İttifaklar Dağılır, Devletler Kalır.
1 Eylül 1939’da Alman panzerleri Polonya’ya girerken Sovyet-Alman
Saldırmazlık Anlaşmasının imzası üzerinden tam bir hafta geçmişti. Ancak III.
Reich’ın 22 Haziran 1941 günü 4,5 milyon asker, yüzbinlerce tank ve motorlu
araç ile Sovyetler Birliğine saldırısını bu anlaşma önleyememişti. Ya da I. Balkan Savaşında, 13 Kasım 1912
günü Çatalca’ya kadar gelip Osmanlı İmparatorluğunun başkentini neredeyse işgal
edecek konumdaki Yunanistan, Sırbistan, Karadağ ve Bulgaristan ittifakı, Ege’den
denize çıkma hayali ile yaşayan Bulgaristan’ın 29 Haziran 1913 günü kendi
müttefiklerine aniden saldırmasını önleyememişti.
Dünya siyasi
tarihi sürprizlerle doludur. Sürprizlerin bazıları yukarıda örneklendiği
üzere bozulan ittifak sistemlerinden kaynaklanmıştır. Ama diğer savaş nedenleri
gibi (siyasi, dinsel, etnik, ekonomik vb) bozulma nedenlerinin ardındaki asıl enerji
daima jeopolitik çıkarlar olmuştur. Almanlar Sovyetler üzerinden petrol alanlarına
ve İran Körfezine inmeyi, Bulgarlar Ege’den denize çıkmayı istiyordu. Sovyetler
II Dünya Savaşında jeopolitik bütünlüklerini 26 milyon insan kaybederek
korudurlar. Bulgarlar 1913’te girdikleri kumarla, elde ettiklerini de kaybetti.
Vekalet ve Terör
Savaşları. Günümüzde de ittifaklar, koalisyonlar var. Ancak siyasi tarihte
gördüğümüz savaş süreçleri artık yaşanmıyor. İkinci Dünya Savaşından sonra BM
Antlaşması ile devletler arasında savaş yasaklandığından, artık hükümetler
savaş deklarasyonunda bulunmuyorlar. Savaşlar üç metotla yürütülüyor. Ya BM
Güvenlik Konseyi kararları sonucu, çoğu Atlantik sistemin kontrolünde
oluşturulan koalisyonlara yetki
verilerek; ya vekalet savaşları (Proxy Wars) üzerinden, ya da ’terör’’ üzerinden yürütülüyor. Ancak
terörün bir araç ya da taktik olduğunu hatırlatalım. Tek başına sonuç
alabilecek bir enstrüman değil. 1970’ler sonrası dünyaya enjekte edilen neo-liberal
kapitalist sistemin ayakta kalabilmesi için kullanılan değişik araçlardan biri
olan terörün asıl amacı, hegemonya iradesine karşı gelenleri terör üzerinden, ülkede
istikrarsızlık yaratarak cezalandırmak, toplumu sindirmek, hükümetleri istifaya
zorlamak, başarısız devlet yaratarak turuncu devrimler sonucunda iktidarı ve siyasi
hedefleri ele geçirmek. Burada doğrudan askeri bir hedefin ele geçirilmesinden
söz etmiyoruz. Örneğin Türk Ordusu bugün El Bab’da askeri bir harekatta başarı
elde ediyorsa onu durdurmanın bir yolu Türkiye’yi dalga dalga teröre maruz
bırakarak dolaylı tutumla Türk devletini geri çekilmeye zorlamak.
Terör Atlantik
Sistemin ürünüdür. Günümüzde terörün ateş gücünün asıl kaynağının
Afganistan, Irak, Libya ve Suriye müdahaleleri sonrası ortaya saçılan hafif
silah ve patlayıcıların proliferasyonu ile bu kanserli dokusunun değişik
şekillerde metastaz yapmasından kaynaklanıyor. Maalesef bu kanser İslam coğrafyasını ve halklarını kullanıyor.
İslam coğrafyasının bilimde, endüstride, sanatta, innovasyonda, gelişmişliği
ilgilendiren her alanda geri kalmışlığını, parçalanmışlığını ve kolayca
radikalleşebilme eğilimini kullanıyor. Hegemonyanın istihbarat örgütlerine bu durum
bulunmaz bir fırsat sunuyor. Günümüzde artık çocuklar bile IŞID’in, Taliban
veya El Kaide’nin hegemonya kontrolünde ABD öncülüğünde kurulduğunu ve beslendiğini
biliyor. 15 Temmuz 2016’da örneklendiği üzere savunmasız halk üzerine ateş eden
bir terör örgütü olan din temelli F tipi örgütün de ABD tarafından ülkemizde
operasyon yapmak üzere desteklendiği artık hukuki belgelere geçen somut bir
gerçek. F tipi örgütün 2002 yılındaki seçimlerden sonra iktidar partisine –her
ne kadar aldatıldık dense de- 7 Şubat
2012 tarihine kadar bir ittifak bağı ile destek olduğu da siyasi tarihimizin
bir gerçeğidir. Bu ittifak aynen Ribbentrop-Molotov ittifakının sonu gibi büyük
bir saldırı ile parçalandı. O dönemde saldırı kararını veren Almanlardı. Bütün
Avrupa’yı işgal etmişlerdi ancak bu Hitler’in hırsını tatmin etmemişti. 15
Temmuzda saldırı kararını veren de ABD güdümündeki FETÖ oldu. 2002’de iktidar
partisinin seçimlerde kazanması ve devletin dönüştürülmesi için her türlü
desteği veren Atlantik cephe, neden 15 Temmuzda tüm cephelerden Türk halkına
saldırdı? Neden her gün patlayan bombalar ve suikastlar ile bugün de saldırmaya
devam ediyor? Olay sadece iktidar partisinin hegemonya ile anlaşmazlığına
bağlanabilir mi? Ya da Türkiye’nin iç siyasi çekişmelerine? Hayır. Olayın
temeli jeopolitik kaynaklıdır. Akdeniz’e çıkışı olan hegemonyanın kuklası bir
Kürt Devletçiğinin kurulması asıl amaçtır. Jeopolitiğe ekonomik çıkarları da
ekleyebiliriz. ABD’nin Afganistan müdahalesinin asıl nedeninin 11 Eylül
olmadığı artık bilinen bir gerçek. Baba Bush’un Yönetim Kurulunda olduğu Unocal
Şirketinin Imron gaz boru hattının Kazakistan-Özbekistan- Afganistan- Pakistan
üzerinden geçirebilmek için Afganistan’a Savaş açıldığını kim redde bilir? Ya
da AB/D’nin Irak ve Libya saldırılarının enerji kaynaklı olduğunu?
Türkiye Teslime Zorlanıyor.
Bir an
için 15 Temmuz darbe girişiminin başarılı olduğunu düşünün. Bugün Kürt Koridoru Akdeniz’e erişmişti. Bağımsız Kürdistan’ın ilanı tamamlanmıştı.
Kıbrıs’ta birleşme tamamlanmış ve Türk askeri çekilmişti. Doğu Akdeniz’deki hak
ve çıkarlarımız fiilen yok edilmişti. Montrö Sözleşmesinin
varlığına rağmen Karadeniz’de NATO deniz varlığı artırılmıştı. Kardak benzeri ada, adacık ve
kayalıklara yönelik gelecekteki tüm taleplerimiz kurumsal hafızalardan bile
silinmişti. Rusya ve Çin ile yakınlaşma düşmanlığa dönüştürülmüştü. Bugün
patlayan bombalar 65 yıllık ittifak sisteminin temelden parçalanmasının
sancılarıdır. Atlantik iradesi ile Türkiye’nin teslim alınmasına yönelik 15
Temmuz sürecinin başka strateji ve taktiklerle devamıdır.
Hükümet tarihten ders almalıdır. Nasıl ki 15 Temmuz sonrası Türkiye’nin sokakları ve iktidara
ait binalar Atatürk posterleri ile donatılmışsa bugün de yapılacak odur.
Ayrıştırmaktan kaçının. Hegemonyanın kutuplaştırma ve iç savaşı körükleme
stratejisinin parçası olmayın, bu tuzağa düşmeyin. Onlara malzeme vermeyin.
Halk adına sizlere verilen egemenlik gücünü birleştirmek için kullanın. Madem ki Kurtuluş Savaşı seferberliği
çağrısı yapılıyor o zaman, ‘’zamanın
ruhunu 1922’ye taşıyın.’’ Zira başka
kurtuluş yok.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder