20 Eylül 2013 Cuma

Cumhuriyet dönemi ve Haliç


cemgurdeniz
Kurtuluş Savaşı sonrası Lozan'la İstanbul bölgesi askersizleştirilmiş statüye geçirildiğinden, Taşkızak Tersanesi'ndeki askeri olanakların bir bölümü, yeni kurulan Gölcük Tersanesi'ne taşındı. Böylece Montreux Sözleşmesi'nin imzalandığı 1936 yılına kadar donanma gemilerinin Haliç'te önemli faaliyeti olmadı. Zaten tersaneler de önce 33 yıllık Abdülhamit dönemi ve sonrası yaşanan sürekli savaşlar nedeni ile pek çok yeteneğini kaybetmişti.
Neredeyse son 50 yıldır yeni gemi inşa edilmemişti. Cumhuriyet, ilk gemisini 1937 yılında Gölcük'te inşa edecekti. Montruex Sözleşmesi sonrası, İstanbul eski statüsüne kavuşunca, Donanma, Taşkızak Tersanesi'ni geliştirmeye devam etti. Diğer tersaneler de değişik dönemlerde Seyri Sefain, Şirket-i Hayriye, Fabrikalar ve Havuzlar Müdürlüğü, Deniz Yolları, Denizcilik Bankası vb. kamu kurum ve kuruluşlarının hizmetinde kaldı. Bu arada her geçen gün büyüyen donanmaya ait savaş gemilerinin onarım ve bakım için Taşkızak Tersanesi'ne giriş ve çıkışları Galata ve Unkapanı köprülerinin açılış kapanış zamanlarına aşırı bağımlı hale gelince ve acil onarım ihtiyaçlarında ciddi sıkıntılar yaşanınca, 1990'ların başında yeni tersane arayışına girildi.
1999 Marmara Depremi sonrasında Gölcük Tersanesi'nin suüstü gemi inşa kızaklarının yok olması sonucu, Pendik (İstanbul) Tersanesi Deniz Kuvvetleri'ne devredilince, Taşkızak Tersanesi kapatılarak bu tersaneye taşındı. Böylece 2000 yılında Donanma savaş gemisi onarım/inşaat varlığını Kasımpaşa bölgesinden tamamen çıkarmış oldu. Aslında bu, gelişen şartların zaruri kıldığı doğru bir karardı. Bahriyenin varlığı bugün için tarihi Divanhane binasında bulunan Kuzey Deniz Saha Komutanlığı ve Cezayirli Gazi Hasan Paşa (Kalyoncu) kışlasında devam ediyor.
Bugünkü durum
Özetle, Haliç bölgesi 500 yıllık Türk denizcilik tarihinin bir merkezi durumundadır. Şimdi, geçmiş ve gelecek nesilleri temsil eden İstanbul halkının hiçbir şekilde fikri sorulmadan; çoğulcu demokrasilerin olmazsa olmaz şartı katılımcılık prensibi içinde, halkın görüş ve önerilerine, bir anket, bir kamuoyu yoklaması ve plebisitle başvurulmadan Kasımpaşa'nın 500 yıllık deniz tarihi yok ediliyor.
Altın Boynuz bir nevi Altın Ranta dönüşüyor. Basından takip edebildiğimiz kadarıyla, rant kurbanı 250 dönümlük alandaki tarihi doku ve yapılar korunacak; Haliç bölgemiz, marinalar, oteller ve AVM ile canlanacakmış. Neden marina, neden otel ve neden AVM? Bu seçimi İstanbul halkı adına kim yaptı?
Haliç, tarih ve kültür merkezi olmalı
Yüzlerce yolcu motoru, İDO'nun deniz otobüsleri, Salıpazarı/Karaköy rıhtımına yanaşıp kalkan dev yolcu gemileri ve günde 150 geminin geçtiği Boğaz trafiği içinde çatma riskinin en yoğun olduğu bu en karmaşık alanındaki marinaları, hangi amatör denizci kullanmak ister. Köprüler sık sık açılmadığına göre hangi yüksek direkli yelkenli veya yüksek gövdeli yat bu marinaya girebilecek?
Bu bölgede sadece zengin turistlerin kalabileceği beş yıldızlı oteller ya da AVM'ler yerine neden ABD/Washington DC'deki, Smithsonian benzeri müzeler zinciri düşünülmüyor? Neden Valide kızağının içine Kırım Savaşı'nın efsanevi kalyonu Mahmudiye'nin bir replikası yapılmıyor? Neden aynı alanda sivil bir denizcilik müzesi kurulmuyor? (Bu arada Donanmanın Beşiktaş'ta büyük bir deniz müzesi varken, sivil denizciliğimizin hala bir müzesi yok) Neden, Karaköy ve Salıpazarı rıhtımlarına yanaşan dev cruise gemilerine ve tarihi yarımadaya yürüme mesafesindeki bu bölgede yeni etnografya, teknoloji, sanat, kültür ve tarih müzeleri ya da akvaryum kurulmuyor?
Neden hükümetin övünerek koruduğunu iddia ettiği Osmanlı mirası sadece Topkapı Sarayı' nda sergileniyor ve depolarda tutulan on binlerce obje için yeni müzeler kurulmuyor? İstanbul'da 33 müze olduğu ve bunun 12 milyonluk turistik bir şehir için ne denli yetersiz olduğu görülmüyor mu? Kopenhag-Danimarka'da 150, Stockholm-İsveç'te 70, Kyoto-Japonya'da 203, Hamburg- Almanya'da 60, Berlin'de 180 müze olması yöneticilerimizi hiç mi ilgilendirmiyor?
Litorum usus, publicus est
(Kıyılar halkın kullanımı içindir)
İngiliz kraliyet donanmasının kalbi, Portsmouth'da atar. Zira Trafalgar deniz savaşında (1805) Amiral Nelson'ın hayatını kaybettiği sancak gemisi HMS Victory ile sanayi devriminin ilk ürünü HMS Warrior müze gemileri burada bulunur. Kıyı şeridinde ayrıca başka müzeler de bulunur. Cameron hükümeti bırakın bu alanda beş yıldızlı otel yapmayı en ufak tadilat bile yapamaz. Çok iyi bilir ki İngiliz halkı böyle bir şeye izin vermez.
Bir topluluk ortak tarihi mirasının bilincinde olarak ve onu koruyarak millet olur. Tarihimizin içinden gelip geleceğe uzanan 500 yıllık denizcilik mirasımızı gelecek kuşaklara mutlaka aktarmalıyız. Unutmayalım uygarlık, denizde ve kıyıda başlar. Roma hukukunun en temel prensiplerinden birini burada hatırlatalım. "Litorum usus, publicus est." (Kıyılar halkın kullanımı içindir.) Dünyanın en değerli coğrafyasında 500 yıllık denizcilik mirası ve geleneği, rant uğruna yok edilmemelidir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder