La Haye’deki Uluslararası Adalet Divanına bağlı
Sürekli Hakemlik Mahkemesi, 12 Temmuz 2016 tarihinde Filipinlerin 2013 yılında
Çin aleyhine açtığı Güney Çin Denizi Davasını karara bağladı. Bu karar, ‘’deniz yüzyılı’’ olacak 21’nci yüzyılda, dünya okyanus ve denizleri
üzerindeki devam eden pek çok deniz yetki alanı sorununa emsal teşkil edecek
nitelikte bir karar. Filipinler ve Çin’in her ikisi de 1982 tarihli Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesine (BMDHS) imzacı
devlet statüsündeler. Sözleşme imzacı devletlere, egemenlik ihtilafı içermeyen
deniz yetki alanları sorunlarında zorunlu yargı usulünü bir seçenek olarak
sunuyor. Çin, 2006 yılında deniz sınırlandırmalarına ilişkin BMDHS’nin tanıdığı
bu yetkiyi, zorunlu yargı yetkisinin dışında bıraktığını bildirmişti. Filipinler
ise bu hakkı kullanarak tek taraflı olarak mahkemeye gitti. Çin davanın hiçbir
aşamasına katılmadı. 12 Temmuz 2016 mahkeme kararı 478 sayfalık bir metinle,
Çin’i Güney Çin Denizinde her açıdan haksız
buluyor.
Kararın
Siyasi Yönü Ağır Basıyor. Davanın esas konu başlıkları Güney Çin
Denizindeki ilgili devletlerin
haklarının dayanağı, bölgedeki ada, adacık, kayalık atol, resif ve diğer
coğrafi formasyonların hukuki durumu ile Çin’in bölgedeki çeşitli faaliyetlerinin
hukuki statüsünü ilgilendiriyordu. Kararın
hukuki boyutundan çok siyasi yönü dikkat çekiyor. Zira küresel hukuk
düzeni halen Avrupa-Atlantik merkezli
paradigmanın gölgesinde kalmaya devam ediyor. Hukuk, bu yapının Çin’i çevreleme
(containment) stratejisinin bir parçası olarak kullanılmaya devam ediyor. Ancak
kararın hukuki yönünü de Çin’in dikkate
alması beklenmiyor. Çin’in davaya katılmaması,
Çin’in dışında oluşturulan Hakemlik Mahkemesinin davaya bakmasını ve
karar vermesini engellememiştir. Bu durum davanın siyasi yönünü açıklamaya
yetiyor. Deniz Hukuku uzmanı, Profesör Hüseyin Pazarcı’ya göre Ege sorunu
bakımından kararın ilk etkisi, eğer
Sözleşmeye taraf olunursa zorunlu yargı sisteminden kaçmanın pek kolay
olmayacağını göstermiş olmasıdır. Dolayısıyla, Ege sorununda karşılıklı
Türk-Yunan görüşmelerinin geldiği noktada Türkiye’nin konuyu uluslararası yargı
ya da hakemliğe götürmedeki tereddütlerinin vardırdığı 1982 Sözleşmesine taraf
olmamasındaki tutumunun ne kadar doğru olduğunu teyit eder niteliktedir.
Tarihsel
Haklar Belirleyici Değil. Filipinlerin Güney Çin
Denizinde haklarının dayanağının belirlenmesini istemesi, aslında egemenlik
sorunu olup mahkemenin yetkisi içinde olmamasına rağmen Hakemlik Mahkemesi bunu
incelemiştir. Mahkeme ayrıca, Çinin 1946
dan beri uyguladığı 9 nokta hattının herhangi bir deniz sınırlandırılması olmadığını bildirmiştir.
En önemlisi Hakemlik Mahkemesi, Çin’in davaya katılmamasına rağmen kararının
Çin için de bağlayıcı olacağını ifade etmiştir. Çin bölgedeki tarihsel
haklarını 2000 yıl geriye giderek savunurken, mahkeme tarihsel koy, tarihsel
haklar ve tarihsel sular kavramlarını ayırmıştır. Tarihsel sular kavramının
yalnızca iç sular için geçerli olduğunu, ve tarihsel hakların varlığı için bunu
iddia eden devletin bizzat bu yöndeki eylemlerini kanıtlaması gerektiğini açıklamıştır.
Balıkçılar gibi vatandaşların eylemlerinin tarihsel hak doğurmayacağını belirtmiştir.
Halbuki Çinin en büyük dayanağı Çinli balıkçıların 2000 yıldır bu suları
kullanması ve sahiplenmesiydi. Mahkeme daha ileri giderek tarihsel haklar kazanımının
sadece karasuları içinde olabileceğini ve tarihsel balıkçılıkla gemiciliğin
karasuları dışında dayanak oluşturamayacağını belirtmiştir.
Ekonomik
Varlık ve Kıta Sahanlığı İlişkisi. Mahkeme ayrıca devletin karasuları
dışında kalan su altındaki coğrafi formasyonlara sahip olamayacağına
hükmetmiştir. Sürekli su üstünde kalan kayalıklar ile sürekli kalamayanları ayırarak birinci
grubun “ada” kapsamına girdiğini teyit etmiştir. Adaların, üzerinde sürekli tarımsal
faaliyetler ve yerleşim olduğu sürece kıta sahanlığına ve münhasır ekonomik
bölgeye sahip olabileceğini teyit etmiştir. Mahkeme geçici süre barınma ve yaşam
olanağı sağlayabilenlerin kıta sahanlığına ya da münhasır ekonomik bölgeye
sahip olamayacağını karara bağlamaktadır.
ABD
Baskısı ile Mahkemeye Giden Filipinler. Filipinler mahkemeye bir önceki
devlet başkanı ABD yanlısı Aquino sırasında gitmişti. 30 Haziran 2016 da göreve
başlayan ABD muhalifi yeni Başkan Duterte, Çin’e yaklaşıyor. Hatta bir adım öne
çıkarak ülkedeki Amerikan üslerini kapatmayı, ortak tatbikat yapılmayacağını
ilan ediyor. Bu deklarasyonların geçen haftalarda Güney Çin denizinde devam
eden son yılların en büyük Rus-Çin ortak deniz tatbikatından sonra gelmesi de
dikkatlerden kaçmadı.
Karar
İstikrar Getirmeyecek. Özetle Sürekli Hakemlik Mahkemesinin kararı,
Çin’in müzakerelerde bulunmayışı ve ABD baskısı ile Aquino Hükümetinin tek
taraflı olarak yargıya gitmesi nedeni ile siyasidir. Verdiği karar senede 5
trilyon dolar yük geçişinin yaşandığı bu sular için istikrar getirmeyecektir.
Çin’in Rusya ile yaptığı ortak tatbikat bunun ilk ispatıdır. Çin’in aynı
bölgede Vietnem ile deniz sınır sorununu hallettiğini, Hindistan ve Butan
dışında Rusya, Myanmar, Pakistan ve Kuzey Kore ile hiç bir sınır sorunu
olmadığını hatırlatalım. Hakemlik
mahkemesi kararının Ege’deki sorunlar açısından detaylı irdelenmesi için deniz
hukukçularımızın en kısa sürede DEHUKAM (Ankara Üniversitesi Deniz Hukuku
Araştırma Merkezi) çatısı altında düzenlenecek bir çalıştayla irdelenmesi
elzemdir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder