Geleceği Tasarlayabilmek
Geçen hafta içinde ABD Ulusal İstihbarat Konseyi Direktörü imzası ile ‘’Küresel Eğilimler’’ raporu, ‘’Gelişmenin Paradoksu (Karşıtlam)’’ alt
başlığı ile yayınlandı. ABD İstihbarat Örgütlerinin koordinasyonunu sağlayan
bir nevi çatı yapı konumunda olan bu konsey, devlet, özel sektör, akademi
dünyası ve silahlı kuvvetlerin
temsilcilerini bir araya getirerek söz konusu raporu hazırlatıyor. Raporda şu konular dikkat çekiyor:
1. Endüstri ve bilgi çağının sunduğu inanılmaz fırsatların yanında
büyük tehlikelerin ortaya çıktığı paradoksal bir dünyada yaşıyoruz. 2. Dünya gelecek
5 yılda devletler arası ve içi yeni gerilimlere sahne olacak 3. Çin ve Rusya
daha etkili olacak 4. Bölgesel saldırganlar ve devlet dışı aktörler hedeflerine
erişim için büyük fırsatlar yakalayacak. 5. Küreselleşme gerileyecek. 6.
Küresel ekonomi yavaşlayacak 7. Soğuk savaş sonrası yaşanan Amerikan hakimiyeti
dönemi kapanıyor.
Amerikan
Hakimiyeti Dönemi Kapanıyor. Bu raporu esas alarak pek çok devletin,
uluslararası kurum ve kuruluşların ve küresel firmaların gelecek planlaması
yapacaklarını da göz ardı etmemek gerekir.
Raporda az sayıda da olsa gerçekler kadar, Atlantik sistemin kendi
algılarını oluşturma ve yaymaya yönelik çok sayıda yanlış bilgi ve olgu olduğunu
eklemeliyiz. Raporda dikkat çeken en önemli cümle, soğuk savaş sonrası yaşanan
Amerikan hakimiyetinin sona erme sürecine girildiğinin kabul edilmesi. (For
better and worse, the emerging global landscape is drawing to a close an era of
American Dominance following the Cold War.) Amerikan istihbaratının başındaki
bir bürokratın bu yorumu yapması kolay değildir. Zira bu ve benzeri raporlar,
kongreden bütçe kapma yarışında olan askeri endüstriyel yapının bağımlısı
kuvvet komutanlıkları ile savunma bakanlığına silahlanmada gerekçe sağlayan en
önemli dokümanlardır. Bu baskıya rağmen konseyin gerçeği kabul etmesi ve hakimiyetin artık
sorgulanmaya başladığını belirtmesi söz konusu hakimiyetin temeli olan askeri
gücün de artık asıl belirleyici faktör olmadığının da bir kabulü olmaktadır. (İlginçtir,
ünlü Amerikalı stratejist Brzesinski de
26 Aralık 2016’da Huftington Post isimli internet gazetesine verdiği röportajda
şunları söylüyordu: ‘’Çinliler
zayıflamış, tükenmiş ve aklı karışmış olsa da ABD’nin dünyada hala bir numara
olduğunu ama kendilerinin de neredeyse
bir numara olduğunu biliyorlar.’’)
Paradokslar Dünyası.
Rapor, küreselleşme ve uluslararası ticaretin büyümesi ile toplumların
birbirine bağlanması ve yoksul kesimlerin zenginleşerek orta gelir sınıfına
geçmesine katkı sağlandığı saptamasını yapıyor. Endüstri ve teknolojideki
gelişmelerin büyük fırsatlar sunduğunu; Diğer taraftan bu fırsat ve olanakların aynı zamanda dünyayı
çok tehlikeli bir hale getirdiğinin de altını çiziyor. Çin ve Hindistan
örnekleri dikkate alınırsa bu doğru bir saptama. Ancak küreselleşmenin menfi
etkilerine rapor hiç değinmiyor. 2008 krizini sanki başka bir dünya yaratmış,
ya da Arap Baharında Soros tipi vakıflar veya ABD STÖ’lerinin hiç bir rolü
yokmuş gibi bir tablo çiziliyor. Daha da öte raporda ABD’de finans, savunma
sanayi, enerji firmaları ve büyük holdingler ile savunma Bakanlığı, CIA, FED,
Dışişleri Bakanlığı gibi kurumların oluşturduğu güç merkezi ‘’establishment’’ karşıtı küresel hareket, popülist ve şok edici bir
gelişme olarak değerlendiriliyor. Rapor kısaca dünyanın tehlikeli bir hale
gelmesinde Atlantik yapının rolüne hiç değinmiyor.
Önümüzdeki gergin
beş yıl. Değerlendirme, gelecek beş yılda küresel ekonominin yavaşlayacağını, pek
çok devlet, kuruluş ve hatta güç sahibi ferdin jeopolitiği şekillendireceğini
belirtiyor. ABD hakimiyetinin küresel çapta azalmasının uluslararası düzen ve
işbirliğini zora sokacağını ve bilgi çağında artık mutlak gerçeğin bulunmasının
zorlaşacağını ve bu nedenle dünya olaylarında artık paylaşılmış tek bir görüşün
hakim olamayacağını; Bu durumun güvenliğe zarar vereceğini belirtiyor. Kaynakların
süratle kısıtlandığı, buna karşılık talebin her alanda arttığı ve küresel
ekonominin yavaşladığı bir dönemde kaosun hakim olacağı ve demokrasinin bundan
zarar görerek otoriter rejimlerin yerine geçeceği saptaması yapılıyor. Soğuk
savaştaki Vietnam ve Afganistan savaşlarının benzerinin bugün Ortadoğu, Afrika ve Güney Asya’da vekalet savaşları
üzerinden yaşandığı bunun da terörü artırdığı ve artırmaya devam edeceği değerlendiriliyor.
Rusya ve Çin
Güçleniyor. Dünyada yeni güç merkezlerinin oluşmasının pek çok ülkenin
daha fütursuz ve tehditkâr olacağı, içine kapanan bir batı ve ABD ile yeryüzünde
çatışma önleme süreçlerinin ve mekanizmalarının zayıflayacağı; insan haklarının
ikinci plana itilmesi ile Rusya ve Çin’in her alanda Amerikan etkisini
dengeleyecek konuma gelecekleri tespiti raporun dikkat çeken vurgularından
birisi. Benzer şekilde malzeme ve silaha
güvenin çatışma risklerini artırmasının beklendiği de raporun ana
fikirlerinden.
Küreselleşme karşıtlığı
artıyor. Rapora göre her
ne kadar küreselleşme ve teknolojik gelişmeler milyarlarca insanın yoksulluğunu
azaltmışsa da batıdaki orta sınıfı fakirleştirdi ve küreselleşme düşmanlığını
artırdı. Göçmen akışı dünya tarihinde son 70 yılın rekorunu kırıyor. Göçmenler
ücret politikalarını etkiliyor. Diğer yandan teknoloji ve otomasyonun insana iş
gücü olarak bağımlılığı azaltması ve düşük büyümenin de fakirliği azdıracak. Bu
durum da milliyetçilik artırırken, gerilimleri yükseltecek.
Gelecek ABD Tekelinde
Olamaz. Rapor özetle küresel hegemonyanın kendi vizyonu ve
değerleri ile yazılmış, gerçeklerden çok Amerikan çıkarlarının
şekillendirilmesine teorik alt yapı hazırlamaya yarayan bir metne sahip. Örneğin
raporda adı geçen bölgesel saldırganlar tabiri neye göre belirlenmiş? ABD’nin
çıkarlarına uymayan ülkeleri saldırgan ya da haydut devlet olarak nitelendirdiğini
biliyoruz. Dünyanın karşılaştığı
çevreden göçmenlere, vekalet savaşlarından, dinci terörün artmasına
kadar pek çok alanda ABD sorumluluğu ortada iken, dünyanın analizini Marslı bir
gözlemci gibi yapmanın geleceğe ne faydası olabilir ki? Bir hatırlatma yapalım.
Bugün 6,5 milyar insan ortalama bir Amerikalı gibi yaşasaydı kaynak olarak yedi
tane yerküreye ihtiyaç olurdu. Sorun
Amerikan güvenlik, savunma, tüketim ve mutluluk standardının ne pahasına olursa
olsun devam ettirilmesidir. Bu da artık mümkün değildir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder