1 Ağustos 2018 Çarşamba

Oramiral Kemal Kayacan ve Kıbrıs Zaferi

Description: IMG_0131
Oramiral Kemal Kayacan ve Kıbrıs Zaferi
17 Temmuz 1974 günü Kıbrıs krizi nedeni ile toplanan Bakanlar Kurulu Toplantısında Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Kemal Kayacan, Başbakan Vekili Necmettin Erbakan’a sordu: “Sayın Başbakan Vekili, Benim donanmam daha önce iki defa döndürüldü. Bu sefer dönmeyeceğimiz teminatını verebilir misiniz?” Erbakan kararlıydı:  ‘’Size teminat veriyorum. Gazânız mübarek olsun!” Amiral Kayacan da, “O zaman biz Kıbrıs’a taka ile de çıkarız” diyerek harekât emrini almış oldu. (Milli Görüş Zaviyesinden Kıbrıs Barış Harekatı; Metin Hasırcı, Merve Yayınları)
Kıbrıs Öncüsü Bir Amiral. Bugün, 7’nci Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Kemal Kayacan’ın 26 yıl önce kahpe bir terör saldırısı sonucu kaybedişimizin 26. Yıldönümü. Amiral Kayacan, Kıbrıs’ta bugünkü fiili durumun öncüsü ve baş mimarıdır. 20 Temmuz 1974 günü donanmanın koruyucu şemsiyesi altında deniz piyadelerimiz ve onları taşıyan çıkarma gemileri sayesinde Girne’de kıyıbaşı tutulmuş; başta tanklarımız olmak üzere zırhlı birliklerin çıkmasıyla Kıbrıs’taki kara harekâtı mümkün olmuştur. Tarih ve talihin hazırladığı anlar ve kişiler vardır. Amiral Kayacan o nadir kişilerden biridir. 1968 yılında ilk taburuna Gölcük’te sahip olan, Deniz Piyade Birliği, 1972 yılında Genelkurmay Başkanı Memduh Tağmaç’ın emri ile kaldırıldı. İşte, 1973 yılında Deniz Kuvvetleri Komutanı olan Oramiral Kemal Kayacan, dönemin yeni Genelkurmay Başkanı Orgeneral Faruk Gürler’i ikna ederek bu kararı değiştirdi. 9 Ağustos 1973 tarihinde 2 taburlu deniz piyade birliği tekrar kuruldu. Birlik 12 Mart 1974’te İskenderun’a intikal etti. Dört ay sonra gerçek bir savaşa gideceklerini bilmiyorlardı. Başbakan Yardımcısı Erbakan’a Kayacan’ın yönelttiği soru kendine ve donanmaya güvenin bir manifestosu; açık ve net siyasi bir direktifi talebiydi. Bu sorudan bir gün önce 16 Temmuz 1974 günü Milli Güvenlik Kurulu toplanmış ve Cumhurbaşkanı Amiral Fahri Korutürk Kayacan’ın da üyesi olduğu kurula şöyle hitap etmişti: ‘’Beyler, Kıbrıs Türklerini korumak için bir şey yapmak istiyorsanız sırası şimdidir; eğer şimdi yapmazsanız bir daha hiç bir zaman yapamazsanız.’’(Hikmet Özdemir.  Fahri S. Korutürk, Deniz Kuvvetleri Basımevi, 2006) İki denizci devlet adamının istişare halinde bu harekatta öne çıktığını görüyoruz. Zira her ikisi de söz konusu denizaşırı harekatın icrasında donanma ve amfibi gücün rolünü biliyordu. Harekat, bazı gecikmelere rağmen planlı şekilde icra edildi. Ancak 21 Temmuz 1974 Pazar gününün öğleden sonrasında TCG Kocatepe muhribinin kendi savaş uçaklarımızın taarruzuna maruz kalarak, Baf açıklarında batması, 20 Temmuz zaferinin sevincini gölgeledi.
Dost Ateşi. Bu olay askeri literatürde karşılıklı müdahale (Mutual Interference) ya da dost ateşi (Friendly Fire) olarak bilinir. Askeri tarih istatistiklerine göre bu tip olaylar en çok kara birlikleri arasında yaşanmıştır. Savaşlarda ölen ya da yaralanan askerlerin % 12-20’si bu yelpazede yer alır. Örneğin sadece Vietnam savaşında 8000 vaka kaydedilmiştir. II. Dünya Savaşında denizde yaşanan ölümlü dost ateşi vaka sayısı 15 civarındaydı. Ancak kayıpların toplamı 10 bin civarında gerçekleşti. Bir örnek verelim. Savaşın son günlerinde 3 Mayıs 1945 günü Almanya’nın Lübeck limanında bulunan ve içinde 4000 Yahudi ile 3000  müttefik savaş esiri olan üç yolcu gemisi (Cap Arcona, Thielbek, ve Deutschland)  İngiliz savaş uçaklarının saldırısıyla batırıldı. Bu olay, 6000 üzerinde kayıpla  dünya tarihindeki en büyük dost ateşi vakası oldu. 1971 Pakistan Hindistan savaşında da Pakistan savaş uçakları kendi gemileri Zülfikar Muhribini, Hindistan hücumbotuna benzeterek batırmıştı. Kocatepe hadisenin yaşandığı günlerde 22 Temmuz 1974 günü de Atina’dan 34 Yunan komandosunu Lefkoşa Havaalanına götüren Noratlass tipi askeri ulaştırma uçağı havaalanı yakınlarında Kıbrıslı Rum uçaksavar ateşiyle düşürülmüş ve 33 Yunan askeri ölmüştü. Kısacası askeri harekatlarda dost ateşi riski her zaman vardır.
Komuta Kontrol Sorunu. TCG Kocatepe’nin batışı ciddi bir komuta kontrol eksikliğinden kaynaklanmıştır. Üzücü bir olaydır. Rahmet ve minnetle andığımız 54 denizcimizle Kocatepe’nin kaybı Kıbrıs haritasındaki  sonucu değiştirmemiştir. Kıbrıs Barış Harekatı, güneyden kuşatılmışlığımıza son vermiştir. Aradan geçen 44 yıla rağmen Kocatepe hadisesi çoğu eksik bilgiye dayanan medya yorum ve yargılamalarıyla gündemde tutulmaktadır. Gerçeğe erişmek herkesin hakkıdır. Ancak resmi belgeler ve olayda yer alan tüm sorumluların beyan ya da  ifadeleri olmadan, dedikodu ya da kulaktan dolma bilgilerle yorum yapmak veya hüküm vermek, geçmişte hayatlarını Kıbrıs uğruna feda etmeye gözü kapalı giden denizci ve havacılarımıza haksızlık doğurur. Kocatepe’yi  her 20 Temmuzda gündeme getirerek kuvvetler arasında suni çekişmeler yaratmanın da zamanı -hele bugünlerde- hiç değildir. (Bu konuda yıllardır araştırma yapan TCG Kocatepe’nin gazi  (SHM) Savaş Harekat Subayı Özhan Bakkalbaşıoğlu’nun gelecek yıl çıkacak ‘’Kocatepe Nasıl Battı’’ kitabı sanırım tartışmalara son verecek tüm belge ve tanık beyanlarına sahip olacaktır.)
Zaferin Babası Çoktur. Amiral Kemal Kayacan Kocatepe’nin batışından bir ay sonra emekliye ayrıldı. Kıbrıs’taki jeopolitik değişiklikte en büyük rolü oynayan muzaffer komutan ve onun eseri Amfibi Alay ile Çıkarma Filosu, bu zaferden hak ettikleri gurur ve onuru yaşayamadılar. Amfibi Alaya İzmir Poligon’a geri dönüşünde tören bile yapılmadı. TCG Kocatepe’nin batmasının kuvvet üzerinde yarattığı menfi psikolojik etkinin, görkemli Kıbrıs askeri stratejik başarısını gölgelemesi hiçbir zaman anlaşılamadı. Kıbrıs Zaferi, Deniz Kuvvetlerinde olması gereken  yerini alamadı. 12. Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Emin Göksan’ın 1987 yılındaki Kuvvet Komutanlığına kadar, Kıbrıs Barış Harekâtına katılan denizci personelin tam listesi dahi yapılmamıştı. Geçmişi unutmadan, geleceğe bakalım ve 16’ncı Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Güven Erkaya’nın sözlerini hatırlayalım: “Kocatepe gemisinin batırılması olayından alınacak büyük dersler vardır. Bu alanda hazırlanacak durum çalışması okullarda ve karargâhlarda anlatılmalıdır. Amaç suçlu aramak değil, gerçekleri ortaya koyup önlem almaktır.” Deniz ve Hava Kuvvetlerimiz bu dersleri çıkarmıştır. Gerek doktrin gerekse teknoloji ikinci Kocatepe vakasına izin vermeyecektir.
Aramızdan ayrılışının 26. Yılında; hazırladığı gücün bize armağan ettiği Kıbrıs zaferinin parlak ışığında Oramiral Kemal Kayacan’ı vefa, şükran, takdir ve tazimle anıyorum. O,  Girne sahillerine saplanan Türk okunun ucudur.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder