Mavi Vatan
Amiral Cem Gürdeniz
Ermeni Olayları, Emperyal Blok ve II.Abdülhamit Donanması
93 (1877-78) Osmanlı-Rus
Harbinde Rus orduları İstanbul Yeşilköy’e kadar gelmiş ve İstanbul’u işgalden
İngiliz Donanması kurtarmıştı. Savaş sonunda önce Ayastefanos ve daha sonra Berlin
Antlaşması imzalandı. Berlin
Antlaşmasına göre Kars, Batum, Artvin ve Ardahan sancakları Rusya'ya
bırakıldı. Osmanlı İmparatorluğu, Doğu Anadolu'daki illerde Ermeniler lehine ıslahat
yapacaktı. Bu fırsatı kullanan ve örgütlenmeye başlayan Ermeniler, birçok yerde
Ermeni komite ve cemiyetleri kurdu, Rusya’nın ve İngiltere’nin desteklemesiyle
Ermeni Cemiyetleri, Avrupa’ya da yayıldı. Amaçları Doğu Anadolu’da özerk veya
bağımsız bir Ermeni devleti kurmaktı.
1885 yılından itibaren, Doğu Anadolu’daki Ermeniler, Türk köylerine
saldırmaya başladılar. Van, Erzurum, Bitlis’te ayaklanmalar çıktı. Osmanlı
Devleti haklı olarak, bu olaylar karşısında ciddi önlemler almak zorunda kaldı.
Bu alınan önlemler esnasında, Anadolu’da bulunan emperyal devletlerin dış temsilciliklerinin
ve Anadolu’da yaşayan vatandaşlarının gayrimenkulleri de zarar gördü. Bu
zararların tazminat adı altında ödenmesine karşı çıkan II’nci Abdülhamit’e,
değişik bir teklif götürüldü.
Size Gemi Satalım. II’nci Abdülhamit’in
Donanmaya önem verdiğini günümüzde savunan yazarlar, 1897 Türk-Yunan
Savaşı’ndan sonra onun ders çıkararak ABD, İngiltere, Almanya, Fransa ve
İtalya’dan Peyk-i Şevket sınıfı kruvazörler ile Taşköprü ve Kastamonu sınıfı
ganbotların tedarik edildiğine vurgu yaparlar. Ancak donanma ve gemi sevmez bir
sultanın aniden böyle bir karar vermesinin nedenlerini sorgulamazlar. Perde arkasındaki
nedenleri araştırmazlar. Bu tedariklerin arkasında Ermeni olayları ve
emperyalist devletlerin aç gözlülükleri vardır. Açıklayalım.
Yüksek Fiyatlı Savaş Gemileri. 1897 Türk-Yunan
Savaşından sonra başta, Hamidiye, Mecidiye ve Drama kruvazörleri olmak üzere,
ABD ve Avrupa ülkelerine ‘normal piyasa
fiyatları üzerinde’ savaş gemileri ısmarlandı. 50 yıla yakın İstanbul’da
görev yapan İngiliz diplomat Ediun Pears, hatıratında (Fifty Years in
Constantinople, The Anehan Press, Londra, 1916) şunları yazıyor:
“Ermeni olayları sırasında ABD,
Fransa, İtalya ve İngiliz azınlıklarına ait gayrimenkullere büyük ölçüde zarar
verilmişti. Türk Hükümetinin zarar ve ziyanı karşılaması gerçeği, ortadaydı.
Azınlıkların temsilcileri zararların karşılanmasını talep edince, Bab-ı Ali
tarafından, bu talepler reddedildi. Ancak ısrarlı tutumlarını sürdürdüler ve
gerekirse haklarını almak için zora başvuracaklarını bildirdiler. Bunun üzerine
Sultan Hamit, hem hak talebinde bulunan devletleri memnun edecek, hem de kendi
ülkesinin itibarını zedelemeyecek bir formül arayışına düşmüşken, ABD Sefirinin
ortaya atmış olduğu görüş pek makul oldu. Bu görüşe göre, devletin tazminat
ödemesine mani olan yasalar, herhangi bir dış devletten gemi alımına mani
değildi. Ismarlanan bu gemilerin ücreti, istenen tazminatlar üzerine eklenerek
ödenecekti. Padişah, ABD Sefiri aracılığıyla büyük bir gizlilik içinde
Amerikalı Cramp acentesini, saraya davet etti. Geminin tipi belirlendi,
ayrıntılar dikkatle gözden geçirildi, kontrat hazırlandı ve geminin (Mecidiye
y.n.) siparişi verildi. Şişirilmiş maliyet önce ABD Büyükelçiliğine ödenecek, o
da doğal olarak bu parayı istediği gibi sarf edecekti. Benzer uygulama İngiliz,
İtalyan ve Fransız talepleri için de uygulanmıştı. İtalyanlar için uygulamada
küçük değişiklikler yapıldı. Eski bir zırhlı (Mesudiye y.n.) Cenova’daki
Ansoldo Tersanesine onarım maksadıyla gönderilerek, İtalyan taleplerinin de
onarım maliyetine eklenmesi istenmişti.”
Söz konusu dönemin bahriye subaylarından Emin
Yüce de, hatıratında da (Şakir Batmaz-Abdülhamit Donanması’nda Bir Bahriyeli-TİMAŞ
Yayınları-2010) bu konuda şunları söylüyor:
“II’nci Abdülhamit gibi donanmadan
uzak duran bir padişahın devri saltanatında, ciddi bir şekilde savaş gemisi
inşa ve teçhizi mümkün değildi. Ancak bir gün oldu ki Amerikan Hükümetine yeni
bir sitimli muhafazalı kruvazör (Mecidiye), İngiltere’ye benzer bir kruvazör (Hamidiye)
ile büyük ve küçük bir yat, Almanya’ya kruvazöre benzer iki küçük gemi,
Fransa’ya dört torpido muhribi ile dört torpidobot ve on ganbot, İtalya’ya
dokuz torpidobot ısmarlandı ve iki büyük nakliye gemisi alındı. Bu siparişler
1904 ile 1907 arasında ve sessiz sedasız yapılmıştı... Bu inşa ve tamir
siparişleri ile Avrupa Hükümetleri ile vakit vakit akdedilen anlaşma ve
kontratların nedeni, Osmanlı’da bu ülkelere bağımlı ya da yakın azınlıkların
iktisadi çıkarlarına hizmet etmeye ve her birine, birer miktar para kazandırmak
maksadına yönelik imiş... Bu inşaatın heyeti mecmuası, bize bir donanma vücuda
getirmekten çok uzak ve hatta o zamanki Avrupa Filolarının teşkilatına nazaran
gülünç ise de, yine de bir şeydi. Çünkü savaş gemilerimiz namıyla Çanakkale ve
İstanbul da yatan tekneler, kadın ve çocuklarımızı bile aldatamayacak kadar
harap ve berbat idi.”
Niteliksiz İnsangücü Savaşamaz. Ne çelişkili bir durum. Ermenileri Osmanlıya
karşı kışkırt. Ayaklanmalara neden ol. Sonra tazminat iste. Bir tarafta
donanmayı yok etmeye yeminli bir padişah ve diğer yandan donanmadan nefret eden
bu padişaha, kendi çıkarlarını kollamak için yüksek fiyattan zorla savaş gemisi
aldıran emperyalist blok. Dünyada hiç bir devlet ya da blok, rakip gördüğü bir
devletin donanmasını güçlendirmek için o devlete zorla savaş gemisi aldırmaz.
Ne zaman aldırır? O gemilerin etkinlikle kullanılamayacağından emin olduğunda. II’nci
Abdülhamit’in iktidarının son yıllarında ABD ve Avrupa baskısıyla aldırılan bu
yeni gemiler donanmayı güçlendiremedi. Zira son 27 yılda kurumsal kültür,
doktrin ve komuta kontrol birliği tamamen kaybedilmişti. Bilgisiz ve tecrübesiz
amiral ve denizciler, en yeni gemilere de sahip olsalar, bu gemilerin savaş
gücüne dönüşmesi yıllar alacaktı. Daha da kötüsü yeni alınan gemiler, II’nci
Abdülhamit’in iktidarı 1909 yılında sona erene kadar, onun iradesi dışında
değil seyir ve tatbikat yapmak, kışları ısınmak maksadıyla bile sitim
kazanlarını yakamadılar. Modern gemilere basit odun sobaları kuruldu. Donanmanın
bu zor dönemde, özellikle personel ve kurumsal kültüründeki kayıpları ile operatif
zayıflığı daha sonra Libya ve Balkan Harplerinde deniz cephesinde ağır
gerilemelere ve kayıplara neden oldu. Donanmasızlık Birinci Dünya Savaşında
emperyalist istila gücünün Anadolu’ya ayak basmasına yol açtı.
Tarihten Ders Almayı Becerememek. Gelelim
21nci yüzyıla. Kumpas davalarla Cumhuriyet Donanması, Avrupa Atlantik yapının
çıkarları için, en tecrübeli ve yetişmiş 40 Amiral ile çoğu amiral adayı 400 en
iyi deniz subayını F tipi örgütün ve TSK içindeki uzantılarının ihaneti ve
hükümetin onayı ile kaybetti. Bunun bedelinin ne olacağını zaman gösterecektir.
Ne diyelim? Tarihten ders almayı beceremiyoruz. Cehaletin, bilginin üzerinde
değer gördüğü toplumların, tarihten ders almak yerine, topluca acı çekmeye yatkın
olduklarını hatırlatarak noktayı koyalım.
ABD nin Suudi arabisdana satıyor gözüktüğü silahların da Bu neviden silahlar olduğunu yıllardır anlatıyorum . Büyük Ortadoğu palanı sonrası Suudlar kasdedileni çabuk anladı ve ABD sözde 70 milyar dolar lık sonra 35 Milyar doalr sonra sonra devamlı her Arap baharı denildiğinde Suudlu haramizadeler haraç oalrak silah siparişi verdiler aslında alınan silahlar verilenin yüzde onunu geçmez geçsede çalışmaz suusdi arabisdandaki ABD askerlerine gelen içki sigara ABD tarfından suudlara satılan sözde silahlar gibi Suusdi arabisdana uçaklarla gelir aslında silah oktur veya işe yaramazdı yarasada o salaklar kullanamaz .Bu sayede bir dönem daha pis aşiretleri ile devletçilik oynarlar Aynı osmanlıda ermeni olayları sonrası tazminat yerine sözde Bizim pahalıya alıp kullanmadığımız aslı haraç bedeli olna gemi siparişleri gibi.
YanıtlaSil