
Bahriyeli Eşi Olmak
Bahriyenin profesyonel
kadroları kadar, onların eşleri de Cumhuriyet Donanmasının bugüne kadar
başardığı kazanımlarda gereken takdiri almalıdır. Bahriyeli eşi olmak zor bir
kaderdir. Bu kaderde daima ayrılıklar vardır. Ve onların rakipleri başka bir
kadın değil, savaş gemisinin ta kendisidir.
Donanmanın Asıl Gücü Ailedir. Eşler uzun süreli
ayrılıklara katlanmak ve bu sırada evlilik gemisinin, yani yuvalarının kaptanı
olmak zorundadırlar. Çocuklar büyüyecek, aile büyüklerine destek olunacak,
rutin ev işleri -bürokratik ve finansal gereksinimlerden tutun beklenmedik
arızlara ve onarımlara kadar - çok geniş bir spektrumda takip edilecektir. Eşlerin
bir de çalıştığını düşünün. Bu zorluklar daha da artacaktır. Bahriyeli
eşlerinin şüphesiz en zor anları eşlerini savaş riski olan tehlikeli görevlere
gönderdikleri anlardır. Kıbrıs Barış Harekatında bu anlar yaşanmıştır. Her bir
eş kocasını, gururla ama içinde onu ilelebet kaybetmenin derin endişesi ile gemisine
yolcu etmiştir. Bazıları TCG Kocatepe muhribinde yaşandığı üzere geri
gelememiştir. Bahriyeli eşlerin arasındaki dostluk ve dayanışma zor anların en
önemli ilacıdır. O anlarda kısa sürede olsa bebeğini, çocuğunu, hastasını emanet edebileceği komşuya veya arkadaşa sahip
olmak büyük güçtür. Bu nedenle denize çıkan bahriyeliler eş ve evlatlarını yine
bahriyelilere emanet ederler. Bu iş vardiya ile döner durur. Bugün biri gider,
yarın bir başkası. O nedenle bahriye aileleri birbirlerini aile ferdi gibi sever
ve sayar. Bu duygu sonuçta vefa ve dayanışma duyguları ile aidiyeti
güçlendirir. Cumhuriyet Donanmasına ruh ve hayat veren denizcilerin çocuklarına
bile aktarılmış dostluk, kardeşlik, paylaşma, dayanışma ve vefa bağlarının bu
güçlü temeli sarsılabilir mi?
Sarsılmaz ve Güçlü Bağlar. 2008 yılından sonra
başlayan kumpas davalar süresinde içimizdeki FETÖ hainlerinin oluşturduğu karanlık
tablonun bir hedefi de bu dayanışmayı
kırmak veya zayıflatmaktı. Kumpas davalardan etkilenen eşlerin pek çoğu, komuta
kademesinin savaşmama kararından doğan boşluğu hızla doldurdu. Deniz
tarihimizde ilk kez kadınlarımız kurdukları Vardiya Bizde platformu üzerinden içlerindeki savaşçı Türk kadınını
cepheye sürdüler. Onları meydanlarda, medyada, ekranlarda bıkıp usanmadan
savaşırken, eşlerini savunurken, haksızlık ve hukuksuzluğu her yerde anlatırken
gördük. Başı dik bu kadınlar, aslında Mavi Vatan mücadelesini donanmanın en
güçsüz, morallerin en düşük, makam sahiplerinin en silik anında başlatarak dış
dünyaya da büyük mesaj verdiler. Bu mesaj çok açıktı. Teslim olmayız. Aman
dilemeyiz. Kocaları 4 yıla yakın hapisteyken, her kapalı ya da açık görüş
gününe güçlü geldiler. Göz yaşı akıtmadılar. Ve sonunda onlar kazandı. Medyada
onlardan bahsedilmeyen hafta olmadı. Toplumun FETÖ ve bir kısım yandaş medya
kesimi hariç onlara sempati ve dayanışma içinde bakmayan kesimler kalmadı.
Neydi onları güçlü kılan. Kendilerinin vatan, aile ve bahriye sevgisi; Eşlerinin
geçmiş başarıları ve vatanseverlikleri; kendi gemilerinin kaptanı olmaları ve
yuvalarını başarıyla devam ettirme iradeleri ama en önemlisi eşleri için bitmek
bilmeyen savaşma azim ve iradesiydi. Eminim ki o dönemde yabancı istihbarat
ajanslarının en çok ilgilendiği alanlardan birisi bu sosyal dokunun analizi
olmuştur. Bahriye FETÖ kanserinden temizlenme sürecinde aynı dokuyu korumak ve
geliştirmeye odaklanmalıdır. Kumpas davalarda eşlerin sergilediği yüksek
mücadele ve dayanışma ruhu korunmalıdır. Bu ruh en az Mavi Vatan Tatbikatı
kadar önemlidir.
Güzel bir Hatıra. Bu yazıyı 60 yıl öncesinin güzel bir hatırası ile
bitirelim.
24 Ağustos 1959 tarihli
Milliyet gazetesinde ünlü yazar Abdi İpekçi, dünyanın en zor işinin gazeteci
eşi olmak olduğunu yazar. Makalede bir gün önce evlenen gazeteci Dinçer
Güner’in düğünden sonra gelinlikli eşi ile gazeteye gelerek görevine devam
ettiğini ve sonradan kısa süreli balayına çıktığını anlatır. Bu yazıya denizaltıcı
bekar bir subay olan Üsteğmen Erdoğan İşçener (1950 Güverte) bir hayli üzülür
ve İpekçi’ye mektup yazar. Bu mektup 7 Eylül 1959 günü köşesinde yayınlanır.
Ben de Sayın İşçener’e teşekkür ederek sizle paylaşıyorum: ‘’Sayın
İpekçi, Milliyet Gazetesindeki yazınızı zevkle okudum. Daima takdirkarı olduğum
üslubunuzdan almaya alışık olduğum hazda bu sefer buruk bir lezzet vardı... Size
muhtemelen yabancısı olduğunuz değişik bir mevzuyu duyurmak istedim... Yazınızı
okuduktan sonra gayriihtiyari gözlerim daldı. Evlendikleri günün sabahında ani
aldığı bir emirle uzun sürecek bir
vazife için Allahaısmarladık diyen kocasını uğurlarken müşterek hayata karşı
ilk isyanı iki damla yaş şeklinde kirpiklerinden süzülen yeni bahriyeli
gelinler gözlerimin önüne geldi. Aylardır görmediği babasını bir yabancı gibi
garipseyen çocukların annelerini; kocasına emredilmesi her an muhtemel olan 6,
7 aylık deniz aşırı bir vazife yanında iki haftada ancak üç gün beraber olmayı
Allah’ın bir lütfu sayan kadınları; bir türlü bitmeyecekmiş gibi geçen
günlerden sonra kocasının üniformalı koluna girince duyduğu gururla her şeyi
unutan, halkın diline pelesenk olmuş parası pul, karısı dul sözünü hakaret sayan
hanımları; genç üstçavuşların, üsteğmenlerin, yüzbaşıların gencecik eşlerini
hatırladım. Ve gözümün önüne hakları yeniliyormuşçasına bir üzüntü duydum...Bir
genç kız için bir bahriyeli ile evlenmenin büyük bir fedakarlık olduğunu bilmem
anlatabildim mi ? Her şeye rağmen bu fedakarlığın en büyük olduğunu iddia
edemiyorum. Belki de bu sıfata daha çok layık hanımlar, yabancısı olduğum
herhangi bir meslek mensubunun eşleri vardır. Bu vesileyle Dinçer Güner’in kıymetli
mesleğinde daima yükselmesini ve eşiyle mesut bir hayat geçirmesini temenni
ederim. Hürmetlerimle efendim.’’
Dünün ve bugünün tüm
bahriyeli eşlerine Cumhuriyet Donanmasına ve Türk toplumuna büyük katkıları
için şükranlarımızı sunuyoruz.
NOT: Mavi Vatan Koruyucusu
Bahriyemizin muvazzaf ve emekli mensuplarının eşlerinin kurmuş olduğu
Bahriyeliler Derneği katkılarınızla güçlenecektir. (http://bahriyeliler.org)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder