Yunanistan Ateşle Oynuyor
Denizcilik ve
Kabotaj Bayramından tam 2 gün sonra, 3 Temmuz 2017 sabah 1100 sularında Deniz
Kuvvetlerinin en büyük Tersanesi olan Pendik’teki İstanbul Tersanesinde
dördüncü Milli Gemi (MİLGEM) korveti TCG Kınalıada denize indiriliyor, MİLGEM’in
daha gelişmiş modeli İstanbul sınıfı 3000 tonluk firkateynlerin ilki kızağa
konuluyordu. Çok değil 20 yıl önce hayal bile edilemeyecek bir tablodan
bahsediyoruz.
3 Temmuz 2017’de Güney Ege’de Yaşananlar. Aynı gün öğleden sonra İskenderun Limanı'ndan İzmir Limanı'na doğru
seyreden Türk bayraklı ACT isimli ticaret gemisine Yunan sahil koruma botu tarafından
ateş açıldı. Gemi, güvertesinde 16 mermi isabeti aldı. İskenderun’dan
aldığı yükü İzmit’e götüren, yani kabotaj yükü taşıyan ve kabotaj seyri yapan
gemi hakkında uyuşturucu kaçakçılığı yaptığı ihbarı gelmiş ve geminin Rodos
limanına ilerlemesi telsizden
emredilmişti. Gemi bu emre uymayınca ateş açılarak durmaya zorlanmıştı. Ancak
gemi kaptanı Türk karasularına geçerek Türk Sahil Güvenliğinden yardım istemiş
ve Marmaris’te demirletilmişti. Geminin ana güvertesine ateş açılması suç ihbarı ne olursa olsun ciddi bir hukuk
ihlali ve orantısız güç kullanımıdır. Eğer olayın siyasi amaçlı başka nedenleri yoksa tam bir
skandaldır.
Yunan Sahil Güvenlik Komutanlığının Zafiyetleri. Bu olayın hem deniz hukuku hem de denizde silahlı çatışma hukuku
yönünden incelenmesi Yunan Sahil Güvenliğinin kanun uygulama yetkisi verdiği
gemi komutanlarının cehaletini ve aşırı güç kullanmaya olan meyillerini ortaya
koymaktadır. Diğer yandan son 5 yıldır Ege’de yasadışı göçe bulaşan gemilere ve
kaçaklara karşı uyguladıkları insanlık onuru ve insafla bağdaşmayacak
yöntemleri göz önüne alırsak, aslında dur ihtarına uğramayan Türk gemisine ateş
açmalarını yadırgamamak gerekir. Yunan sahil güvenliğinin sicilinde denizde
kurtardıkları kazazede kaçakları tekrar denize bırakmak gibi yöntemler olduğunu biliyoruz. Ancak burada
durum farklı. Ateş açma olayının ciddi siyasi ve hukuki sonuçları vardır. Türk
Yunan ilişkileri açısından çok önemli bir kırılma yaratacak bir olaydan
bahsediyoruz. Önce hukuki yönüne bakalım.
Ticaret Gemilerine Ateş Açılır mı? Uluslararası
hukuka göre, köle ticareti, devletsiz gemiler, kanunsuz radyo yayımı, uyuşturucu
trafiği, yasadışı göç, kitle imha silahlarının yayılması, terörizm gibi suçlara bulaşmış gemilere kıyı
devletinin karasularında bayrak devletinden izin almadan çıkma yapılabilir.
Açık deniz alanlarında yani karasuları dışında çıkma yapmak için bayrak
devletinden izin almak gerekir. Bu izin dışında gemi kaptanının da izni
gerekir. Gerek açık denizde gerekse karasuları ya da iç sularda gemi kaptanı
izin vermediği, ısrarlı ikazlara ve dur emrine uymadığı hallerde önce geminin üzerine ya da baş tarafına doğru ikaz
atışı (warning shot) yapılır. Bu yetmez ise geminin hareketten sakıt kalmasına
neden olacak şekilde dümen sistemine ya da makine sistemine zarar verecek
şekilde kontrollü atış (disabling shot) yapılabilir. Karşı koyan gemiden karşı ateş
açılmadığı sürece nefsi müdafaa dışında güverteye nişan alınarak, yani
öldürmeye ya da yaralamaya yönelik ateş açılmaz. Yunan sahil güvenlik gemisi
ana güverteye ateş açmıştır. Kısaca orantısız ve aşırı güç kullanımı söz
konusudur. Yunanistan karasularında kıyı devletine sağlanan ‘’kanun uygulama’’ yetkisini ilkel bir
devlet gibi kötüye kullanmıştır. Yapması gereken, hakkında ihbar alınan bu
gemiyi derhal Türk Sahil Güvenliğini arayarak rapor etmesiydi. Zaten Otomatik
Bilgi Sisteminden (AIS) gideceği limanın İzmit olduğunu görüldüğünde, geminin
kabotaj seferinde olduğunu anlayıp Marmaris’teki Sahil Güvenlik Komutanlığı ile
aldığı bilgiyi paylaşması gerekirdi. Zira geminin Yunan karasularından eninde
sonunda çıkarak önce açık deniz alanına ve daha sonra Türk Karasularına
geçeceği bellidir. Bunu yapmamıştır. İşbirliği ve bilgi paylaşımı yerine ateş
açmayı tercih etmiştir.
Olayın Siyasi Yönü. Bilindiği
üzere, Türkiye Ege’de Yunan karasularının 12 mile çıkmasını savaş nedeni
sayıyor. 1995 yılında alınan bu kararı Yunan tarafı barbarlık olarak
eleştiriyor. Ege’de 12 mile çıkan Yunan karasuları açık deniz alanlarını gasp
ederek Türkiye’ye kabotaj hakkı için bile alan bırakmıyor. Yunanistan
küstahlığı, bugünün 6 mil karasuyu genişliği şartlarında bile fütursuzca devam
ederken, bir de 12 mil karasuyu döneminin sonuçlarını hayal edelim. ‘’İhbar
aldık. Karasularımızda seyrediyordu. Biz de dur dedik. Durmayınca ateş açtık.’’
Bu kadar basit bir gerekçeye sarılacaklarının işareti 3 Temmuz 2017 tarihinde
alındı. Ege’de bazı seçilmiş alanlarda 6 mil üzeri (8 ve 10 mil) karasuyu genişletme
seçeneğine bile ne kadar karşı çıktığımızı sanırım Dışişlerindeki bazı
bürokratlarımız şimdi daha iyi anlamışlardır. Diğer yandan Hükümet, denizde
yaşanan her olayın ulusal egemenliğimize ve deniz haklarımıza doğrudan bir saldırı
olduğunu değerlendirerek, gereken en sert cevabı Yunanistan Hükümetine
vermelidir. Madem ki Yunan tarafı kendi inisiyatifi ile Türk Sahil Güvenlik
Komutanlığı ile kolayca çözebileceği bir sorunu skandal bir krize
dönüştürmüştür, Türk Hükümetinin mütekabiliyet hakkı doğmuştur.
Tavsiyeler. Yunanistan daima dostluk içinde yaşamayı arzu
ettiğimiz bir komşumuzdur. Ortak pek çok özelliğimiz, akraba kadar yakın
dostluklarımız vardır. Ancak 21’nci yüzyılda AB’nin paryası durumuna düşen,
sanayisi olmayan bu ülkenin siyasi hırsı yeteneklerinin önündedir. Hırsını
kontrol etmelidir. Türk bayrağı taşıyan 12 mil süratle intikal eden bir ticaret
gemisine durmuyor diye ön bahçemizde, Marmaris açıklarında ateş açılması
rasyonel bir davranış değildir. ‘’Ege
benimdir’’ kabadayılığının dışa vurumudur. Ancak zaman da değişti, zamanın
ruhu da. Yunanistan geçmişten ders alsın ve batının kışkırtmalarına kapılmasın.
AB ve ABD güvencesi ile yeni denemelere girmesin. 21’inci yüzyılda Anadolu
yarımadasının 1915’lerin Osmanlısı olmadığını bilmesi gerekir. Kıbrıslı Rumların 1963 den 1974
yılına kadar adadaki Türkleri katlederken Adaya gelemeyen Türk savaş gemileri
için ‘’Bekledim de gelmedin’’
şarkısını her gün Rum radyolarında çaldığını hatırlıyoruz. 20 Temmuz 1974
sabahı Türklerin ‘’Bir gece ansızın gelebilirim’’ şarkısını çalarak Girne sahillerine
kapak attığını, bu yazının girişi ile uyum içinde hatırlatmak isteriz. (DULCE BELLUM INEXPERTIS)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder