Mavi Vatan
Amiral
Cem Gürdeniz
Demir ve Deniz
Eski
çağlarda, Osmanlı İmparatorluğu ve Cumhuriyetin ilk on yıllarında Ege Denizine ‘’Adalar
Denizi’’ denir ve genel olarak Akdeniz içinde kabul edilirdi. Ayrı bir ismi
yoktu. 1941 yılındaki Birinci Coğrafya Kongresinden sonra Adalar Denizine Ege
Denizi denmeye başlandı.
Ordular İlk Hedefiniz Akdeniz’dir.
Mustafa Kemal, 26 Ağustos 1922 sabahı, 0530’da Afyon/Kocatepe’den gürleyen Türk
topçu ateşinden 96 saat sonra Dumlupınar’da Başkomutanlık Meydan Muharebesinde
zafere erişti. Daha sonra Batı Cephesinin tüm birliklerine “Ordular İlk Hedefiniz Akdeniz’dir, ileri”,
emrini verdi. Bu direktif aynı zamanda Anadolu’nun, denizlerle buluşmasına
yönelik bir jeopolitik direktif idi. Dumlupınar/Kütahya’dan en yakın deniz 450
kilometre uzaktaydı. 9 Eylül sabahı Türk süvarileri İzmir’e girdi. Dünya savaş
tarihinde dokuz günde bu kadar hızlı kat edilen bir mesafe olmadı.
İnönü: Akdeniz uygarlık hedefidir.
İkinci Adam İnönü, 27 Temmuz 1932 günü İzmir’de yaptığı bir konuşmada Mustafa
Kemal’in Akdeniz direktifi ile ilgili olarak şunları söylüyordu:[1]
‘’Akdeniz binlerce yıldan beri uygarlık havzası ve dünya siyasetinin
geçididir. Gazi, meydan muharebesinin sonucunu ifade eden hedefi değil, Akdeniz
siyasetinde ve uygarlığında Türk milletinin layık olduğu yüksek mevki hedefini
göstermiştir...Türk milleti binlerce yıldan beri uygarlığında ve siyasetinde
başlıca yer tuttuğu Akdeniz’den fiilen uzaklaştırılmak istendi. Türk milleti kendi
iradesi ve yenilmez azmi ile Akdeniz’deki yerini ve vazifesini aldı. Geçen on
yıl daha ispat etmiştir ki, Türk ulusunun Akdeniz’deki yeri yalnız onun hakkı
değil insanlık ve uygarlığın iyiliği için arzu edilmesi gereken haklı ve
gerekli bir yerdir. Akdeniz’de Türkiye, kuvvetli bekçilik, sadık ve dürüst
dostluk, uluslar ailesinde iyi geçimli ve barışsever bir unsur olarak gerekli
bir varlıktır. Teorik olarak, savaşın son ve kesin neticesini büyük ordularına
göstermek durumundayken Gazi’nin Akdeniz’i ilk hedef olarak göstermesine dikkat
etmeliyiz. Milli mücadelenin ruhunu,
Gazi’nin yüksek rolünü sadece Sevr Anlaşmasından kurtulmak çerçevesinde
görmek dar ve kısa bir anlayıştır. Milli mücadele Türk milletinin öyle bir
dirilmiş ayaklanmasıdır ki, Sevr meselesi bu ayaklanışın ancak ilk safhasıdır.
Gerçektir ki, en acıklı safhasıydı. Diğer safhalara varmak için ateşle, demirle
ve kanla atlanması lazım gelen yıldırıcı safhası ve ilk hedefiydi. Diğer
hedefler daha kolay olmamıştır. Ve olmayacaktır. Türk milletinin davası, yüksek
ve medeni bir milletin asil bir ideal davasıdır. Bu dava uzun ve çetin bir
davadır... Şimdiki nesiller ve gelecek nesiller bu davanın arkasından
yorulmadan ve dinlenmeden koşacaklardır. Koşmaya mecburdurlar. Türk milletinin
iradesi ve demiri, bilim ve tekniği serveti ve insanlığı ve nihayet yine
iradesi ve demiri sürekli olarak artırılmak lazım gelmelidir. Türk milleti bu
evrene diğer milletlerin veya devletlerin lütfu ile doğmamıştır. Türkiye dünya
içinde varlığını ancak kendi iradesi ile ispat etmiştir. Büyük Türk davasını
başarmak devrimci olamadan asla mümkün olamaz.’’
Asıl direktif Demir ve Denizdir.
Aslında Atatürk, Akdeniz direktifi ile İnönü’nün 10 yıl sonra yorumlamaya
çalıştığı gibi Türk ulusuna sadece uygarlık direktifi değil aynı zamanda ‘’demir
ve deniz’’ direktifi vermiştir. Asya’dan bir kısrak başı gibi Akdeniz’e uzanan
Türkiye’nin coğrafyası kaderidir. Bu coğrafyada var olmanın ve bağımsız
yaşamanın temeli demire ve denizlere sahip olmaktan geçer. Demire sahip olmak bilim,
sanayi ve üretimden gücünü alan milli ekonomiye sahip olmaktır. Sonucunda
sadece refah değil aynı zamanda emperyalizme boyun eğmeyen milli bir ordu,
donanma ve hava gücü elde edersiniz. Denizlere sahip olmakla Anadolu’nun toprak
bütünlüğünü korumakla kalmayıp, mavi uygarlık cephesindeki yerinizi alır ve sağlamlaştırırsınız.
Denize çıkmak isteyen Barzanistan ve Büyük Ermenistan hülyalarına dur dersiniz.
Ralph Peters haritalarını yırtar
atarsınız. Gelecekte 100 yıl önceki gibi karada beklemez, denizden gelecek
saldırganlara ilk tokadı denizde atarsınız. Atatürk’ün ‘’ordular ilk hedefiniz
Akdeniz’dir’’ direktifini jeopolitik anlamda gerçekleştirirsiniz. Mavi Vatanla,
Toprak Gemi Anadolu’yu buluşturursunuz. Türkiye Cumhuriyeti üzerinde özellikle
Atatürk sonrası dönemde gelişen ve NATO üyeliği sonrası perçinlenen karasal ve
kıtasal karakteri reddedersiniz. Dar
görüşlü dogmatik ve tutucu kimlikten kurtulursunuz. Yükselen Asya’nın batı
ucunda, Avrasya’nın neredeyse merkezindeki seçkin konumunuzla ne AB’ye ne NATO’ya, ne de İslam dünyasına muhtaç olmadan
onurlu ve bağımsız yaşama fırsatını gelecek nesillere sunarsınız. Kısacası
demire sahipseniz, sömürülmeyi, bölünmeyi ve savaşı yani kısacası kanı
önlersiniz.
Demir ve Denizi kim Hedefliyor? Bu
saydıklarımı 7 Haziran seçimlerine katılacak partiler içinde hükümet programına alabilmiş Vatan Partisi
dışında kaç parti var? Emperyalizmin ve kendi içimizdeki uşaklarının siyasetten
medyaya; inançtan milli değerlere; bilimden sanat ve kültüre kadar kirletmediği
ve geriletmediği bugünün vıcık vıcık görgüsüz ve erdemsiz ortamında gerçeği ama
sadece gerçeği yakalayabilen, demir ve denizi
hedefleyen kaç kişi var? Burada 3 Mayıs 2015 Mavi Vatan yazımın son
cümlesini tekrarlayacağım. Bu seçimlerde Vatan Partisini desteklemek jeopolitik
bir zorunluluktur.
[1] Prof.
Dr. Bilsay Kuruç, Buhranda Atatürk’ü Anmak. (10 Kasım 2008 Konuşması, Ankara
Üniversitesi, DTCF Farabi Salonu)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder