cesaret ve Girişimci Ruh. Türkiye’de amatör
denizciliğin rotasını ve kaderini değiştiren Sadun Boro ve eşi Oda Boro sadece
gemicilik, yelken ve navigasyon
ustalıkları ile kendilerine haklı isim yapmadılar. Onları hepimizin gözünde öne
çıkaran gücünü akıldan tecrübeden ve bilgiden alan emsalsiz cesaretleri oldu.
Öyle bir cesaret ki, küresel arama kurtarma sisteminin henüz kurulmadığı, açık
denizde sekstant dışında seyir yardımcısının bulunmadığı, 10,5 metrelik ahşap
bir yelkenlide tuvalet dahil en temel konfor unsurunun bile yer almadığı, dış
dünya ile irtibatı sağlayacak hiç bir iletişimin olmadığı şartlarda Atlantik,
Pasifik ve Hint Okyanuslarını geçebilmek. Bu cesaret onları en zor şart ve en
kısıtlı olanaklarla ufkun ötesine, bilinmeyen yerlere, yerküreyi kaplayan mavi
sonsuzluğun değişik rotalarına taşıdı. Cesaret duygusunun tetiklediği ana duygu
macera idi. Ufkun ötesine gitmeyi, bilinmeyen limanlara girmeyi, dağların
yamaçlarını aşmayı, zirvelere erişmeyi, yenilik aramayı, daha iyiye erişmek
için bilgiye, tecrübeye, akla ve dayanma gücüne bağlı meydan okumayı içeren
maceracılık olmasa acaba insanlık bir adım ilerler miydi? Tehlikeli ve zorlu
işleri başaran bu tür insanlar, toplumun büyük çoğunluğu temsil eden, heyecan
aramayan, macerayı düşleyemeyen, hatta hesaplı risk bile alamayanlar için ilham
kaynağıdırlar. Bu insanlar, dayanma gücümüzün fiziksel ve duygusal sınırlarını
zorlayıp güç olanı başardıklarından, zor zamanların örnek kişilikleri olurlar.
Kaderin çağrısına yanıt veren ve ölüm olasılığı dahil olmak üzere, gerçek ve
katıksız tehlikeler ile yüzleşmeye cesaret eden bu kahramanların sunduğu
dersler, bizi hayata daha çok bağlar ve mücadele yeteneğimizi arttırır.
En Büyük Girişimci Mustafa Kemal Atatürk. Zaten en büyüğünü bu topraklar
çıkarmadı mı? Aydınlanmayı, sanayi devrimini yaşamamış gerilemiş ve çökmüş
Osmanlı İmparatorluğu üzerine, dünya tarihinin yetiştirdiği ve bu asırda
bizlere nasip ettiği en büyük lider Mustafa Kemal’in girişimci ruhu olmasa, 13
Kasım 1918 günü Kartal istimbotu üzerinde işgal donanmasına bakarak geldikleri
gibi giderler diyebilir miydi? Kurtuluş ve kuruluşu başarabilir miydi? Atatürk,
Kurduğu genç cumhuriyeti neden gençlere emanet etti? Sadun Boro, gençliğin
Mustafa Kemal’e ve cumhuriyete armağanlarının en büyüklerinden birisidir. Bir
Türk genci cumhuriyetin 45. yılında 10.5 metrelik yelkenli bir tekne ile
dünyayı dolaşabildi ve kendisine bağımsızlık ve egemenlik emanet eden atasına
bu başarısıyla en büyük armağanı verdi.
Toprak gemi Anadolu’nun
ilk yelkenci dünya gezgini, Türk amatör denizciliğinin kutup yıldızı, mavi
uygarlık rotasının usta kaptanı, çevre dostu, mavi vatanın büyükelçisi, Sadun
Boro’yu Mustafa Kemal’in onun 9. Yaş gününe denk gelen günde söylediği sözlere
sadık kalarak Türk halkının kudret ve yeteneğinin sınırını ispat etmiş
olmasının önünde saygı ile eğiliyorum.
Bu hududu zorlayacak ve
Güney Okyanusunu tek başına yelkenle geçecek yeni Sadun Boro’ların çıkması
dileğimizle Atatürk ve Sadun Boro’yu tüm deniz şehitlerimizle birlikte rahmet,
minnet ve vefa ile anıyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder