Donanmanın Toparlanma Yeteneğinin En Büyük Örneği:
17 Ağustos 1999 Depremi
Dün 17 Ağustos 1999
Marmara Depreminin 20. Yıldönümüydü. Bu deprem, Cumhuriyet Donanmasının
tarihinde yaşadığı en büyük doğal afet idi.
Öylesine büyük bir enerji dışarıya çıktı ki böylesi bir hasar, ancak
uzun süreli stratejik bombardıman ya da nükleer silahlar ile verilebilirdi.
Donanma savaşmadan insan gücü ve alt
yapısında tarihinin en büyük yıkımını yaşadı. Çoğu savaş gemilerinde görevli muvazzaf 420 personel hayatını kaybederken,
307 denizcimiz yaralandı. 302 personelimiz de birinci derece yakınını kaybetti.
Maddi hasar arasında Donanma Komutanlığı Karargah binası, Suüstü Eğitim Merkezi,
Doğu Lojmanları, İtfaiye Binası, Gölcük Tersanesinin suüstü gemisi inşa
kızakları ile donanmanın en büyük rıhtımı olan stratejik Poyraz Rıhtımı ve daha
pek çok irili ufaklı bina yıkıldı, ya da büyük hasar aldı. Savaş gemilerimiz
hasar almadı, altından fay hattı geçen denizaltı iskelesinde
denizaltılarımızdan bazıları halatlarını kopardı, ancak hasar oluşmadı. Bu
yazımızda asli görevi denizde savaşmak olan donanmanın bu afette sergilediği
olağanüstü mücadele sürecine, felakete tanıklık eden kişilerin yaşadıklarına değineceğim.
Komuta Yapısında Zafiyet. 17 Ağustos Salı sabahı
03.02’de deprem olduğunda Donanma Komutanlığı görevi devir ve tesliminin
üzerinden kabaca 9 saat geçmiştir. Oramiral Bülent Alpkaya ve Kurmay Başkanı
Tümamiral Mustafa Özbey henüz mesai için makam odalarına bile adım atamamışlardır.
Karargahları ile sadece tören sırasında ve akşam verilen davette sosyal
faaliyet çerçevesinde beraber olmuşlardır. 1999 YAŞ kararları sonucu bazı
birlik komutanı görev yerine katılalı en çok bir hafta olmuştur. Maalesef yeni
Üs Komutanı ve Tersane Komutanı Amiraller deprem sırasında yaralanmış ve en
yakınlarını kaybetmişlerdir. Bu nedenle görevlerine devam etmeleri mümkün
değildir. Yani komuta kontrol bütünlüğü ve etkinliği, atama ayı olması ve
kayıplar nedeni ile tam sağlanamamıştır. Diğer yandan Deprem Pazartesiyi Salıya
bağlayan gece olmuştur. Yani hafta sonunu Gölcük dışında geçirenler gemilerine
veya evlerine dönmüştür. Bu durum gemiler için avantaj, ancak çöken evlerinde
olanlar için büyük dezavantaj yaratmıştır. Pazartesileri savaş gemilerinin
torna çark günü olduğundan tüm seyir, makine ve savaş sistemleri test edilip,
aynı anda çalıştırıldığından kısa sürede hareket edecek yetenek mevcuttur. Ancak yaz mevsimi nedeni ile
izinde olan personel mevcuttur. Bu arada gemilerde görev başında olan içeri
vardiya personelin aile fertleri deprem olduğunda gemilerin bulunduğu poyraz
rıhtımının en fazla 10 km. yarıçapı içindeki evlerindeydi. Yani deprem sonrası
ilk dakikalarda akıllar haklı olarak ailelerdeydi.
Hazırlıksız bir Afet. Donanma denizde bir
savaşa hazırdı, ama doğal bir afete hazır değildi. Bırakalım Gölcük ve
Değirmendere’deki sivil yerleşim alanlarını, kendi üssü içinde dahi enkaz
kaldırma işlerini yürütebilecek iş makinelerinin sayısı çok azdı. Depremden
sonra yaşananları Kurmay Başkanı Amiral Mustafa Özbey’den dinleyelim: ‘’Preveze
Harp Oyunu Merkezi bahçesinde 17 Ağustos sabah saatlerinde kurulan çadırlarda
Donanma K. lığı karargahını oluşturduk. Depremden neredeyse 10 saat sonra emir
komuta zinciri çadırda oluşmaya başladı. Kimse bir şey istemeden "Ben ne
yapabilirim ?" diyerek çadır karargâha geliyordu. Emir komuta
hiyerarşisi tamamen koptuğundan, özellikle ilk gün, bahriyeye has liderlik,
inisiyatif ve sorumluluk alma üzerinden süreç yönetildi. Herkes, durumdan
kendine görev çıkardı. İlk fırsatta Donanma Komutanı ile helikopterle
Topel'den Yalova'ya kadar havadan durum tespiti yaptık. Felâketin boyutlarını o
zaman daha iyi anladık. İnanılmaz bir yıkımla karşı karşıya idik. Hayatı bizim
için daha da zorlaştıran, Donanma İtfaiyesinin çökmüş olması ve iş makinaları
ve yardım ekiplerinin ana yola yıkılan binalar yüzünden, Gölcük merkeze
ulaşamamasıydı.’’
Savaş Gemileri Müdahale
Ediyor. Sabah saatlerinde Poyraz rıhtımındaki krize ilk müdahale eden III. Muhrip Filotillası
Komodoru Albay Abdullah Mete (Emekli Tuğamiral) karşılaştığı durumu şöyle
anlatıyor: ‘’O gün meslek hayatımın alışılmamış deneyimi ile karşı karşıya kaldım.
Saat 04:00 civarından yani depremden 1 saat sonrasından itibaren Poyraz'da
kendiliğinden gelişen durum nedeniyle, emir beklemeden sahne komutanı görevini
deruhte etmeye başladım. Gemilerin tamirci partilerini malzemeleri ile boş bir
alanda topladım. Poyraz rıhtımına koşarak gelen gemi komutanları ve II.
Komutanların emrindeki takviyeli tamirci partileri Orduevi, Donanma Komutanlığı
Binası ve Donanma Karargahı bölgesine yardım için gönderdim... Hatırladığım
ekip başları: Gemi Komutanları Yarbay Caner Bener ve Yarbay Doğan Denizmen
ile Yarbay Fahir Gür....Önemli
kararlarımdan biri gemilerin ekmek yapması ve sitimli gemilerin kazanlarını
devreye alıp seyre hazır hale getirilmeleriydi... Firkateynlerin hangarlarını, gemi
doktor ve sağlık ekipleri ile Harp Hastanesine dönüştürdük. İstanbul’a deniz
köprüsü kurarak 12 saatte kabaca 700 kişinin tahliyesini Poyraz'dan yürüttük. Başta
Hücumbot ve Firkateynlerimizi kullandık...TÜPRAŞ yangınının büyümesi ve denize
yayılması nedeni ile tüm savaş gemilerinin Gölcük'ten tahliye kararı alınınca, firkateyn,
denizaltı, mayın gemisi ve lojistik gemiler dahil 48 parça gemiyi taktik
komutama aldım. TCG Oruçreis firkateyninden olayı sevk ve idare ederek gemileri
Dil Burnu dışında, Adalar, Yalova ve Tuzla/Harp Okulu çevresine demirlettik.
Gemilerin demir yerlerinde su ve yakıt gibi temel ihtiyaçlarını Lojistik
Komodorumuz Albay Necati Kurt'un mükemmel işbirliği ile sağladık.’’
Savaştan Beter. Deprem sırasında TCG Gelibolu Komutanı olan Yarbay Caner Bener
de (Emekli Tümamiral) yaşadıklarını şöyle anlatıyor: ‘’Depremden kısa süre sonra gemime
gitmeye çalıştım. Ancak çok zor eriştim. Zira Poyraz Rıhtımı darmadağındı.
Yolda çarşaflara sarınmış ve başıboş şekilde dolaşan afetzede erler gördüm. Karşıda
TÜPRAŞ’ta yangın başlamıştı. Gölcük tarafında Donanma Caddesindeki sivil
binaların tümü yıkılmıştı. Benzer şekilde Yüzbaşılar tarafında batı ve güney
Lumbarağzı’nın çevresindeki sivil binalar yerle bir olmuştu. Canını kurtaran
halk panik halinde Ana üssün kapılarından giriyor ve yardım talep ediyordu. Bir
kısmı ise yıkıntılardan çıkardıkları genelde ağır yaralı depremzedeleri Poyraz
rıhtımına taşıyorlardı...Poyraz Rıhtımında iki numaralı parmak iskele açık hava
hastanesine dönüşmüştü. Toz toprak
içinde yatak kıyafetleri içindeki insanları kurtarmaya çalışan gemi doktorları
ile TCG Fatih firkateyni Komutanı Yarbay Kemal Beşçınar’ın gayretleri ve
İstanbul Beykoz/Umuryeri’nden intikal eden
hücumbotların sıhhi tahliye için gösterdikleri üstün çabayı anlatmak
için kelime bulamıyorum...İlerleyen saatlerde gemimin iskelesi hazırlanınca
rıhtım kolonları üzerinden kadın ve çocukları gemiye götürdüm. Daha sonra
Donanma Komutanlığına giderek yardım
çalışmalarına nezaret ettim. Ben gemimden aldığım Deniz Harp Okulu öğrencileri dahil personel ve emrime verilen
50 civarındaki subay, astsubay ve erle Donanma karargahının yıkıntıları
arasında kalan personel ve hassas malzemeyi kurtarmakla görevlendirildim.
Donanmanın önceki Kurmay Başkanı
Tümamiral Alper Tezeren Donanma karargahı yıkıntısı üzerinde yürüttüğümüz
faaliyetlerin yakın şahidi olmuştu. Üzgün halini yaşadıkça unutamayacağım...Benzer
şekilde Yangın merkezinde TCG Oruçreis Komutanı
Yarbay Doğan Denizmen, Subay Orduevinde TCG Yavuz Komutanı Yarbay Timur
Küpeli, Yıldızlar Suüstü Eğitim Merkezinde TCG Muavenet Komutanı Yarbay Tayfun
Atılır kurtarma çalışmalarını sürdürüyorlardı. Artçı şoklar devam ederken gemi
subaylarım tarafından Donanma Nöbetçi Amiri nöbet kamarasından ve Harekat
Merkezi Amiri sıkıştığı çatı arasından canlı olarak çıkartıldı. Ayrıca
hassasiyet dereceli kozmik ve gizli dokümantasyonu toplatarak emniyete aldık...Akşam
17:00 civarında TÜPRAŞ yangınının Poyraz rıhtımı ve gemilere tehdidinin artması
üzerine gemilere "acil kalkış" emrinin verilmesi üzerine personelimi
toplayarak gemiye döndüm.17:30 civarında 3 subay, 10 astsuay,10 Deniz Harp
Okulu öğrencisi, 60 er ve 120 civarında depremzede sivil ile birlikte gemimi
liman dışına çıkarttım. Değirmendere ve TÜPRAŞ yanarken motorin sızıntıları
arasında seyir yaparak Marmara’ya çıktım ve İmralı kuzeyinde kaldım...Daha
sonra uydu telefonunu kullanarak herkese ulaşmaya çalıştık. Sonuçta 2
astsubayın aileleriyle birlikte hayatlarını kaybettiklerini, 38 astsubayın
evlerinin hasar gördüğü/yıkıldığı ve büyük zarar gördüklerini tespit ettik. 20
Ağustos’a kadar Dil Burnu’nda kaldık. Personelin önemli bölümü peyderpey
Karamürsel ve Ereğli’den buldukları balıkçı tekneleriyle gemiye geldiler. TÜPRAŞ
yangınının kontrol altına alınmasıyla birlikte 20 Ağustos’ta dayanılmaz kokular
altında kalan Poyraz a geri döndük.’’
Olağanüstü Başarılar. Evet, 17 Ağustos 1999
Salı günü, 1700 de başlayan üssü tahliye harekatı son geminin 20.00 sularında Poyrazdan ayrılmasıyla
son buldu. Donanmanın bel kemiği
firkateyn ve denizaltılar olağanüstü şartlar altında 30 dakika içinde
birbirlerine çapariz vermeden limanı terk etmişti. Gemiler 3 gün sonra ölüm
kokan üslerine geri döndüler. Çok üzgündüler. Ancak donanmayı tüm gemileri ile
birlikte korumuşlardı. Bu süreçte büyük özveriler ve kişisel kahramanlıklar
yaşanmıştı. E. Amiral Caner Bener’in anlatımıyla, Donanmanın tersanede havuzda
bulunan TCG Gemlik firkateyni, II. Komutanı Binbaşı Cem Çakmak (Merhum E.
Tuğamiral) tarafından büyük bir özveri ile havuzdan indirilmiş ve yedekte bölge
dışına çıkarılmıştı. Tersanede donatımı devam eden Donanmanın en yeni
firkateyni TCG Kemalreis, üzerine
rıhtım vinçlerinin düşme tehlikesi üzerine Komutan Yarbay Sinan Sinani ve
İkinci Komutan Yarbay Ardan Kıratlı’nın gösterdikleri büyük gayretle liman
dışına çıkarılmıştı. Benzer şekilde tersanede bulunan ve kazanı onarımda olan
TCG Ege firkateyni de İkinci Komutan Binbaşı Fahir Gür komutasında, bir asteğmen
tarafından acil olarak seyre kaldırılan TCG Gazal romörkörü ile yedeklenerek
liman dışına çıkarılmıştı. Depremin ilk saatlerinde halatlarını koparan
denizaltılar denizaltıcılarımızın olağanüstü gayretleri ile kontrol altına ve
emniyete alınmıştı. Gemileri seyre kaldıran personel her gemide kadronun
üçte birinden dahi azdı. Zira pek çok gemi personeli ya enkaz altında kalmış,
ya da enkaz altında kalan ailelerine yardıma gitmişti. Gemilerde çok sayıda yaralı
sivil de bulunuyordu. TCG Gaziantep firkateynine anne ve babasını kaybeden bir
bebek bile getirilmişti. İşte bu şartlarda savaş gemileri hem afetin ilk
saatlerinde Gölcük’te yaraları sarmaya personelini yollamış; bölgede ikamet
eden ailesini gören ve emniyetini sağlayanlar derhal gemilerine dönerek gemilerini
kısa sürede Marmara’ya çıkarmıştı. Bu süreçte İstanbul’dan akın akın malzeme ve
gönüllüler taşıyan yüzlerce değişik teknenin Poyraz’a akması ve halk-donanma dayanışmasının
denizdeki boyutunu sergilemesi asla unutulmayacak tablolar sunmuştu.
Donanmanın Emsalsiz Dayanma Gücü Neticede
bu büyük felakete donanma, tek bir gemi ya da uçağını kaptırmadan bütünlüğünü ve
harbe hazırlığını koruyabildi. Aynı donanma daha sonra kuvvet çoğunluğu ile
Preveze Zaferinin yıldönümü olan 27 Eylül 1999 tarihinde Marmaris’teki Aksaz
Üssüne intikal edecek; Ege’de ve Doğu
Akdeniz’de stratejik dengeleri alt üst
ederek, sonuçları bugüne kadar uzanan yeni tarihi süreci başlatacaktı. İntikalde
tüm varlığı ile Ege’de büyük bir atışlı tatbikat icra edecek ve küllerinden
doğduğunu dünyaya haykıracaktı. Aynı haykırmayı FETÖ kumpasları ve 15 Temmuz
darbe teşebbüsünden sonra tekrar yaşadık. Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet
Donanması asla pes etmeyeceğini her durumda ispatlamıştır. Bu özelliğini asla
kaybetmeyeceğini ve kimsenin bu özelliği test etmeye değil teşebbüs, hayal bile
etmemesini buradan bir kez daha vurgulayalım.
Dilerim Donanmamız bir
daha böyle bir doğal afet ile karşılaşmaz. 17 Ağustos depreminde kaybettiğimiz
tüm vatandaşlarımıza Allahtan rahmet, kederli ailelerine başsağlığı diliyorum.
O gece büyük fedakarlık göstererek donanmamızın ateş gücünü koruyan personele
milletimiz adına takdir ve şükranlarımı sunuyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder