Cumhuriyet ve Cumhuriyet
Donanması
İkinci
Abdülhamit dönemi tarihimizde Türk deniz gücünün yaşadığı en trajik dönemdir. 33
yıl boyunca donanma Haliç’ten çıkartılmamış, 1897 Türk Yunan savaşı çıktığında bazı gemilerin Haliç’ten Çanakkale’ye varması
dört günü bulmuştu. Donanma savaş boyunca Ege’de hiç bir varlık gösterememiş,
gemi komutanları bu acınacak durum sonrasında topluca istifa etmişlerdi. Dönemin
Donanma Komutanı, Hasan Rami Paşa, hatıratında Yunan Savaşı sonunda Sadarete
yazdığı 31 Mart 1898 tarihli tavsiye raporunda şunları yazıyordu:
“Devletin şan ve şerefine uygun tek bir
gemiye bile sahip olamamış olan Osmanlı Bahriyesinin gelecek 150 senede işi,
Allah’a kalmıştır.”
Rauf
Orbay da , II’nci Abdülhamit dönemini hatıratında şöyle özetliyor:
“30 seneden beri bahriyede tatbik edilen
sistem, gemilerin adeta bilerek ve özenerek çürümeye terk edilmiş
olmasıydı...Meşrutiyetin ilanı üzerinden kısa bir zaman geçmişti. Elimizden
geldiğince donanmayı, vatan savunmasını asgari ölçüde olsa da, başarabilecek
hale getirmeye gayret etmiştik. Fakat ne yazık ki, 30 seneyi geçmiş bir sürede
enkaz haline gelmiş donanmayı, hazır hale getirmek için, ilahi bir mucize
lazımdı. Ondan da mahrumduk.”
Gelenekler ve Donanma. Donanmalar gelenekleri ve kurumsal
faaliyet birikimleri üzerinde yükselirler. Değil 33 yıl, herhangi bir donanmayı
bir sene eğitim, tatbikat ve planlı bakım tutum ve onarım faaliyetlerinden uzak
tutun, o donanmanın önce duraksaması, sonra gerilemesi ve en sonunda çöküşü
kaçınılmaz olur. Fransız devriminde aristokrat amiral ve gemi komutanlarını
tasfiye sonrası Fransız deniz gücü öyle bir çöküş yaşadı ki, Aboukır ve Trafalgar Deniz Savaşlarında İngilizler
karşısında aşağılanmaları ve yenilmeleri
kaçınılmaz oldu. Toparlanmaları onlarca yıl sürdü. II. Abdülhamit’in, Türkleri
20’nci yüzyıla donanmasız sokmasının
sonucunu İtalyan Harbinden sonra Libya ve 12 Adaları, Balkan Harbinden sonra da
Batı Trakya ve Ege Adalarını kaybederek ödedik. Birinci Dünya Savaşında
Donanmasız Anadolu’nun işgaline gelen istila güçlerini denizde durduramadık ve
Çanakkale’de yüzbinlerce vatan evladını yitirdik.
Çöküş Donanmasından Diriliş Donanmasına. Abdülhamit döneminin
çöküş donanması, muhteşem bir Kurtuluş Savaşının ardından 1923 yılında Mustafa
Kemalin diriliş donanmasına dönüştü. Lozan imzalandığında ortada değil harbe
hazır, seyre hazır bir filo bile yoktu. Ancak Kurtuluş Savaşının ateş gücünü
teşkil eden 500 bin tonluk cephaneyi, çürük çarık teknelerle Karadeniz’deki
Sovyet limanlarından Anadolu’ya taşıma başarısı gösteren denizcilerin, haklı
gururu ve yüksek morali vardı. Ne tersane, ne gemi ne de bir üs vardı. 15 Şubat
1924’te kurulan Bahriye Dairesi Reisliğinin kurucu reisi Albay Abdürrahim
Fevzi, Deniz Kuvvetlerine yayımladığı
ilk prensip mesajında şunları söylemişti:
“Hiç bir milletin Deniz Kuvvetleri bizim bugün içinde bulunduğumuz
zorluklarla karşılaşmamıştır. Deniz Kuvvetlerimizin materyali bugün Abdülhamit
istibdadının bıraktığı mirastan daha sönük ve daha azdır. Buna rağmen personelin subay kısmı en yeni
bir Donanmayı en üstün bilgilerle sevki idare edecek kifayet ve kabiliyettedir.
Halen Deniz Kuvvetlerimizin kadrosunu teşkil eden subaylar Deniz Kuvvetlerini
ve Donanmayı ölümsüzlük sırrına eriştirmekle mükelleftirler.”
Ölümsüz Cumhuriyet Donanması. Cumhuriyet Donanması akan yıllar içinde ölümsüzlük
sırrına erişmiştir. Bu sır, ana vatanı ve mavi vatanı, Cumhuriyet için ne
pahasına olursa olsun koruma sorumluluğundan başka bir şey değildi. Deniz
jeopolitiğinin gereğini her koşulda gelecek
kuşaklar için yapmaktı. Bu süreçte her kayıptan, acılardan ve her zorluktan ders çıkarıldı. Atılay’ın,
Refah’ın, Dumlupınar’ın, Kocatepe’nin, Muavenet’in kaybı. Gölcük Depremi. Başta
Balyoz olmak üzere kumpas davalar... Yaşanan trajediler ve karşılaşılan devasa engeller
ile engebeler Cumhuriyet Donanmasının rotasını değiştiremedi.
Tuzağa Çekilemeyen Donanma. 15 Temmuz 2016 kalkışmasında FETÖ’nün yediği tokat,
bu rotanın sağlamlığını bir kez daha ispatladı. Balyoz ve diğer kumpaslar ile
25 Amiral ve 400’e yakın en iyi denizcisini tasfiye ettirerek, bu seçkin
denizcilerin makam ve rütbelerini çalan FETÖ mensupları, Cumhuriyet Donanmasını
15 Temmuz 2016 gecesi korkunç bir tuzağın içine çekemedi. Savaş gemilerimizin
hiç birisi halkına ateş etmedi. Birbirlerine ateş etmedi. Hainler çok kısa süre
içinde teslim olmak zorunda kaldı. Üs ve limanlarından gerçek bir emir
aldıklarını zannederek ayrılan az sayıdaki gemimiz hain planın farkına vararak kısa
sürede üslerine geri döndü. Hainler Deniz Kuvvetleri Komutanını derdest
edemedi. Tüm bu gelişmeler Cumhuriyet Donanmasının ölümsüzlük ruhunun
sonuçlarıdır. Deniz Subay ve astsubaylarımızın durumsal farkındalık
üstünlüğünün sonuçlarıdır. Donanmamız, Sahil Güvenlik Komutanlığımızın seçkin
denizcileri ile Cumhuriyetimizin deniz çıkarlarını sadece korumaya değil,
geliştirmeye de devam edecektir. Muhtaç oldukları kudret Cumhuriyet ve
Cumhuriyet Donanmasının geçmişinde saklıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder