ABD Başkanı Dwight Eisenhower, Askeri Endüstriyel Kompleksin ABD için ne
denli risk oluşturduğunu, görevini John F.Kennedy’e devretmeden birkaç gün önce
şu şekilde açıklıyordu: “Askeri Endüstriyel Kompleksin devletin
kurumlarında bilinçli veya bilinçsiz bir şekilde, teminatsız etki elde etmesi
konusunda tetikte olmalıyız.”
Neydi Eisenhower’ı
bu şekilde düşünceye iten? ABD ikinci Dünya Savaşı’nda özellikle
Pasifik Cephesini desteklemek üzere olağanüstü boyutlarda silahlanma
programlarını yürüttü. Bu savaş ABD ekonomisinin gerçek bir savaş makinesine
dönüşümünü sağladı. Savaşın sonunda gerekmediği halde nükleer silah kullanıldı.
1949 yılında Sovyetler de nükleer silahlara sahip olunca Soğuk Savaş boyunca
sadece nükleer silahlara 1 trilyon dolar harcadılar. Öyle ki nükleer alanda kısıtlayıcı
bir anlaşma (SALT) ancak 1972 yılında imzalanabildi. ABD’de 1952 yılında 1000
nükleer başlık varken bu sayı, 1961 yılında 23,000 olmuştu. Diğer savaşların aksine,
ABD İkinci Dünya ve Kore Savaşları sonrasında ordusunu küçültmedi. 1952–53 yılları
ABD bütçesinin üçte biri savunmaya ayrılmıştı. Bu durum ABD’de silah sanayini siyaset
üzerinde en önemli baskı aracı ve lobi grubuna dönüştürdü. Halen ABD Savunma
bütçesi 585 milyar dolarla dünya birincisi. Bu sektör, ABD dışında yerkürenin hiç
bir bölgesinde kalıcı barış istemez. Sahip oldukları emekli askerler ile
diplomatların yer aldığı düşünce ve medya kuruluşları üzerinden düşman yaratma,
tehdit oluşturma ve silahlanma konusunda tarihin kaydettiği en güçlü
enstrümanlara sahiptirler. (Diğer araçlardan birisinin Hollywood olduğunu
hatırlatalım.) ABD Deniz Kuvvetlerinde 90’lı yılların sonlarında uzun bir süre
okunması teşvik edilmeyen ve hatta ABD Deniz Harp Okulunda satışı yasaklanan
“Fall from Glory – The Men Who Sank the US Navy” adlı kitabında gazeteci,
Gregory L. Vistica özellikle 80’li yıllarda, Reagan döneminde ABD silah sanayi etki
ajanı (Bahriye Bakanı) John Lehman’ın ABD Deniz Kuvvetleri için trilyon
dolarlık yeni yatırımları gerektiren
“600 Ship Navy” programının
Sovyet deniz tehdidinin nasıl şişirilerek pazarlandığını belgeleriyle ortaya
koymuştu. Lehman’a göre Sovyetler 1000 gemilik donanmayı hedefliyordu.
ABD’de
Uyanış Başlıyor mu? ABD silah endüstrisi soğuk savaş sonrası Kuzey Kore, Çin ve Rusya aleyhinde
kamuoyunu şekillendirmeye devam ederken Suudi Arabistan gibi yağlı
müşterilerini kamuoyuna barışçı, demokrat bir ülke olarak lanse ediyor. Halbuki
Yemen’de Suudilerin yaptığı katliamlar artık gizlenemiyor. Yemende sivil
katliamlar rekora koşuyor. İsrail için
geçen hafta onaylanan gelecek on yıl için 38 milyar dolarlık askeri
yardım paketinin asıl amacının Amerikan silah şirketlerine destek olduğu
bilinen bir gerçek. Zira bu yardımın ancak dörtte biri ile İsraillin kendi
milli silahları satın almasına izin
veriliyor. Tüm bu gayretlerin amacı Amerikan vergi mükelleflerine daha çok silah
aldırmak ve yabancı devletlere daha çok Amerikan silahı satmak. 14 Eylül
2016’da Amerikalı gazeteci/yazar Stefen Kinzer,
Boston Globe Gazetesinde yayınlanan
köşe yazısında ABD Barış Enstitüsü ile dalga geçiyor. Zira bu kurumun
başında eski Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışmanı Steven Hadley var. Bu zat aynı
zamanda ABD’nin en büyük silah şirketi Raytheon’da üst düzey yönetici. Kinzer,
diğer silah devi Lockheed Martin’e de iğnesini batırıyor. Barış enstitüsüne bir
milyon dolar bağışlayan firma geçen ay Polonya’ya milyonlarca dolarlık uçaksavar
füzesi sattı. Hadley yaptığı konuşmalarda çok sayıda Rus askerinin öldürülmesini
teşvik ediyor ve Putin’in ceset
torbalarına hassas olacağını söylüyor. ABD Barış Enstitüsünün başındaki kişinin
fikirleri böyle. ‘’NATO için ABD Komitesi Derneği’’ de farklı değil. Lockheed
Martin üst düzey yöneticisinin kurduğu bu dernek de NATO nun genişlemesinde
büyük rol oynadı. NATO genişlerken Polonya ve Macaristan’ın F 16 alması da tamamen tesadüf! 50 ye yakın büyük silah
firması aynı zamanda kongre ve başkanlık seçimlerinde adaylara en büyük maddi
katkı ve bağış yapanların başında geliyor.
Dört Senatörün Meydan Okuması. Evet böylesine karanlık
bir tablo sergilenirken 7 Eylül 2016’da
Amerikan Senatosunda hiç beklenmedik bir olay yaşandı. Dört senatör
(Cumhuriyetçi Rand Paul, Mike Lee ve Demokrat Chris Murphy ve Al Franken),
Suudi Arabistan’a 1,15 milyar dolarlık silah satışının engellenmesi için önerge
verdiler. Önerge, 21 Eylülde oylandı. Maalesef satış, 27 Hayır oyuna karşılık
71 evet ile onaylandı. Temsilciler Meclisinde 64 vekil satışın durdurulmasını isteyen bir mektubu
imzaladı. Obama 2009’dan bu yana sadece Suudi Arabistan’a 42 ayrı anlaşma ile
115 milyar dolarlık silah satışını onaylamıştı. Dört senatörün çıkışı her geçen
gün küresel barış ve istikrar için tehdit oluşturmaya devam eden Amerikan Silah
Sanayini etkilemez. Ancak çok önemli bir başlangıçtır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder