
Kurtuluş ve Kuruluştan Günümüze Türk Kadını
‘’Ben kadın olduğum halde ayakta
duruyorum da, siz erkek olarak yerlerde sürünmekten utanmıyor musunuz?’’
Bu sözler Osmaniye’nin Kaziyeler köyünden Tayyar (Uçan) lakaplı Rahmiye Hanım’a
ait. 1 Temmuz 1920 tarihinde Adana civarında Fransızlara karşı Dokuzuncu
Tümenin yapmış olduğu çatışmalara müfrezesi ile katıldı. Aynı gün, Fransızlara
karşı harekete geçildiği sırada askerlerde bir durgunluk görünce yukarıdaki
sözleri sarf etmişti. Bu savaş sırasında ateş hattında kalan iki arkadaşını
korumak için ileriye atıldığında şehit düştü.
Kurtuluşun
Kadınları. 3 Aralık 1923’te Tevhid-i Efkar gazetesi bir başka kahraman Pembe Hatun
için neler yazmış: ‘’65 yaşında olmasına rağmen genç ve dinç aslanlar gibi Giresun’dan
gönüllü çıkmış ve dövüşmüştür. Afyonkarahisar muharebelerinde müfrezesi ile
ateş hattı içine girmiş kahramanca savaşmıştır. Sekiz yerinde düşman yarası vardır.’’
30 Ocak 1926
tarihli Resimli Gazeteyi okuyoruz: ‘Milli
mücadele sırasında Türk kadınlarının vatana ifa ettikleri hizmetler saymakla
bitmeyecek kadar çoktur. Bunlardan biri de kahraman Ümmüşen’dir. Aslen Bodrumlu
olan bu kahraman kadın, işgalin başında Fransız ve İngiliz denizcilerine güzel
bir kahramanlık dersi vermiştir. 1915 yılında Bodrum’u işgale teşebbüs eden
İngiliz ve Fransız savaş gemilerinden gönderilen ortak çıkarma birliğinin bir
kısmı, filikalarıyla sahile yaklaşırken, bu cesur kadın filikalara ateş açmış
ve önemli kayıp verdirmiştir. Geride kalan filikalar geriye dönmek gereğini
hissetmişler sahilden uzaklaşmışlardır.’’
16 Haziran 1922
tarihli Tevhid-i Efkar gazetesinin birinci sayfasında yayınlanan makale: ‘’...Dünyanın en çok basılan gazetesinin
muhabiri Jean Schilliken bakın ne diyor:
Halen savaşta bulunan orduya mahsus öyle erzak ve mühimmat kafilelerine rast geldim
ki, sadece sırtında cephane ve ecza malzemesi taşıyan kadınlardan oluşuyordu.
Burada iş gören, askeri emir ve kurallar değildi. Kalplerdeki büyüklük ve var olan
gerçek bir his ve vatanperverliktir. Kocaları cephede bulunan bu kadınlar, hiçbir
mükâfat, hiçbir teşekkür beklemezler...’’
Mustafa Kemal
Gözünden Kurtuluşun Kadınları. Mustafa Kemal,
1923 yılında Kuvayı Milliyenin yani Kurtuluşun kadınlarını şu sözleri ile
takdir ediyordu: ‘’Bu arada en fazla saygı ile anmak ve daima şükran ile tekrar
edilmek lazım gelen bir emek vardır ki, o da Anadolu kadınının göstermiş olduğu
çok ulvi, çok yüksek, çok kıymetli fedakarlıktır. Dünyanın hiçbir yerinde,
hiçbir milletinde Anadolu köylü kadınının üstünde, kadın mesaisi zikretmek
imkanı yoktur. Ve dünyada hiçbir milletin kadını ‘Ben Anadolu kadınından daha
fazla çalıştım, milletimi kurtuluşa ve zafere götürmekte Anadolu kadını kadar
emek gösterdim diyemez...Erkeklerimizin teşkil ettiği ordunun hayat
kaynaklarını kadınlarımız işletmiştir...Çift süren, tarlayı eken, ormandan odun
kesip getiren mahsulü pazara götürerek paraya çeviren, aile ocaklarının
dumanını tüttüren, bütün bunlarla beraber sırtlarıyla, kağnısıyla, kucağındaki
yavrusuyla, yağmur demeyip, kış demeyip sıcak demeyip, cephenin mühimmatını
taşıyan hep onlar, hep o ulvi, o fedakar, o ilahi Anadolu kadınları olmuştur. Hepimiz
bu büyük ruhlu ve büyük duygulu kadınlarımızı şükran ve minnetle ebediyen taziz
ve takdis edelim.’’
Kurtuluşun Kadını
Her Yerde. Kurtuluş Savaşı’nda Türk
kadını Şerife Bacı gibi binlercesiyle cephelere kağnılarla mermi taşıdı.
Cephane üretimine katkı sağladı. Demir yollarını onardı. Cepheye gıda ve ilaç
taşıdı. Hanedeki erkekleri, babasını,
kocasını, kardeşini, oğlunu cepheye yolladı. Ama en önemlisi savaştı. Pek çoğu
kaybettikleri yakınları için intikam ateşi ile bu savaşa katıldı. Örneğin Sanem’in kızı Ayşe, kocası siperde
düşmanla çarpışırken ona yemek götürüyor ve şehit düştüğünü görüp mavzeri ile Kurtuluşun sonuna kadar savaşa
devam ediyordu. Daha niceleri var. Gördesli Makbule, Binbaşı Ayşe, Kara Adile, Çeteci
Ayşe Aliye, Halime Çavuş. En ünlüsü Kara Fatma idi. Kocaeli Grup Kumandanlığının
kuruluşunda, İntikam Taburu adındaki birliği ile İznik ve civarında görev
yapmıştı. Kara Fatma’nın zamanında emrinde
480 kişiye kadar asker bulunmuştu. Birinci İnönü Savaşında emrinde 43 kadın
savaşçı vardı. Bu kadınlardan 28’i şehit düştüğü halde geri kalanlarla savaşa
devam ettiği ve İkinci İnönü savaşına katıldığı ve bu savaşta kendisinin de
yaralandığını anılarında okuyoruz.
Kuruluşun
Kadınları. Onlar da en az Kurtuluşun
kadınları kadar güçlü, azimli ve kararlıydı. Türk Rönesans’ının değişim ve
dönüşüm lokomotifi onlar oldu. Mustafa Kemal Atatürk ve Milletimiz,
Cumhuriyetin kadınına en büyük ödülü, 5 Aralık 1934 tarihinde seçme ve seçilme
hakkıyla verdi. Bu sürece tabi ki kolay gelinmemişti. Atatürk büyük bir
muhafazakar cephe ile karşılaşmıştı. Örneğin 1924 anayasası komisyonda
görüşülürken çoğunluk üye, kadınlara seçme ve seçilme hakkını bırakın
tartışmayı, gündeme getirmeye bile gerek duymamıştı. Kuruluşun kadınları bir yandan,
Mustafa Kemal bir yandan kamuoyunu ve devlet mekanizmasını hazırlayarak 10 yıl
sonra başarılı sonucu elde ettiler. Bu kazanım, 1908 yılında Hürriyet Bayramı
olarak ilan edilen İkinci Meşrutiyet’in bile kadınları nüfus sayımında
saymadığı bir ortamdan 26 yıl sonra elde edilen çok büyük bir başarıydı.
Atatürk gelişmiş batı dünyasından bile erken davranmış, sadece Türkiye’deki
bağnaz ve muhafazakar kitlelere değil, tüm dünyaya büyük bir ders vermişti.
1935 meclisinde 17 kadın vekilimiz vardı.
Kumpas Davalar
Döneminin Kadınları. Kadınlarımızın milli
mücadele ruhu ile ayaklandıkları en önemli dönemi, 2007-2014 yılları arasındaki
karanlık kumpas davalar sürecinde yaşadık. 2011 yılında kurulan Vardiya Bizde
platformu; 2012’den itibaren kamuoyunda yer edinen Sessiz Çığlık hareketi; Öncü
Kadın, Vatan Partisi Kadın Kolları, ADD, ÇYDD, CKD, ve daha nice sivil toplum
örgütünün cesur kadınları post modern kadın Kuvay-ı milliye hareketi olarak
tarihteki yerini aldı. Başı göklerdeki kadınlarımızın yürekleri ve cesaretle
yıkanan yüksek ruhları önünde saygı ile eğiliyoruz.
Bugünün Sorunları. Bugün kadınlarımız seçilmiş alanlarda çok büyük başarılar elde etti.
Sanatta, bilimde, sporda, eğitimde, askerlikte, medyada, sanayi ve ticarette,
hizmet sektörünün her alanında, liderlik ve yönetimde Türkiye ve dünyanın
takdirini toplamış kadınlarımızla gurur duyuyoruz. Ancak bu güzel tablonun
yanında Türk kadının kadim tarihi birikimi ve aydınlık geleceğini gölgeleyen
olguların varlığı da biliniyor. Başta kadına şiddet ve ayrımcılık ile çocuk
gelin sorunları olmak üzere Atatürk ve
uygarlık idealleri ile örtüşmeyen çok ciddi endişe alanlarımız var. Bu sorun
alanları üzerinde neoliberal kapitalizm ve Atlantikçi demokrasi ile siyasallaştırılan
inanç sisteminin yarattığı, sosyo psikolojik iklimin rolünü de vurgulamak
gerekir. Ferdiyetçi, hazcı ve milli değerlerden uzaklaşmış, tüketen ama
düşünmeyen, tüketim ekonomisinin metası durumuna düşürülmeyi sorgulamayan bir
kitlenin yanısıra; akla ve bilime karşı tutumla, insan haklarının temeli olan
kadın erkek eşitliğini taassup ve dogmaya bağlı nedenlerle reddeden, erkek
baskısına maruz kalan kadın kitlelerinin varlığı gelecek için düşündürücüdür. Her
iki yaklaşım da sosyal dengeler ve istikrar için risklidir. Diğer yandan ulusal
iş gücü içinde kadının payının düşüklüğüne (% 30) bağlı olarak, büyük bir kadın nüfusunun ekonomik
bağımsızlıklarının olmaması, kadını hür vatanımızda köleleştiren bir konuma
itmektedir. Şüphesiz 21. Yüzyıl dinamikleri ve gerçekleri bu dar boğazları
aşacak, kurtuluşun bağımsızlık ateşiyle, kuruluşun devrimci ruhunun genetik
kodlarını taşıyan kadınlarımızın tümü Türk kadınının hak ettiği hür ve onurlu
yere mutlaka erişeceklerdir.
Kadınlarımıza hak
etmedikleri tutum ve davranış kalıpları içindeki erkek egemen zihniyete Rahmiye
Hanımın cephede söylediği manifesto niteliğindeki sözlerini tekrarlayarak bu
yazıyı bitirelim: ‘’Ben kadın olduğum
halde ayakta duruyorum da, siz erkek olarak yerlerde sürünmekten utanmıyor
musunuz?’’ Tüm kadınlarımızın Kadınlar Gününü kutluyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder