10 Nisan 2016 Pazar

Dumlupınar Denizaltısı 63 yıldır İstiklal Vardiyasını Terk Etmiyor






 Dumlupınar Denizaltısı 63 yıldır İstiklal Vardiyasını Terk Etmiyor
                        Adını Türkiye’nin ve Türklerin kaderini değiştiren 30 Ağustos 1922 Başkomutanlık Meydan Savaşının geçtiği Dumlupınar’dan alıyordu. İtalya’da yapılan ve 6 Kasım 1931 de hizmete giren iki denizaltımızdan birisine ilk kez adı verilmişti. Diğer kardeşinin adı Sakarya idi. Her ikisi de 1949 yılında emekliye ayrıldı. Üç yıl önce Hollanda’ya ısmarlanan denizaltıların isimleri de Birinci İnönü ve İkinci İnönü idi. Hepsinin isimlerini Atatürk seçmişti. Denizaltılara büyük zaferlerin isimlerinin verilmesi bir amaca hizmet ediyordu. Anadolu donanmasızlık nedeniyle işgal edilmişti. Yeni kurulan donanma geçmişi tekrar ettirmemeli ve Kurtuluş Savaşı ruhunu yani istiklali temsil etmeliydi. Denizaltı filosu Cumhuriyet Donanmasının omurgasıydı. Omurgaya zafer isimleri yakışırdı. Cumhuriyet ilanından sonra yeni donanma kurulurken bütçe kısıtlamalarına rağmen süratle denizaltı tedarikine geçildi. Zira bugün de olduğu gibi o gün de denizaltı gemileri deniz diplerinin gizemini kullanıyordu. Bu stratejik bir silahtı. Zayıf donanmalara büyük avantaj sağlıyordu.

         Talihsiz bir Denizaltı. İkinci Dünya Savaşı sonunda Sovyetlerin Boğaz ve Doğu Sınırlarımıza yönelik notalarından sonra Atlantik sistemin yanına itildik ve bağımsız güvenlik ve dış politikalarımız yeni paradigmalara uyarlandı, istiklal, yani bağımsızlık ilk yarasını aldı. Marshall yardımı ve Truman doktrini ile Türk Silahlı Kuvvetlerine savaş fazlası Amerikan silah ve teçhizatı akmaya başladı. Bu akıştan en büyük payı denizaltı filomuz aldı. ABD’den 1949-1983 arasında toplam 23 denizaltı hibe yolu ile Türk deniz kuvvelerine transfer edildi. Dumlupınar bu grup içinde üçüncü denizaltıydı. Şansız bir denizaltıydı. Amerikan donanmasındayken de (USS Blower) başına talihsiz olaylar gelmiş, kaza geçirmişti. Türk donanmasına Çanakkale denizaltısı ile 19 Aralık 1950 tarihinde bayrak çekerek ABD’de katılmış ve tarihte ilk kez Türk denizaltıcılar Atlantik Okyanusunu tek başlarına  geçmişlerdi.
ABD’nin Karadeniz Hassasiyeti. ABD’nin yeni sayılabilecek denizaltıları Türkiye’ye çok sayıda vermesinin temel nedeni Karadeniz idi. Zira Montreux Sözleşmesi nedeniyle yabancı denizaltılar ve dolayısıyla Amerikan denizaltıları Karadeniz’e çıkamıyordu. Karadeniz’de NATO namına Türk Deniz Kuvvetlerinin Sovyet Donanmasına risk veya tehdit oluşturabilmesi ancak denizaltı silahı ile mümkün olabilirdi. İlginçtir, ABD,  Türk Donanmasına elindeki en iyi dizel elektrik denizaltıları verirken yaşlanan Yavuz yerine  hizmet dışına çıkan yüzlerce kruvazörden birisini dahi vermemişti.
Vatan Sağ Olsun. Zaman içinde Donanmanın en modern ve en profesyonel filosu olarak Denizaltı Filosu öne çıktı. Filonun geçirdiği kazalar  dayanışmalarını daha da büyüttü. İlk denizaltı kazasını 14 Temmuz 1942’de mayına çarpan TCG Atılay ile yaşadılar. 38 denizci kaybedildi. 4 Nisan 1953’de Dumlupınar’ın kaybı 11 yıl aradan sonra denizaltıcıları derinden yaraladı. Gemi Blue Sea (Mavi Deniz) isimli NATO Tatbikatından dönüşte Nara Burnu Çanakkale’de, İsveç bandıralı Naboland şilebiyle gemi komutanının yanlış manevrası sonucu çarpışarak battı. Komutan ve köprüüstündeki diğer dört kişi kurtuldu. 81 kişi 90 metre derinlikte saatlerce oksijenlerinin bitmesini bekledi ve hayatlarını kaybetti. Selami Özben Astsubay denizaltıdan son kez duyulan sesin sahibiydi. Son sözü ‘’Vatan Sağ Olsun’’ idi.
Amiral Fahri Korutürk’ün Sözleri. Dönemin Denizaltı Filosu Komutanı Tümamiral Fahri Korutürk  kazadan sonra, Çanakkale’de denizde yapılan törende Dumlupınar şehitleri için şunları söylemişti:
                  ‘’...Sana her gün, Dumlupınar Kumandanlığına diye verdiğim işaretlerdeki gibi yine o kadar hakiki, yine o kadar samimi ifade ile, fakat bu sefer son defa olarak, bu sefer filona mensup bütün arkadaşlarım adına, bu sefer mensup olduğum Deniz Kuvvetleri meslektaşlarının adına sana hitap ediyor, sana veda ediyorum. Dumlupınar, Nur içinde yat... Nur içinde yat ve etrafında görünen şu dağlar, taşlar, şu kıyı ve bu denizde yatıp ebediyeti bekleyen şanlı ve şerefli ecdadın gibi tarihinin ölmez sayfalarına geçirdiğin kaderindeki acılık için milletinin vefalı kalbine güven...Bu memleket, bu vatan ve bu meslek sana bir gün senin ismin altında yeniden can verecektir. Senin ruhun yeni bir Dumlupınar ile milletinin hayat ve istiklâl davasındaki nöbetçinin yerini elbette ki bir gün tekrar alacaktır. Yüzlerce ve binlerce defa inip çıktığın denizlerin altında sen de etraftaki ecdadın gibi ebediyeti beklerken asil milletinin kalbinde ebediyen yaşayacaksın."
Kenetlenen Denizaltı Filomuz. Dumlupınar’ın trajik sonu ve Selami Özben Astsubayın ‘’Vatan Sağolsun’’ kelimeleri denizaltıcıları birbirine daha da kenetledi. 1953 yazında denizaltıcı olmak isteyenlerin sayısı geçmişle kıyaslanmayacak kadar çoktu. 27 Ekim 1954’te batan Dumlupınar’ın yerine ABD yeni bir denizaltı verdi Türkiye’ye. Bu denizaltıya da TCG Preveze adı verildi. Dumlupınar’ın sevgisi bu gemiye coşkuyla aktı.  4 Mayıs 1972 günü yapılan bir törenle hizmet dışına çıkarılan TCG Preveze için dönemin Filo Komutanı Tümamiral Nazmi Erkan’ın söyledikleri Dumlupınar sevgisini yansıtıyor:
“... Seni sadece ben değil, bütün mürettebat görür görmez sevmiştik.. Dumlupınar’ın kaybından sonra filomuza ilk doğan kızımızdın. Onun sevgisini de vererek seni başka bir severdik. Bize çok şey öğrettin. Çok da hakkın kalmıştır. Helal et. Periskoplarından öperim Kara Fatma. Ne sen bizi unut ne de biz seni.”
İstiklal Vardiyası Devam Ediyor. Üçüncü kez Dumlupınar ismini taşıyan son  denizaltıya 24 Ağustos 1972 tarihinde Türk bayrağı toka edildi. O gemi de Çanakkale Boğazında yıllar sonra küçük bir kaza geçirince, bir daha aynı isim kullanılmadı. Denizaltıcılık zordur. Geleneklere tam bağımlıdır. Derin vatan ve engin deniz sevgisi gerektirir. Küçücük bir çelik tüp içinde, denizlerin yüzlerce metre altında görev yapan ve hayatları birbirlerinin dikkatine bağlı olan kişiler için takım ve filo ruhu esastır. Bu gereklilik yaşamlarına o denli nüfuz etmiştir ki, denizaltıcılar Atılay ve Dumlupınar’da vatan görevi sırasında şehit olan ve görevden dönemeyen personelin aralarından ayrıldığını kabul etmez ve adları geçtiğinde onların ‘’halen vatan görevinde’’ olduğunu söylerler. Bugün de Dumlupınar şehitlerimiz Çanakkale Boğaz karakol görevine devam ediyor. O görev sonsuza kadar devam edecek. Tanrı Cumhuriyet Donanmasını ve Denizaltı Filomuzu her türlü beladan korusun. Hiç bir kötülük, hainlik  ve hiç bir engel saf ve temiz Dumlupınar ruhunu kirletmesin. 3 Nisan 2016 





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder