6 Mart 2019 Çarşamba

Türkiye, Keşmir, Kuşak ve Yol

Description: IMG_0131 




Türkiye, Keşmir, Kuşak ve Yol
Keşmir sorunu nedeniyle acil toplanan Pakistan Ulusal Güvenlik Kurulu 27 Şubat 2019 günü şu açıklamayı yaptı: "Gerekirse nükleer silah kullanırız". (Eski NATO Komutanı Oramiral James Stavridis 2017 yılında çıkardığı kitabı ‘’Sea Power’’da (Penguin Press) Hindistan ve Pakistan arasında nükleer savaşı açık açık telaffuz ediyordu.) 1947’den bu yana devam eden Keşmir sorunu 14 Şubat 2019 günü Hindistan’a ait Pulwama kasabasında gerçekleşen terör saldırısıyla yeni ve hızlı bir tırmanmayı başlattı. Keşmir’i Pakistan’a katmayı hedefleyen İslami Ceyş-i  Muhammed  örgütünün üstlendiği saldırıda 40 Hintli polis öldürüldü. Hint misillemesi ve İki devlet arasında karşılıklı uçak düşürmeler sonucunda nükleer tehdide ulaşan bir tırmanma yaşandı.
Kriz Tesadüf Değil. Keşmir sorununun bir anda alevlenmesi tesadüf değil. Emperyalizm eski düzeni kolay bırakmaz. Yeni dünya düzeni kurulurken, doğumun sancıları ağır olur. Emperyalizm sınır ve toprak anlaşmazlıklarını pek sever. Çin’in Kuşak ve Yol (BRI) girişiminin en önemli bacağı olan Çin - Pakistan Ekonomik Koridoru (CPEC) sorunlu Keşmir Bölgesinden geçiyor. 2700 km uzunluğundaki CPEC, demiryolu, otoyol,  fiber optik kablo hatları, enerji boru hatları, endüstri bölgeleri ve serbest ekonomik bölgelere sahip bir oluşumdur. CPEC, kuşak ve yol girişiminin en önemli parçalarından birisi olarak Çin’in Sincan - Uygur  bölgesinden başlayıp Pakistan’ın Arap Körfezi’ndeki Gwadar limanında sona erer. Bu koridorun en büyük stratejik katkısı şüphesiz Çin’in dış ticaretinin en önemli ulaştırma rotalarının geçtiği Malakka Boğazına olan bağımlılığını azaltmasıdır. Hegemonya için bu koridorun işlemesi ve gelişmesi son derece kritik stratejik bir kayıptır. CPEC engellenmesi gereken bir girişimdir.
Hindistan Çin’e karşı Konumlanıyor. Diğer yandan Çin için Pakistan, Hindistan’ın batıdan çevrelenmesi için son derece uygun bir ortak olmasına rağmen, Pekin, BRI girişimi ile Hindistan’ı yanına çekebilmek için çok dengeli bir siyaset izledi. Öyle bir siyaset ki Hindistan’ın stratejik ortağı olan Rusya’yı da kullanarak iki düşman ülkeyi Şanghay İşbirliği Örgütüne (ŞİÖ) 8 Mayıs 2017’de tam üye yapmayı başarabildiler. Ancak bu girişim bir yumuşama getirmedi. 2017 yılının Haziran’ında Bhutan, Çin ve Hindistan sınırında, ciddi sınır sorunları olan Doklan bölgesinde BRI girişimine yönelik büyük yol inşaatı başladığında, Hindistan askeri güç ile müdahale etmiş ve iki taraf ciddi silahlı çatışmanın eşiğine gelmişti. Bu olaydan bir ay önce Hindistan, ŞİÖ üyesi olmasına rağmen Pekin’de yapılan BRI devlet başkanları zirvesine son anda iştirakten vazgeçmiş, böylece Çin’in BRI  girişimine olan karşı duruşunu açık şekilde sergilemişti. BRI’nın Hindistan açısından en önemli endişe alanı ekonomik koridorun tartışmalı Keşmir bölgesinde Pakistan tarafından kontrol edilen Birgit ve Baltistan’dan geçiyor olması. Bu gelişmeyi Hindistan güvenlik ve egemenlik endişelerini ikinci plana iten bir emrivaki olarak görüyor.
Karmaşık Satranç Hamleleri. Diğer yandan yeni dünya düzeni şekillenirken her sabah yeni satranç hamlelerine uyanıyoruz. Pulwana baskınından  kısa süre sonra 18 Şubat’ta Suudi Veliaht Prensin İslamabat ziyaretinde Pakistan Hükümeti ile 20 milyar dolarlık; 22 Şubat’ta Pekin ziyaretinde Çin Hükümeti ile BRI ve özellikle CPEC’e yönelik 28 milyar dolarlık yatırım anlaşmalarının imzalandığını gördük. ABD’nin başta Suudların liderliğinde Arap NATO’sunu kurmaya çalıştığı bir dönemde Salman’ın Çin ziyareti  ve daha da öte ABD’nin Uygur bölgesi üzerinden Çin’e baskı yaptığı bir konjonktürde Prensin  Çin’in Uygur Bölgesine yönelik hiç bir eleştiride bulunmaması, aksine Çinceyi Suudi okul müfredatlarına almaya karar verdiklerini açıklaması son derece önemli sürprizler oldu.
Hindistan ve Atlantik Cephe.  Her iki dünya savaşını ve soğuk savaşı deniz uygarlıklarının kazandığını düşünürsek 21’inci yüzyılda da bu kural değişmeyecektir. O nedenle Hindistan ve Çin gibi geleneksel karacı devletlerin 21’inci yüzyılda denizlere dönmesi sadece tarihi iyi okuduklarından değil, jeopolitik/Jeoekonomik mecburiyetlerinden kaynaklanıyor. ABD’nin 30 Mayıs 2018’de Hint Pasifik (INDOPACOM) Komutanlığını kurduğu bu yeni mücadele döneminde, Pasifik havzasında topyekun bir savaş çıktığında (nükleer silahlar kullanılmadığı sürece) savaşın kaderini Hindistan’ın durumu tayin edecektir. Tarafsız kalması bile bu kaderi etkileyecektir. O nedenle Keşmir ve Pakistan düşmanlığı başta olmak üzere her türlü sınır ve egemenlik anlaşmazlıkları kullanılarak, değişik kışkırtma senaryoları üzerinden Çin ile düşmanlık makasını açması hedeflenecektir. Söz konusu çatışma ve hatta savaş risklerinin BRI Girişimine menfi etkisi büyük olacaktır. Yapılması gereken Rusya’nın arabuluculuğunda Hindistan ve Pakistan’a itidal tavsiye etmek ve Çin’in büyük ağabey rolünde kendini dizginlemesini sağlamaktır. Kışkırtmalara cevap vermediği sürece Çin kazanacaktır. ABD pek hevesli olduğu Hint-Pakistan nükleer savaşını çıkartamadığı sürece Avrasya’da gerilemeye devam edecektir.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder