Karadeniz’de Donanma Diplomasisi
Ukrayna denizci bir devlet
değildir. Ancak denizcileşme potansiyeli çok yüksek bir halka sahiptir. Yıllar
önce Ukraynalı deniz subaylarının da aramızda olduğu bir BLACSKEAFOR (Karadeniz
Deniz İşbirliği Görev Grubu) planlama toplantısında heyet başkanı Ukraynalı
Amiral sözlerine şu cümle ile başlamıştı.
‘’Tuzlu su tüm sınırları ortadan kaldırır.’’ Bu güçlü sözün
altında saklı olan, aslında karada yaşayanların kolay anlayabileceği türden bir
şey değildir. Deniz, acımasız bir ortamdır. Büyüklüğü karşısında ne denli küçük
olduğunuzu görür, onu ancak bilim ve teknoloji ile dengeleyebileceğinizi
anlarsınız. Zaman zaman ilahi bir güce sığınma ihtiyacı ortaya çıkar. Ancak bu
sığınma bilim ve teknoloji olmadan anlamsız kalır. Zira denizde mucizeler
beklenerek başarı ve zafer kazanılamaz. İşte denizin bu acımasız doğası, tüm
denizcileri deniz denen dev devletin, ortak vatandaşları yapar. Bu durum onları
doğanın güçlü temsilcisi karşısında birbirine yaklaştırır ve dayanışmayı
artırır. Denize Boğaziçi’nden ayağınızı soktuğunuzda hissettiğiniz duygu, hiç
bir katı engele takılmadan Vladivostok’a da gider Norfolk’a da. İşte tuzlu
suyun sınır tanımayan birleştiriciliği buradan kaynaklanır. Bu birleştiricilik
savaşta denizcileri birbirini öldürmekten çok, gemileri batırmaya yönlendirir. Sonunda
da batan geminin denizcilerini suda ölmeye terk etmek yerine, savaş esiri
olarak geminize alırsınız. Ya da gerginlik zamanında tırmanma ve krize rağmen
batan, karaya oturan, gemicisini ya da helikopterini denize düşüren rakip gemiye
yardım edersiniz. (Geçen hafta Basra
Körfezinde bir Amerikan savaş gemisinin karaya oturmuş İran ticaret gemisine
yardım etmesi gibi.)
Karadeniz’de Güven ve Güvenlik Artırıcı Tedbirler. Denizciler
arasındaki bu dayanışma ve işbirliği ruhu bahriyelileri aynı zamanda iyi
diplomat yapar. Soğuk Savaş sonrası dönemde Türk Deniz Kuvvetlerinin en büyük diplomasi başarısı olan BLACKSEAFOR’un gelişimine paralel olarak, 1993 yılında
Ukrayna tarafından AGİT çerçevesinde “Deniz
Kuvvetleri Alanında Güven ve Güvenlik Artırıcı Önlemler (GGÖ)-CSBM in the Naval
Field” girişimi teklifi ortaya
atıldı. 1998 yılında somutlaşmaya başlayan bu girişime Türkiye tam destek
veriyordu. Diğer taraftan bu teklif başta ABD olmak üzere NATO ülkelerinin hoşuna
gitmedi. 2001 yılında “Güven ve Güven
Artırıcı” önlemler sadece Kara Kuvvetleri için uygulanmaktaydı. Bu
önlemlerin deniz alanında ve Deniz Kuvvetleri için uygulaması da dünya üzerinde
mevcut değildi. Rusya Federasyonu’nun arzusu da GGÖ’ler kapsamında uygulanacak
büyük çaplı deniz tatbikatlarının sahildar ülkelere bildirilmesi usulünün bir
an önce uygulamaya konulmasıydı. Rusya Federasyonu, bu uygulamayı emsal göstererek
ABD Deniz Kuvvetlerini diğer dünya denizlerinde/okyanuslarda da yeni GGÖ antlaşmalarına
ikna fırsatı sağlayabilecekti.
Ukrayna’nın Başarısı. Karadeniz’de Güven ve Güvenlik
Artırıcı Önlemler Ukrayna diplomasisi sayesinde 26 Nisan 2002 tarihinden
itibaren uygulamaya geçti. Bu girişim ile sahildar Deniz Kuvvetleri arasında
tatbikat ve tonaj bildirimleri, Güven Artırıcı Tatbikatların icrası, karşılıklı
deniz üslerinin ziyareti gibi güven ve güvenliği artırıcı önlemler sistematiği
kuruldu. Bu rejim Montreux Boğazlar Sözleşmesi rejiminden sonra Karadeniz’e
büyük istikrar ve denge getirmişti.
ABD’nin Direnci. ABD küresel bir deniz gücü olarak, denizler
üzerinde tonaj, silah ve hareket kısıtlaması yaratan her türlü uygulamaya
kesinlikle karşı olduğundan, bu girişime büyük direnç gösterdi. Zira, tüm
okyanus ve denizlerin on binde biri olan Karadeniz, diğer okyanus ve deniz
alanlarına bu kapsamda örnek teşkil edebilirdi. Montreux rejimi ile zaten
kısıtlı bir alan olan Karadeniz’de ikinci bir rejimin uygulanması ABD stratejik
çıkarları ile örtüşmüyordu. Avrupa Konvansiyonel Kuvvetler Antlaşması AKKA
(CFE)’nin Deniz Kuvvetlerini hariç tuttuğu dikkate alınırsa, dünyanın en büyük
deniz kuvvetinin kendisini sınırlamaya sokabilecek her türlü girişime karşı
çıkması, Mahanist jeopolitik bir gereksinim olarak karşımıza çıkıyordu.
Son Yılların Büyük Donanma Diplomasi Başarısı. İşte, 24
Nisan 2017 tarihinde bu girişimin 15’inci yıldönümünde Deniz Kuvvetleri Komutanlığı ev sahipliğinde
altı sahildar Beşiktaş’taki tarihi kayıklar müzesi konferans salonunda akademik
bir seminer maksadıyla bir araya geldi. Karadeniz’in deniz güvenliğinin
sahildarlar tarafından eşgüdüm ve işbirliği içinde sağlanması ile karasal kriz
alanları ve donmuş krizlerden deniz alanlarının etkilenmemesi prensiplerinin
öne çıktığı seminerde, en önemli kazanım şüphesiz Rusya’nın Mart 2014 Kırım
ilhakından sonra ilk kez Rus ve Ukrayna taraflarının bir araya gelmesi oldu.
Altı sahildarın temsil edildiği seminer, Türk Deniz Kuvvetlerinin son yıllarda
yaşanan kumpas davalar, 15 Temmuz darbe girişimi, Rusya ile yaşanan inişli
çıkışlı ilişkiler sürecine rağmen Karadeniz’de güvenilir arabulucu olduğunu
ispat etti. Ay başında yapılan Deniz Yıldızı tatbikatı esnasında beş sahildarın
Türk donanma gemilerine liman ziyaretleri için diplomatik klerans verdiğini bu
duruma eklersek Deniz Kuvvetlerinin Karadeniz sahildarları nezdindeki
prestijinin ve güvenilir arabulucu (honest broker) konumunun korunduğu ortaya
çıkar. Deniz Kuvvetlerini bu başarısı nedeni ile kutluyoruz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder