
Oramiral
Kemal Kayacan ve Kıbrıs Zaferi
17 Temmuz 1974 günü Kıbrıs krizi nedeni ile toplanan Bakanlar Kurulu
Toplantısında Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Kemal Kayacan, Başbakan Vekili
Necmettin Erbakan’a sordu: “Sayın
Başbakan Vekili, Benim donanmam daha önce iki defa döndürüldü. Bu sefer
dönmeyeceğimiz teminatını verebilir misiniz?” Erbakan kararlıydı: ‘’Size
teminat veriyorum. Gazânız mübarek olsun!” Amiral Kayacan da, “O zaman biz Kıbrıs’a taka ile de çıkarız”
diyerek harekât emrini almış oldu. (Milli Görüş
Zaviyesinden Kıbrıs Barış Harekatı; Metin Hasırcı, Merve Yayınları)
Kıbrıs Öncüsü Bir
Amiral. Bugün, 7’nci Deniz Kuvvetleri Komutanı
Oramiral Kemal Kayacan’ın 26 yıl önce kahpe bir terör saldırısı sonucu kaybedişimizin
26. Yıldönümü. Amiral Kayacan, Kıbrıs’ta bugünkü fiili durumun öncüsü ve baş
mimarıdır. 20 Temmuz 1974 günü donanmanın koruyucu şemsiyesi altında deniz
piyadelerimiz ve onları taşıyan çıkarma gemileri sayesinde Girne’de kıyıbaşı tutulmuş;
başta tanklarımız olmak üzere zırhlı birliklerin çıkmasıyla Kıbrıs’taki kara
harekâtı mümkün olmuştur. Tarih ve talihin hazırladığı anlar ve kişiler vardır.
Amiral Kayacan o nadir kişilerden biridir. 1968 yılında ilk taburuna Gölcük’te sahip
olan, Deniz Piyade Birliği, 1972 yılında Genelkurmay Başkanı Memduh Tağmaç’ın
emri ile kaldırıldı. İşte, 1973 yılında Deniz Kuvvetleri Komutanı olan Oramiral
Kemal Kayacan, dönemin yeni Genelkurmay Başkanı Orgeneral Faruk Gürler’i ikna
ederek bu kararı değiştirdi. 9 Ağustos 1973 tarihinde 2 taburlu deniz piyade
birliği tekrar kuruldu. Birlik 12 Mart 1974’te İskenderun’a intikal etti. Dört
ay sonra gerçek bir savaşa gideceklerini bilmiyorlardı. Başbakan Yardımcısı
Erbakan’a Kayacan’ın yönelttiği soru kendine ve donanmaya güvenin bir
manifestosu; açık ve net siyasi bir direktifi talebiydi. Bu sorudan bir gün
önce 16 Temmuz 1974 günü Milli Güvenlik Kurulu toplanmış ve Cumhurbaşkanı
Amiral Fahri Korutürk Kayacan’ın da üyesi olduğu kurula şöyle hitap etmişti: ‘’Beyler, Kıbrıs Türklerini korumak için bir
şey yapmak istiyorsanız sırası şimdidir; eğer şimdi yapmazsanız bir daha hiç
bir zaman yapamazsanız.’’(Hikmet
Özdemir. Fahri S. Korutürk, Deniz
Kuvvetleri Basımevi, 2006) İki denizci devlet
adamının istişare halinde bu harekatta öne çıktığını görüyoruz. Zira her ikisi
de söz konusu denizaşırı harekatın icrasında donanma ve amfibi gücün rolünü
biliyordu. Harekat, bazı gecikmelere rağmen planlı şekilde icra edildi. Ancak
21 Temmuz 1974 Pazar gününün öğleden sonrasında TCG Kocatepe muhribinin kendi
savaş uçaklarımızın taarruzuna maruz kalarak, Baf açıklarında batması, 20
Temmuz zaferinin sevincini gölgeledi.
Dost Ateşi. Bu olay askeri literatürde karşılıklı müdahale (Mutual
Interference) ya da dost ateşi (Friendly Fire) olarak bilinir. Askeri
tarih istatistiklerine göre bu tip olaylar en çok kara birlikleri arasında yaşanmıştır.
Savaşlarda ölen ya da yaralanan askerlerin % 12-20’si bu yelpazede yer alır.
Örneğin sadece Vietnam savaşında 8000 vaka kaydedilmiştir. II. Dünya Savaşında denizde
yaşanan ölümlü dost ateşi vaka sayısı 15 civarındaydı. Ancak kayıpların toplamı
10 bin civarında gerçekleşti. Bir örnek verelim. Savaşın son günlerinde 3 Mayıs
1945 günü Almanya’nın Lübeck limanında bulunan ve içinde 4000 Yahudi ile
3000 müttefik savaş esiri olan üç yolcu
gemisi (Cap Arcona, Thielbek, ve Deutschland) İngiliz savaş uçaklarının
saldırısıyla batırıldı. Bu olay, 6000 üzerinde kayıpla dünya tarihindeki en büyük dost ateşi vakası
oldu. 1971 Pakistan Hindistan savaşında da Pakistan savaş uçakları kendi
gemileri Zülfikar Muhribini, Hindistan hücumbotuna benzeterek batırmıştı.
Kocatepe hadisenin yaşandığı günlerde 22 Temmuz 1974 günü de Atina’dan 34 Yunan
komandosunu Lefkoşa Havaalanına götüren Noratlass tipi askeri ulaştırma uçağı havaalanı
yakınlarında Kıbrıslı Rum uçaksavar ateşiyle düşürülmüş ve 33 Yunan askeri ölmüştü. Kısacası askeri harekatlarda dost ateşi
riski her zaman vardır.
Komuta Kontrol Sorunu. TCG Kocatepe’nin batışı ciddi bir komuta kontrol eksikliğinden
kaynaklanmıştır. Üzücü bir olaydır. Rahmet ve minnetle andığımız 54
denizcimizle Kocatepe’nin kaybı Kıbrıs haritasındaki sonucu değiştirmemiştir. Kıbrıs Barış
Harekatı, güneyden kuşatılmışlığımıza son vermiştir. Aradan geçen 44 yıla
rağmen Kocatepe hadisesi çoğu eksik bilgiye dayanan medya yorum ve
yargılamalarıyla gündemde tutulmaktadır. Gerçeğe erişmek herkesin hakkıdır.
Ancak resmi belgeler ve olayda yer alan tüm sorumluların beyan ya da ifadeleri olmadan, dedikodu ya da kulaktan
dolma bilgilerle yorum yapmak veya hüküm vermek, geçmişte hayatlarını Kıbrıs
uğruna feda etmeye gözü kapalı giden denizci ve havacılarımıza haksızlık
doğurur. Kocatepe’yi her 20 Temmuzda
gündeme getirerek kuvvetler arasında suni çekişmeler yaratmanın da zamanı -hele
bugünlerde- hiç değildir. (Bu konuda yıllardır araştırma yapan TCG Kocatepe’nin
gazi (SHM) Savaş Harekat Subayı Özhan
Bakkalbaşıoğlu’nun gelecek yıl çıkacak ‘’Kocatepe Nasıl Battı’’
kitabı sanırım tartışmalara son verecek tüm belge ve tanık beyanlarına sahip
olacaktır.)
Zaferin Babası Çoktur. Amiral Kemal Kayacan Kocatepe’nin batışından bir ay sonra emekliye
ayrıldı. Kıbrıs’taki jeopolitik değişiklikte en büyük rolü oynayan muzaffer
komutan ve onun eseri Amfibi Alay ile Çıkarma Filosu, bu zaferden hak ettikleri
gurur ve onuru yaşayamadılar. Amfibi Alaya İzmir Poligon’a geri dönüşünde tören
bile yapılmadı. TCG Kocatepe’nin batmasının kuvvet üzerinde yarattığı menfi
psikolojik etkinin, görkemli Kıbrıs askeri stratejik başarısını gölgelemesi
hiçbir zaman anlaşılamadı. Kıbrıs Zaferi, Deniz Kuvvetlerinde olması
gereken yerini alamadı. 12. Deniz
Kuvvetleri Komutanı Oramiral Emin Göksan’ın 1987 yılındaki Kuvvet Komutanlığına
kadar, Kıbrıs Barış Harekâtına katılan denizci personelin tam listesi dahi yapılmamıştı.
Geçmişi unutmadan, geleceğe bakalım ve 16’ncı Deniz Kuvvetleri Komutanı
Oramiral Güven Erkaya’nın sözlerini hatırlayalım: “Kocatepe gemisinin
batırılması olayından alınacak büyük dersler vardır. Bu alanda hazırlanacak
durum çalışması okullarda ve karargâhlarda anlatılmalıdır. Amaç suçlu aramak
değil, gerçekleri ortaya koyup önlem almaktır.” Deniz ve Hava Kuvvetlerimiz
bu dersleri çıkarmıştır. Gerek doktrin gerekse teknoloji ikinci Kocatepe
vakasına izin vermeyecektir.
Aramızdan ayrılışının 26. Yılında; hazırladığı gücün bize armağan ettiği
Kıbrıs zaferinin parlak ışığında Oramiral Kemal Kayacan’ı vefa, şükran, takdir
ve tazimle anıyorum. O, Girne
sahillerine saplanan Türk okunun ucudur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder