31 Ekim 2016 Pazartesi

Cumhuriyet ve Cumhuriyet Donanması





Cumhuriyet ve Cumhuriyet Donanması
                  İkinci Abdülhamit dönemi tarihimizde Türk deniz gücünün yaşadığı en trajik dönemdir. 33 yıl boyunca donanma Haliç’ten çıkartılmamış, 1897 Türk Yunan savaşı çıktığında  bazı gemilerin Haliç’ten Çanakkale’ye varması dört günü bulmuştu. Donanma savaş boyunca Ege’de hiç bir varlık gösterememiş, gemi komutanları bu acınacak durum sonrasında topluca istifa etmişlerdi. Dönemin Donanma Komutanı, Hasan Rami Paşa, hatıratında Yunan Savaşı sonunda Sadarete yazdığı 31 Mart 1898 tarihli tavsiye raporunda şunları yazıyordu:
                  “Devletin şan ve şerefine uygun tek bir gemiye bile sahip olamamış olan Osmanlı Bahriyesinin gelecek 150 senede işi, Allah’a kalmıştır.”
                  Rauf Orbay da , II’nci Abdülhamit dönemini hatıratında şöyle özetliyor:
                  “30 seneden beri bahriyede tatbik edilen sistem, gemilerin adeta bilerek ve özenerek çürümeye terk edilmiş olmasıydı...Meşrutiyetin ilanı üzerinden kısa bir zaman geçmişti. Elimizden geldiğince donanmayı, vatan savunmasını asgari ölçüde olsa da, başarabilecek hale getirmeye gayret etmiştik. Fakat ne yazık ki, 30 seneyi geçmiş bir sürede enkaz haline gelmiş donanmayı, hazır hale getirmek için, ilahi bir mucize lazımdı. Ondan da mahrumduk.”
                        Gelenekler ve Donanma. Donanmalar gelenekleri ve kurumsal faaliyet birikimleri üzerinde yükselirler. Değil 33 yıl, herhangi bir donanmayı bir sene eğitim, tatbikat ve planlı bakım tutum ve onarım faaliyetlerinden uzak tutun, o donanmanın önce duraksaması, sonra gerilemesi ve en sonunda çöküşü kaçınılmaz olur. Fransız devriminde aristokrat amiral ve gemi komutanlarını tasfiye sonrası Fransız deniz gücü öyle bir çöküş yaşadı ki,  Aboukır ve Trafalgar Deniz Savaşlarında İngilizler karşısında aşağılanmaları ve  yenilmeleri kaçınılmaz oldu. Toparlanmaları onlarca yıl sürdü. II. Abdülhamit’in, Türkleri 20’nci yüzyıla donanmasız  sokmasının sonucunu İtalyan Harbinden sonra Libya ve 12 Adaları, Balkan Harbinden sonra da Batı Trakya ve Ege Adalarını kaybederek ödedik. Birinci Dünya Savaşında Donanmasız Anadolu’nun işgaline gelen istila güçlerini denizde durduramadık ve Çanakkale’de yüzbinlerce vatan evladını yitirdik.
                        Çöküş Donanmasından Diriliş Donanmasına. Abdülhamit döneminin çöküş donanması, muhteşem bir Kurtuluş Savaşının ardından 1923 yılında Mustafa Kemalin diriliş donanmasına dönüştü. Lozan imzalandığında ortada değil harbe hazır, seyre hazır bir filo bile yoktu. Ancak Kurtuluş Savaşının ateş gücünü teşkil eden 500 bin tonluk cephaneyi, çürük çarık teknelerle Karadeniz’deki Sovyet limanlarından Anadolu’ya taşıma başarısı gösteren denizcilerin, haklı gururu ve yüksek morali vardı. Ne tersane, ne gemi ne de bir üs vardı. 15 Şubat 1924’te kurulan Bahriye Dairesi Reisliğinin kurucu reisi Albay Abdürrahim Fevzi,  Deniz Kuvvetlerine yayımladığı ilk prensip mesajında şunları söylemişti:
Hiç bir milletin Deniz Kuvvetleri bizim bugün içinde bulunduğumuz zorluklarla karşılaşmamıştır. Deniz Kuvvetlerimizin materyali bugün Abdülhamit istibdadının bıraktığı mirastan daha sönük ve daha azdır.  Buna rağmen personelin subay kısmı en yeni bir Donanmayı en üstün bilgilerle sevki idare edecek kifayet ve kabiliyettedir. Halen Deniz Kuvvetlerimizin kadrosunu teşkil eden subaylar Deniz Kuvvetlerini ve Donanmayı ölümsüzlük sırrına eriştirmekle mükelleftirler.”
Ölümsüz Cumhuriyet Donanması. Cumhuriyet Donanması akan yıllar içinde ölümsüzlük sırrına erişmiştir. Bu sır, ana vatanı ve mavi vatanı, Cumhuriyet için ne pahasına olursa olsun koruma sorumluluğundan başka bir şey değildi. Deniz jeopolitiğinin gereğini  her koşulda gelecek kuşaklar için yapmaktı. Bu süreçte her kayıptan, acılardan ve  her zorluktan ders çıkarıldı. Atılay’ın, Refah’ın, Dumlupınar’ın, Kocatepe’nin, Muavenet’in kaybı. Gölcük Depremi. Başta Balyoz olmak üzere kumpas davalar... Yaşanan trajediler ve karşılaşılan devasa engeller ile engebeler Cumhuriyet Donanmasının rotasını değiştiremedi.
Tuzağa Çekilemeyen Donanma. 15 Temmuz 2016 kalkışmasında FETÖ’nün yediği tokat, bu rotanın sağlamlığını bir kez daha ispatladı. Balyoz ve diğer kumpaslar ile 25 Amiral ve 400’e yakın en iyi denizcisini tasfiye ettirerek, bu seçkin denizcilerin makam ve rütbelerini çalan FETÖ mensupları, Cumhuriyet Donanmasını 15 Temmuz 2016 gecesi korkunç bir tuzağın içine çekemedi. Savaş gemilerimizin hiç birisi halkına ateş etmedi. Birbirlerine ateş etmedi. Hainler çok kısa süre içinde teslim olmak zorunda kaldı. Üs ve limanlarından gerçek bir emir aldıklarını zannederek ayrılan az sayıdaki gemimiz hain planın farkına vararak kısa sürede üslerine geri döndü. Hainler Deniz Kuvvetleri Komutanını derdest edemedi. Tüm bu gelişmeler Cumhuriyet Donanmasının ölümsüzlük ruhunun sonuçlarıdır. Deniz Subay ve astsubaylarımızın durumsal farkındalık üstünlüğünün sonuçlarıdır. Donanmamız, Sahil Güvenlik Komutanlığımızın seçkin denizcileri ile Cumhuriyetimizin deniz çıkarlarını sadece korumaya değil, geliştirmeye de devam edecektir. Muhtaç oldukları kudret Cumhuriyet ve Cumhuriyet Donanmasının geçmişinde saklıdır.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder