Küresel, kıtasal ve bölgesel temelde her gün yeni fay hatları kırılıyor.
Bu kırılmaların nedenleri arasında nüfus artışı, kaynak mücadelesi, neoliberal
düzenin önlenemez kazanç hırsı, iktidarların mevcut güçlerini koruma güdüsü, hegemonyanın
emperyalizm üzerinden devam refleksi gibi nedenler sayılabilir. Ama
unutulmamalıdır ki her fay kırılması jeopolitik hamleleri tetikler. O nedenle
jeopolitik çıkarların her tür çıkarın üzerinde olduğunu ve kırılan fayın eninde
sonunda jeopolitik sonuca yöneleceğini hatırlatarak yazımıza başlayalım.
İç Çekişmeler ve
Jeopolitik Sonuçları. Dünya, sadece ulus devlet statüsündeki büyük güçlerin siyasi, ekonomik
ve askeri rekabet ve aktif çekişmelerine
sahne olmuyor. Aynı zamanda bu büyük güçlerin içindeki bazen iki kutuplu, bazen
çok kutuplu çıkar merkezlerinin kendi aralarındaki rekabetten etkileniyor. ABD ve
Atlantik Sistem içindeki birden çok güç merkezinin içerdeki dengeleri değil, aynı zamanda
küresel fay hatlarının kırılmasına veya değişik alanlarda yüksek basınç
birikimine neden olduğunu tarihten biliyoruz. Bu çekişmeler küresel kaderi
etkileyebiliyor.
STRATFOR 2019 Raporu. 3 Aralık 2018
tarihinde gölge CIA olarak bilinen ve kendini Jeopolitik İstihbarat Ajansı
olarak da takdim eden ABD’nin önde gelen düşünce kuruluşlarından STRATFOR, 2019
yılı öngörü raporunu (2019 Annual Forecast) yayınladı. Rapor, küresel iş
dünyasında ve devlet kurumlarında gelecek değerlendirmesi yapmak maksadıyla
yaygın kullanılıyor. Askeri endüstrinin çıkarlarını koruyan STRATFOR’un, 2018
raporunun çoğunluk olmasa da bazı öngörüleri doğru çıkmıştı. Bu seneki raporda
da gerçekçi ve beklenen saptamalar
olmasına rağmen özellikle Türkiye’yi ve
çevresini ilgilendiren konularda ciddi eksiklikler var. Örneğin PKK, Kıbrıs,
Doğu Akdeniz ve Ege kelimeleri 36 sayfalık raporun hiç bir yerinde geçmiyor. ABD‘nin
bu tip raporlar üzerinden bazı ülkelere aba altından sopa gösterdiğini de
hatırlatmakta fayda var. Örneğin 3 Aralık günü yayınlanan raporun Fransa
bahsinde ‘’In France, the government's
push for institutional and economic reform, including a drive to overhaul the
pension system, will lead to protests, some of which will disrupt the economy’’
paragrafının yer alması ilginç.
Rapordaki Dayatmalar. STRATFOR temsil ettiği
Amerikan güç merkezlerinin çıkarları doğrultusunda bir öngörü ve dayatma yapmayı
ihmal etmiyor. Rapor, zaman zaman devam eden süreçlerin sebep sonuç analizine
girmeden, ne şekilde sonuçlanması gerektiğine odaklanıyor. Atlantik cephe
içinde bölünmelerin başladığı kabulü ile yazılan raporun başlangıç kısmında
büyük güçlerin rekabetinin yoğunlaştığı dönemde yeni jeopolitik iklimin Türkiye,
Hindistan ve Vietnam gibi ülkelerin tarafsız
pozisyon alma isteklerinin ciddi baş ağrısı yaratacağı vurgusu dikkat
çekiyor. Soralım o zaman Türkiye’ye baş ağrısını kim yaratacak? Aynı paragrafta
büyük güç rekabetinin Tayvan ve Polonya gibi ülkelere de büyük stratejik
fırsatlar sunacağı belirtiliyor. Diğer paragraflarla birlikte okunduğunda
Polonya’da sürekli bir Amerikan üssün kurulma görüşmelerinin devam ettiği ve
ayrıca INF anlaşmasından çekilecek ABD’nin Avrupa’da uygulayacağı yeni
silahlandırma programında Romanya ve Polonya ile birlikte Baltık
Cumhuriyetlerinin öne çıkacağı dile getiriliyor. Raporda ayrıca ABD’nin Çin’le
Rusya arasındaki ittifakı zayıflatmak için alışılmış olmayan (unorthodox)
taktiklere baş vuracağı ve zaman zaman tek başına hareket ederek orta çaplı
müttefiklerini kendi ekseninden uzaklaştırma riskini göze alacağı durumlar
olacağı belirtilmiş.
Çin ile Kriz Reçetesi
Hazır.
Güney Çin denizinde ve Tayvan’da ABD’nin artık şahin politikalara başvuracağı
bildiriliyor. Peki bunun Tayvan - Çin ilişkilerine etkisi ne olacak? O yok.
Olsun, Tayvan’a nasıl olsa büyük stratejik fırsatlar sunulacağı raporun başında
belirtilmiş. Bu kapsamda Pasifik havzasında Çin’e yaklaşacak ABD müttefiklerine
ciddi engeller çıkarılacağı da itiraf edilmiş. Çin’in Huawei firmasının başını
çektiği 5G iletişim teknolojisinde ABD’yi geçmesine izin verilmeyeceği altı
çizilerek dile getirilmiş. (Rapordan kısa süre sonra Huawei CFO’sunun Kanada da
tutuklanmasını hatırlatalım.) Raporda, ABD’nin geleneksel müttefiklerinin Çin’le
işbirliğini azaltması için tedbirler düşünüldüğü vurgulanıyor. ABD’nin güvenlik
şemsiyesi altındaki ülkelerin ekonomik çıkarları nedeni ile Çin’e yaklaşmasının
bu ülkelere ciddi baş ağrısı yaratacağı tehdidi gözden kaçmıyor. (Bu uyarının
Çin’in OBOR projesinde Avrupa giriş limanı olarak seçilen Pire limanı üzerinden
Yunanistan’a ya da Hayfa Limanı zerinden İsrail’e bir mesaj olduğunu anlamak
zor değil)
İran in; İŞİD out. Raporda İran’a da ne
yapacağı hatırlatılmış. İran’ın özellikle Basra Körfezinde ABD ve müttefik savaş gemilerini tacize ve nükleer araştırma faaliyetlerine
devam edeceği tahmin edilerek bu eylemlerin ancak çok gerekli olduğu zamanlarda
icra edileceği vurgulanmış. ABD ile bir
çatışma istemeyecek İran’ın bunun yerine siber harp ya da vekillerinin
(Hizbullah) örtülü harekatları ile ABD, İsrail ve Körfez devletlerinin
çıkarlarına karşı konumlanacağı değerlendirmesi yapılıyor. (Yani İran’a
Hürmüz’ü kapamaya zorlayacak bir aşamaya getirilmeyeceği mesajı veriliyor.) Suriye’de
ABD - Rus çatışmasının göz ardı edilemeyeceği ve ABD’nin asıl hedefinin İran
etkisini azaltmak olduğu hatırlatılıyor. (IŞID ile mücadelenin raporda çok az
yer aldığını hatırlatalım.)
Ekonomi ile Tehdit
Edilen Türkiye. Türkiye ile ilgili kısımda Suriye’deki PYD/YPG nin gerek IŞID gerekse
İran vekilleri (proxy) ile savaşta ABD’nin müttefiki olduğuna vurgu yapılırken,
PKK nın adı tek bir yerde bile geçmiyor. Türkiye’ye aba altından sopa
gösterilerek 2019 yılındaki en büyük sorunun
ekonomisi ve yüksek enflasyon olacağı dikkate
sunulurken, Türkiye’nin ABD ekonomik baskısına karşı
zayıflığına vurgu yapılıyor.
Kritik 2019 ve Dünya Barışı. ABD, Soğuk Savaştan sonra en ciddi jeopolitik değişimlerin yaşandığı bir
konjonktürde sürekli hatalı kararlar vererek, kendi elleri ile Pax Americana
döneminin sonunu hızlandırıyor. Raporun aceleci bir şaşkınlık ve panik içinde
yazıldığı her şekliyle anlaşılıyor. ABD dış ve güvenlik politika uygulamaları
da aynı istikrarsız karakteri yansıtıyor. Kafalar çok karışık. Örneğin
Türkiye’nin Fırat’ın Doğusuna PKK YPG/PYD karşıtı harekat yapmasının bölgedeki
IŞID ile mücadeleye zarar vereceği deklere edilirken, IŞID tehdidinin bittiği
bizzat Trump tarafından açıklanıyor. Ya da PKK elebaşları için ödül koyulurken
aynı örgüte her türlü desteği veriyorlar. Raporda adı bile geçmeyen Akdeniz’de
Türk Donanmasından NATO harekatı Sea Guardian için sürekli gemi tahsisi
istenirken daha iki gün önce Amerikalı Demokrat senatör Menendez : ‘’ABD’nin
Kıbrıs MEB’i karşısında kendini gösteren Türk saldırganlığına, güçlü bir
diplomatik ve donanma varlığıyla yanıt vermesi gerekir’’ diyebiliyor.
ABD’nin dolar operasyonuyla Türkiye’yi hizaya çekme girişiminde bulunacağı
artık bir kehanet değildir. İktidar ve muhalefet bu sürecin Türkiye’ye
jeopolitik bedelini tartışmaya bile açmamalıdır. ABD’nin aceleci şaşkınlıklar
yaşadığı bir dönemde Türkiye de aynı
hataya düşmemelidir. Ekonomik kayıplar geri kazanılabilir ancak jeopolitik
kayıplar asla. Ana muhalefetin ve iktidardaki yüksek bürokratların KKTC, Doğu
Akdeniz ve Ortadoğu konularında hamle veya açıklama yapmadan önce jeopolitik
farkındalıklarını artırmaları gerekir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder