24 Ocak 2016 Pazar

İsrail Donanmasının Yeni Denizaltısı





         İsrail Donanmasının Yeni Denizaltısı

Amiral Cem Gürdeniz

            İran’a tüm ambargoların kalktığı, İsrailli Adalet Bakanı Ayelet’in açıkça PKK sayesinde bağımsız bir Kürt devletinin kurulmasının arzulandığını deklare ettiği ve Başbakan Netenyahu’nun ‘’İŞİD’i İran’a tercih ederiz’’ dediği bir konjonktürde İsrail Donanması beşinci Dolphin sınıfı denizaltısını Almanya’dan teslim aldı. 13 Ocak 2016 günü INS Rahav denizaltısı Hayfa limanında yapılan bir törenle donanmaya katıldı. Bu denizaltıların stratejik önemine geçmeden önce İsrail denizaltı filosunun kuruluş tarihine göz atalım.
Genç Bir Filo. İsrail Denizaltı Filosu Kuvvetleri  1959 yılında kuruldu.  Filonun ilk denizaltıları II Dünya Savaşı yıllarında yapılmış  olan S ve T sınıfı İngiliz dizel elektrik denizaltılardı. Geçmişinde hiç bir denizcilik ve denizaltıcılık tecrübesi olmayan bir ulusun, bağımsızlıktan 11 yıl sonra teknoloji ve kurumsal tecrübe birikimi gerektiren denizaltı silahını kullanması önemli bir aşamaydı. Kendi harekat ihtiyaçlarına göre ilk denizaltı tedariği  İngiltere’de inşa edilen 3 adet Gal (Dalga) sınıfı denizaltılar oldu.
Yenilenen Filo. 1970’de hizmete giren Gal sınıfı denizaltıları   Alman HDW Tersanesinden tedarik edilen 3 adet  Type 800 (Dolphin) sınıfı dizel elektrik denizaltıyla 2000’li yıllardan itibaren değiştirdiler. Dalmış halde 1900 ton deplasmana sahip bu denizaltılarda baş tarafta 10 adet torpido kovanı var.  Bu üç denizaltının da dizel elektrik denizaltı olduğunu  belirtelim. Yani kısa aralıklarla dizellerini atmosferdeki oksijeni kullanarak şarj etmek zorunda kalıyorlar. Bunun için satha yaklaşıp şnorkelleri ile gerekli oksijeni alıp gürültüye neden olan dizellerini çalıştırıyorlar.
                  Havadan Bağımsız Tahrikli Denizaltılar. 2006 yılında Alman HDW Tersanesi ile yapılan bir sözleşme ile ısmarlanan ikinci üçlü paket sayesinde İsrail bu sorundan büyük ölçüde kurtuldu. AIP (Air Independent Propulsion-Havadan Bağımsız Tahrik) Sistemi sayesinde yeni tip  denizaltılar suyun altında atmosferde üretilen oksijene, yani şnorkel seyrine ihtiyaç duymadan bir kaç hafta sessiz seyir yapabiliyorlar. Bu sınıfın ilk gemisi Tanin oldu. Filoya geçen haftalarda katılan ikinci gemi Rahav, (Deniz Tanrısı Neptün anlamında), İsrail’in toplamda beşinci Dolphin sınıfı denizaltısı oldu. Rahav, 67 metre uzunluğunda ve  2000 tonluk bir denizaltı. İsrail ayrıca Almanya’dan altıncı aynı sınıf denizaltıyı da 2013 yılında ısmarladı. Onun da 2017 yılında hizmete girmesi bekleniyor.  Son üç denizaltı İsrail’e 1,4 milyar avroya mal oldu. Alman hükümeti bu maliyetin üçte birini karşılıyor.
                  Denizaltılarda nükleer silahlar. Gelelim en önemli konuya. Bu denizaltıların taşıdığı silahlara. Dolphin sınıfı denizaltılarda suüstü gemilerine ve denizaltılara karşı kullanılan konvansiyonel başlıklı torpidolar ile karadaki ve denizdeki hedeflere karşı kullanılan güdümlü mermiler (230 km menzilli Sub Harpoon)  ve cruise füzeleri (1500 km menzile sahip Popeye) bulunuyor. Ancak batıdaki bazı kaynaklara göre İsrail’in Dolphin sınıfı denizaltıları (Tanin, Tekuma, Leviathan, Dolphin, Rahav) aynı zamanda nükleer başlıklı popeye füzeleri de taşıyabiliyor. Bu durum   İsrail’e bir nükleer saldırıya maruz kalırsa, ikinci darbe fırsatını veriyor. İsrail bu yeteneğini açıkça deklare etmiyorsa da, elinde 200’e yakın bu tip savaş başlığı olabileceği açık kaynaklarda iddia ediliyor. Bu sınıf denizaltılar başta 10 adet torpido kovanına sahipler. Nükleer başlıklı cruise füzeleri de bu kovanlardan atılabiliyor. Sorun bu füzeler ses altı sürate sahipler ve Akdeniz’den İran’a varmaları uzun zaman ve üç-dört ayrı ülkeden engebeli kara geçişi gerektiriyor. En uygun alan Arap Denizi ya da Basra Körfezi. Ancak burada da üslenme ve destek sorunu var. Bunun için Süveyş Kanalından ve Babel Mendeb ile Hürmüz Boğazlarından geçmeleri gerekiyor. Bu geçişler de en azından Mısır ve diğer kıyıdaşlar tarafından kolayca tespit edilebilir. Bir diğer seçenek de bu denizaltıların Cebelitarık ve Afrika güneyinden  geçerek  kimsenin haberi olmadan Arap Denizine erişebilmeleridir. Ancak vardıkları yerde ikmal yapmaya ihtiyaç duyacaklardır. Ama nereden? Bu sorunun cevabı verilmiş ki aşağıdaki konuşmalar Rahav’ın töreninde hayata geçirilmiş.
                  Denizaltılar İran’a Karşı. Rahav için Hayfa’da yapılan törende Başbakan Netanyahu’nun konuşmasında ‘’denizaltı filomuz bizi yok etmek isteyen düşmanlarımıza karşı caydırıcı unsur olarak kullanılacaktır. Onlar hedeflerine erişemeyeceklerdir. İsrail’in ona  zarar vermek isteyenlere karşı büyük güçle darbe vurabilecek yeteneğe sahip olduğunu bilmeleri gerekir’’ ifadesi, olası nükleer bir senaryoda bu denizaltıların ikinci darbe özelliğini ima eden bir açıklama oldu. Bu kapsamda denizaltıların başkalarının gözlerinden ve ana üslerinden çok uzaklarda, son derece zorlu görevlere gidebileceğini ekledi. Cumhurbaşkanı Rivlin de, denizaltıların kontrol ettiği derinliklerin İsrail’e güvence temin ettiğini söyledi. Savunma Bakanı denizaltıları öven konuşmasında ‘’bu gemiler sessizlik içinde sürpriz ve yaratıcılıkla hareket ederek, derinliklerden ortaya çıkacaklar ve üslerine geride hiç bir iz bırakmadan döneceklerdir’’ dedi.
Evet tüm bu konuşmalarla denizaltıların yeteneklerini üst üste koyunca hedefin İran olduğu ve denizaltıların kullanım alanının gelecekte Arap Denizi olabileceği ortaya çıkıyor. Doğu Akdeniz’de sadece 190 mil kıyı şeridine sahip İsrail, artık olağanüstü boyutta ve yetenekte bir denizaltı filosuna sahip. Günümüz teknolojileri satıhta stratejik ve taktik durumsal farkındalığı yüzde yüze yakın bir başarı ile sağlarken, suyun altı 20nci yüzyıldaki gibi bilinmezliğini korumaya devam ediyor. İsrail tespit edilmesi en zor olan silaha yatırım yapmakla kalmıyor, onu çok daha öldürücü hale getiriyor. Bu da dolaylı olarak büyük bir caydırma sağlıyor. Ama en önemlisi uzak denizlere gönderdiği bu denizaltıların dizel yakıtı ve hidrojen tedarik sorununu çözmüş görünüyor.


.









Hiç yorum yok:

Yorum Gönder