22 Eylül 2014 Pazartesi

Deniz Kurmay Albay Murat Özenalp

Description: IMG_0131 


Mavi Vatan
Amiral Cem Gürdeniz
Deniz Kurmay Albay Murat Özenalp
Onu ilk kez, 1995 yılında sınıf arkadaşım amiral Türker Ertürk’ün gemi komutanı olduğu TCG Alçıtepe muhribinin harekât subayı olarak tanımıştım. 2002 yılında komodorluğum sırasında TCG Gediz II. Komutanı olarak benim emrimde de çalışmıştı. Dinamik, akılcı, aydın, çalışkan, araştırmacı, yüksek karakter sahibi, çok iyi bir denizci, örnek bir lider, sınıf birincisi bir kurmay ve mükemmel bir aile reisi idi. Komutanlığını yaptığı TCG Gökova firkateyninden ayrıldığında personelinin ardından hüngür hüngür ağladığını duymuştum. Balyoz kumpasına henüz eklenmediği 2011 yılında da, bizlerin ilk esir alındığı 11 Şubat tutuklamalarına karşı yapılan, 19 Şubat 2011 Anıtkabir eylemine bulunduğu Marmaris Aksaz’dan yüzlerce silah arkadaşımızı ve ailelerini Ankara’ya o getirmişti.   O denli  cesur ve yüksek ruhlu bir denizciydi.
2011 yazında Hint Okyanusu’na ilk kez gönderilen Türk Deniz Görev Grubunun komodoru da Murat idi. Çok başarılı olduğu bu sefer sırasında bizler Hasdal’da tutukluyduk. Onu sefer sonrası Balyoz denen Türk tarihinin yüzyıllarca utanarak lanetleyeceği sefil kumpas davanın mahkeme salonunda gördüğümde, başarılarından dolayı kutlamış, her başarılı ve seçkin Türk denizcisinin Balyoz kumpasına eklendiğinden, bu dava için üzülmemesi gerektiğini hatırlatmış ve ona “21nci yüzyılın Hint Kaptanı ve de Murat Reisi sen oldun“ demiştim. 
                  Murat’ı son olarak 21 Eylül 2012 günü, çadır tiyatrosu Silivri Mahkeme salonunda Balyoz kepazeliğinin karar duruşmasında görmüştüm. Onun neşeli, hayat dolu aydınlık yüzü o karanlık günde bile ışık saçıyordu. Eğer Balyoz kumpası hiç olmasaydı, bugün sınıf birincisi bir Tuğamiral olarak görev yapıyor olacaktı. Eğer bu kumpasa rağmen Amiral yapılsaydı, ertesi günü istifa eder, makam ve rütbe hırsızlarının yanında anılmayı reddederdi.
Murat’ı, Cumhuriyet Donanmasının bu seçkin evladını, 1 Mayıs 2014 günü öğle sularında geçirdiği beyin kanaması sonucunda kaybettik. Bir haftadır yoğun bakımda olduğu GATA’da hayata gözlerini yumdu. Kurulan kumpasa, kumpas itiraflarına rağmen tutsaklığının devamına, Türkiye’nin her geçen gün kirlenen ortamına ve eşi ile çocuklarına duyduğu özleme dayanamayan yorgun bedeni, bir açık görüş günü pes etti ve beyin kanaması geçirdi.
Onun kaybına isyan etmemek mümkün mü? Ölümüne neden olan kumpas bir davanın yarattığı olaylar zincirine lanet etmemek mümkün mü? Onun ölümü ile asıl ölenin, kamu vicdanı ve devlet olduğunu haykırmamak mümkün mü?
Şimdi soru sormak zamanıdır. Genelkurmay Başkanlığı Yargıtay’ın Balyoz kararında 237 kişi arasında 97’si muvazzaf, 134 denizcinin; buna karşılık 37 karacı içinde 1 muvazzafın bulunmasının yarattığı açık dengesizliği ve tarafgirliği neden görmezden gelmiştir. Eğer denizci muvazzaflar da karacı muvazzaflar gibi tahliye edilseydi. Murat Özenalp  bugün yaşıyor olmaz mıydı?
Bu davada en çok sayıda muvazzaf subaya sahip Deniz Kuvvetleri Komutanlığı, halen idari komutasına sahip olduğu bu subaylarına neden sahip çıkmamıştır. Bu hukuksuzluk ve kumpas itiraflarının MGK gündemine kadar taşındığı bir ortamda, neden hiçbir şekilde bu masum denizcileri sahiplenmemiş, onları kaderine terk etmiştir. Sadece hastalık ve koma durumlarında mı bu personele sahip çıkılmalıdır?
Dünya âlemin Balyoz davasının bir kumpas olduğunu itiraf ettiği ve sonu bir PKK affına bağlanacağı dillendirilen bir dönemde, bu rezil davanın tutsaklarına neden gereken sağlık özeni gösterilmez? Askeri cezaevlerinde kalan tutsaklar Genelkurmay Başkanlığı kontrol ve denetimindedir. Bu büyük bir sorumluluktur. Yaş ortalamasının 50 üzerinde olduğu çok sayıda en seçkin amiral, general ve subayın büyük bir yalan ve iftiranın varlığını bilerek tutsak edilmelerine rağmen, en azından gerekli sağlık alt yapısının bu cezaevlerinde tam olarak sağlanamaması ve ambulansların yetersiz ve ekipsiz olması yaşam hakkı ihlali değil midir? Bir orgenerale GATA’da ortalama beş doktor düşerken, Hasdal gibi en yoğun dönemde 200’e yakın tutsağın kaldığı bir cezaevinde bile sadece bir doktorun gündüzleri görev yapması vicdanları yaralamaz mı? 
Son soru. Genelkurmay Başkanlığı ve en çok tutsağa sahip Deniz Kuvvetleri Komutanlığı gerçeklere, en üst düzey itiraflara rağmen Balyoz oyununa hala hukuka saygılıyız yalanı altında sırtlarını dönmeye devam mı edecek?
Murat Özenalp’in tutsak iken ölümünde Balyoz kumpası zincirindeki her halkanın ve bu zinciri dışarıdan ellerinde tutarak destek veren ve sessiz kalan herkesin sorumluluğu vardır. Bu sorumluluktan aradan 100 yıl bile geçse kimse kaçamaz.

Murat kardeşim, köprü üstünü erken terk ettin. Seni çok özleyeceğiz. Emin ol, adını Ali Tatar, Berk Erden ile birlikte nefes aldığımız sürece yaşatacağız. Bu bahriyenin gerçek sahipleri Hint Kaptanı Murat Reisi sonsuzluk okyanusundaki son seyrine gözyaşları içinde uğurluyor. Rotan Cennet Olsun.   

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder