Denizci
Mustafa Kemal Atatürk
‘’Dersimiz tarih idi ve öğretmenimiz
Abdullah Bey bize ders veriyordu. Gazi, sınıfımıza girerek verilen tarih
dersini dinledikten sonra bize dönerek: ‘’Dünyada denizcilik ile uğraşan en
eski millet hangisi idi?’’ Diye bir soru sordu. Bir çoğumuz: ’’Finikeliler.’’
Diye cevapladık. Gazi, öğretmenimize dönerek: ‘’Bana bir Orta Asya haritası ile
bir çubuk getirin.’’ Dedi. Orta Asya haritası getirildi ve yazı tahtası üzerine
asıldı. Gazi, bize döndü ve elindeki çubuğu Orta Asya’nın büyük bir gölünü
işaretleyerek sordu: ‘’Bu gölün adı nedir? Dedi. ‘’Baykal Gölü’dür.’’ Diye
bağırdık. ‘’Bu gölün suyu tatlı mı, yoksa tuzlu mu? Söyleyin bakalım.’’ ‘’Tuzlu
göldür’’. Diye cevapladık. ‘’O halde tuzlu su olduğuna göre bu göl neyin
kalıntısıdır?’’ Dedi. ‘’Denizin.’’ Devam
etti. ‘’Bu göl yerinde eskiden büyük bir
deniz olduğuna ve bu denizin etrafında Türkler yaşamış olduğuna göre, dünyada
en eski denizci millet, Türk Milleti’dir çocuklar. Bunu böyle bilin.’’
(Edirne Erkek Muallim Mektebi’nde Tarih Dersinde Cahit Günsel’in hatırası: Kaynak:
Ahmet Bekir Palazoğlu, Başöğretmen Atatürk 1928-1938, Cilt :II, s.673)
Bu satırları
okuyup bir devlet adamı, bir stratejist, bir komutan, bir diplomat, bir aydın
ve bir baş öğretmen olarak Mustafa Kemal Atatürk’e hayran kalmamak mümkün
müdür?
Denizci Devlet Adamı. Ait olduğu
ulusun denizci yönünü öne çıkarabilmek için Baykal Gölünün tuzlu olduğu detayını
o günün şartlarında kim yakalayabilirdi? Cumhuriyetin ilanından bir sene sonra
Hamidiye kruvazörü jurnaline bırakalım karacı generalleri kaç denizci, kaç
amiral, kaç devlet adamı aşağıdaki satırları dökebilirdi?
“......Hudutlarının mühim ve büyük aksamı
deniz olan Türk Devleti’nin Donanması da mühim ve büyük olmak gerektir. O zaman
Türkiye Cumhuriyeti daha müsterih ve emin olacaktır. Mükemmel ve kaadir bir
Türk Donanmasına malik olmak gayedir. Bunun başlangıç noktası, savaş
gemisi tedarikinden evvel onları
muvaffakıyetle sevk ve idareye muktedir kumandanlara, zabitlere, mütehassıslara
malikiyettir......”(Hamidiye Kruvazörü Hatıra Defteri, 20 Eylül 1924)
Gerçekçi bir Stratejist. Aynı
gezide Hamidiye subaylarına söyledikleri onun gerçekçiliğinin ve ulusa
güveninin işaret fişekleri değil midir?
“Dış pazarlardan satın alınan gemilerle
donanma yapılamadığını siz de biliyorsunuz. Donanma sadece kıyıyı koruyacak bir
kuvvet değil, bundan daha önemli olarak deniz yollarının güvenliğini sağlayacak
bir kuvvettir. Anadolu’da yaşadıkça bu bakımdan ihtiyacımız daha büyüktür. Evvela çekirdek bir donanma tedarik etmekle
yetinip, deniz sanayi ve ticaretimizi geliştirmeliyiz. Bundan sonra memleket
sanayiinden fışkıracak donanmayı yapmak da kolay olacaktır. İlk beş senede kendimizi toplayıp devrimleri
yaparız, ikinci beş senede dünyaya kendimizi tanıtırız. Üçüncü beş senede İngiliz
kralına yurdumuzu ziyaret ettiririz.” (Kaynak: Rasim Ünlü, “Atatürk’ün Hamidiye Savaş̧ Gemisi
ile Karadeniz Seyahati (11-24 Eylül 1924)”, Altıncı Askeri Tarih Semineri
Bildirileri II, Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı yay.,
Ankara, 1999.)
Denizcileşme Teorisi. Vefatından
bir yıl önce Türkiye’nin mavi uygarlık cephesindeki yerini alması gerektiğini
şu konuşması ile haykırıyor, teorinin temellerini çatıyordu:
“Arkadaşlar! En güzel coğrafi vaziyette
ve üç tarafı denizle çevrili olan Türkiye; endüstrisi, ticareti ve sporu ile,
en ileri denizci millet yetiştirmek kabiliyetindedir. Bu kabiliyetten
istifadeyi bilmeliyiz; denizciliği, türkün büyük ülküsü olarak düşünmeli ve onu
az zamanda başarmalıyız.” ( TBMM II. Dönem, II. Toplantı açılış yılı
konuşması, 1 Kasım 1937)
Barış Temennisi. Mustafa
Kemal’in denizcileşmemiz için gösterdiği hedefi her yönü ile yakalayabilen yegane
devlet kurumu Cumhuriyet Donanması oldu.
15 Temmuz 2016’da açığa çıkan FETÖ militanları 2007 sonrası parlamento ve
hükümetin gözü önünde başvurdukları her türlü ihanet ve iftira saldırılarına
rağmen Deniz Kuvvetlerinin rotasını, kimyasını ve geleceğini bozamadı. Kimsenin
bozamayacağından da şüpheniz olmasın. Dileriz Atatürk’ün temennileri sadece
denizcileşmemiz için değil, bulunduğumuz bölgede ve Doğu aleminde barış ve
istikrar için de gerçekleşir. 1933 yılında bir sabah Mısır Büyükelçisi’ne,
Çankaya sırtlarından doğmakta olan güneşi göstererek söyledikleri ile bu
temennisini bir kez daha hatırlatalım:
‘’Doğudan şimdi doğacak olan güneşe
bakınız! Bugün, günün ağardığını nasıl görüyorsam, uzaktan, bütün doğu
milletlerinin de uyanışını öyle görüyorum. Bağımsızlık ve özgürlüğüne kavuşacak
daha çok kardeş millet vardır. Onların yeniden doğuşları, şüphesiz ki
ilerlemeye ve refaha yönelmiş olarak gerçekleşecektir. Bu milletler, bütün
güçlüklere ve bütün engellere rağmen, bunları yenecekler ve kendilerini
bekleyen geleceğe ulaşacaklardır. Sömürgecilik ve emperyalizm yeryüzünden yok
olacak ve yerlerini, milletler arasında hiçbir renk, din ve ırk farkı
gözetmeyen yeni bir uyum ve işbirliği çağı alacaktır’’. (Dünya
gazetesi, 20. 12. 1954)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder