Atlantik ve Asya arasında sıkışan
Hindistan
Hindistan’ın Çin ile mevcut ekonomik
ilişkisi, başta Çin Donanmasının Hint Okyanusundaki artan deniz varlığını ve
her geçen gün genişleyen Çin etki alanını dengelemesini zorluyor.
Hindistan
bir açmaz yaşıyor. Çin ile
Hindistan, 2014 yılında saatte 7 milyon dolarlık ticaret yaptılar. Temmuz 2015
sonrası Hindistan’ın Şanghay İşbirliği Örgütüne (ŞİÖ) tam üyelik sürecine
girmesi de jeopolitik olarak iki ülkeyi yakınlaştırıyor. Ancak diğer yandan
aralarında ciddi sorun alanları var. Hindistan’ın Çin ile Güney Tibet sınırı, Çin’in stratejik ortağı Pakistan ile Keşmir
sorunu var. Bu sorunlar nedeniyle her iki ülkeyle değişik zamanlarda
savaştılar. Çin-Pakistan stratejik işbirliğinin temeli bu sorunlara
dayanmaktadır. Halen ABD’nin açık düşmanı haline dönüşen Rusya Federasyonu ile
Hindistan, soğuk savaş yıllarından bu yana devam eden stratejik ortaklık
içindeler. Rusya Hint Donanmasının arkasındaki askeri teknoloji devi. Bu sayede
nükleer denizaltılar ve uçak gemileri inşa edebiliyorlar. Hindistan, ŞİÖ içinde
tam üyelik aşamasında olmasına ve soğuk savaş yıllarından bu yana
bağlantısızlar liginde lider ülke olmasına rağmen yeni konjonktürde
Avrupa-Atlantik yapı ile ileri seviyede ilişkiler geliştiriyor. Bu durum ABD
için son derece önemli. ABD, bir gerilim ve silahlı çatışma riski yaratmadan
Çin’i çevrelemeye ve bu amaç içinde Hindistan’ı yanına çekmeye büyük çaba sarf
ediyor. 2005 yılında Hindistan ile nükleer teknoloji alanında imzaladıkları
işbirliği antlaşması bu ilişkilerin geldiği seviyeye iyi bir örnektir. Böylece ABD,
kendi iradesi dışında nükleer güç sahibi olan bir ülkenin bu statüsünü
tanımakla kalmadı, aynı zamanda işbirliği geliştirdi. Özetle Hindistan bir
açmaz içinde. Her iki tarafı da dengede tutmaya çalışıyor. Bu da zorluklar
yaratabiliyor.
Çin
tahmin edilemiyor. Günümüzde,
Hindistan, bir yandan Çin ile ekonomik ilişkilerini artırmaya yönelirken diğer
taraftan Çin’in Hint Okyanusu ve Tibet sınırındaki askeri faaliyetlerinden
şikayet ediyor. Diğer yandan Hindistan için Çin’in en önemli özelliği tahmin
edilemez olması. Bu özellikle nükleer arenada öne çıkıyor. Bu alan, savunma ve güvenlik stratejilerini
nükleer silahlar üzerine kuran her iki devlet arasında gelecekte çıkacak ciddi
krizlerde belirleyici faktör olacak.
Asıl
rakip Çin Donanması. Kendisini her
geçen gün Hint Okyanusunda sıkıştıran Çin Donanması, Hindistan için 21’nci yüzyılda bir endişe kaynağıdır.
Bu durumu ABD kullanmaktadır. Dolayısıyla Hindistan ABD’nin Asya Pasifik’e
yönelik yeni pivot stratejisinde en önemli ülkelerin başında gelmektedir.
Hindistan donanması, Çin’in dış ticaretinin önemli bölümünün geçtiği Malakka
Boğazını, arkasında ABD desteği olduğu sürece batı yönünden kontrol altına
alabilir. Çin ile Hindistan’ın temel sorunlarından birisi de gerek Hint
Okyanusu gerekse Pasifik Okyanusu kıyısında etki rekabeti üzerinde odaklanıyor.
Karşılıklı
Hamleler. Hindistan,
uyguladığı güvenlik ve dış politika ile hem ABD hem Çin’e farklı mesajlar
veriyor. Rusya ile iyi ilişkiler geliştirirken, Çin’e karşı Tibet sınırında
silahlanmaya devam ediyor; Çin’in ezeli rakibi Vietnam’a gelişmiş füzeler
satıyor, Japonya ve ABD ile ortak deniz tatbikatları yapıyor. ABD’den uçak
gemisi teknolojisi alanında yardım alıyor. Diğer yandan, Çin’in Güney Çin
Denizindeki haksız egemenlik iddialarına da karşı çıkıyor. Hatta söz konusu
tartışmalı sulardan savaş gemilerine zararsız geçiş yaptırıyor ve böylece
egemenlik iddialarını tanımadığı mesajını veriyor. Ayrıca Çin’in deniz
egemenlik sorunları yaşadığı ülkelere savaş gemileri ile liman ziyaretleri
yaptırarak donanma diplomasisini bu yönde kullanıyor. Ancak Hindistan bu
süreçte dikkatli davranmaya özen gösteriyor. Örneğin, ABD’nin FON (Seyir
serbestisi harekatı) faaliyetlerine katılmıyor. Böylece Çin’e, Pasifik’te ABD
İle ortak hareket ettiği izlenimini vermek istemiyor. Çin de karşı hamle olarak
Hint Okyanusunda nükleer ve konvansiyonel denizaltı karakolları başlatıyor.
Savaş gemileri ile Hindistan’ın en büyük rakibi Pakistan ile Bengaldeş ve
Cibuti’ye liman ziyaretleri yapıyor ve ‘’İnci
Taneleri’’ doktrini paralelinde Gwadar/Pakistan, Sri Lanka, Bangladeş ve
Cibuti’de üs geliştiriyor. Çin Doğu ve Güney Çin Denizi dışında sert güç
tehdidine başvurmadan her alanda yumuşak güç ve özellikle ekonomik
yeteneklerini kullanarak etki alanlarını genişletiyor.
ABD’nin
Hedefi: Hindistan’ı Asya’dan koparmak. ABD’nin önümüzdeki dönemde en büyük hedefi Hindistan’ı yanına tam
çekmek ve onun bağlantısızlık ilkesini zamanın ruhu paralelinde değiştirmek ve
özellikle silahlanmada Rusya’dan uzaklaştırmak olacaktır. Ancak Hindistan’ın ABD’ye güvenmediğini de
ekleyelim. Asya’da ABD’nin sicili çok bozuk. Hindistan, 20’nci yüzyıldaki
bağlantısızlık politikasını günümüzde denge politikası ile yürütmeye çalışıyor
ve hem Atlantik hem Asya bloğuna yakın durmaya çalışıyor. Pasifikte işler,
Ortadoğu’dan farksız. ABD’nin 2 milyon vatandaşını öldürdüğü Vietnam’la
stratejik ortak olabildiği ve silah satış ambargosunu geçen hafta kaldırdığı
bir konjonktürdeyiz. 7 ve 8 Haziran’da ABD başkentine yapacağı ziyarette
Obama’nın Hint Başbakan Modi’yi ordular
arasında lojistik destek anlaşmasını imzalatabilmesi Hindistan’ın 21’nci
yüzyıldaki duruşunun önemli bir ip ucu olacaktır. Son tahlilde Asya’nın
Hindistan’ı kaybetmesi dünya barışının geleceğini menfi yönde etkileyecektir.
Kitap
Tavsiyesi; Kaynak
Yayınlarından yeni çıkan Dr. Cüneyt Akalın’ın yayına hazırladığı Hindistan’ın
ilk Başbakanı ve kurucu liderlerinden Pandit Cevahirlal Nehru’nun ‘’Dünya Tarihi: Kesitler’’ kitabı bir
baş yapıt özelliğinde.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder