18 Temmuz 2016 Pazartesi

Lozan ve Montrö Kardeşliği




            Lozan ve Montrö Kardeşliği
                  Temmuz ayı Türkiye Cumhuriyeti jeopolitiğinde en önemli olayların yaşandığı bir aydır. 24 Temmuz 1923 Lozan; 20 Temmuz 1936 Montrö; 20 Temmuz 1974 Kıbrıs/Girne’de Kıyıbaşının tutulması.  Hepsinde egemenlik kazanımı vardır. Bu günler içinde şüphesiz en önemlisi 24 Temmuz 1923’tür. Cumhuriyetimizi kuran temel antlaşmanın, Lozan’ın kutlu doğum günüdür. Büyük bir diplomatik zaferdir. Devletsiz ve milletsiz kalma tehlikesi ile karşı karşıya kalan Anadolu Türklerinin, galip çıktıkları bir ölüm kalım savaşının kanla yazılmış onur belgesidir. Ancak imzalandığı 24 Temmuz 1923 günü Lozan Antlaşması ardında boynu bükük iki mavi vatan  varlığı bırakmıştı. İlki Türk Boğazları, diğeri Anadolu’ya yakın Ege Adalarıydı. Boğazlarımıza 20 Temmuz 1936 günü Montrö Sözleşmesinin imzalanmasıyla kavuştuk. 13 yıllık ayrılık dayanılmaz acı vermişti. Anadolu’ya yakın silahlandırılmış Ege Adaları hala Türkiye jeopolitiğinin ve topak gemi Anadolu’nun yumuşak karnı olmaya devam etmektedir.
                  Montrö Sözleşmesi Çok Yönlü Jepolitik Kazanımdır. 20 Temmuz 1936 günü imzalanan ve 9 Kasım 1936 günü yürürlüğe giren Montrö sözleşmesi Lozan’ın eksik kalan denizci parçasını kısmen tamamlamakla kalmamış, aynı zamanda bölgesel ve küresel deniz siyaseti açılarından çok yönlü kazanımları tetiklemiştir. Böylece Cumhuriyet, Karadeniz-Akdeniz ekseninde, Osmanlı döneminde pek çok örnekte yaşanan stratejik iç hatlar konumunda kalma riskini bertaraf edebilmiştir. Ayrıca Trakya, Anadolu’nun ayrılmaz bir parçası haline gelmiştir. Diğer yandan Montrö sözleşmesi sadece Türk boğazlarından ticaret ve savaş gemilerinin geçişini düzenleyen bir boğaz rejimi değildir. Aynı zamanda Karadeniz gibi yarı kapalı bir denizde başlı başına bir deniz güvenlik rejiminin de temelini oluşturmaktadır. Dünyada örneği az olan, bir nevi deniz silahlarını kontrol rejimi enstrümanıdır. Dolayısıyla Karadeniz istikrar ve barışı ile Montrö sözleşmesi birbirini tamamlayan kavramlardır. Montrö zaferinin yurt dışında da yankıları büyük olmuştu. İngiliz Daily Telegraph gazetesinin 21 Temmuz 1936’daki haberini Akşam gazetesi 22 Temmuz günü şu şekilde duyuruyordu:
                  Avrupa’nın hasta adamı sayılan Türkiye, iki asırdan beri kendisine görülen manevi hastalıktan kurtulmuş ve 20 sene evvel rakip devletler arasında taksim olunan Anadolu, bugünün kuvvetli adamı olmuştur. Yeni sözleşme bu düşünceyi tamamıyla tanımıştır.”
                  Montrö Sözleşmesi Karadeniz istikrarının anahtarıdır. Karadeniz, Birinci Dünya Savaşı sonrasında işgale uğrayan Anadolu’nun, Türk tarihinin ilk ve son anavatan savunmasında en önemli rolü oynamıştı. Karadeniz, lehte kullanıldığı sürece Anadolu’nun güvenlik ve emniyeti olduğunu  en zor zamanlarda ispat etmişti. Bugün de aynı prensip ve tarihsel tecrübe geçerlidir. 80’inci yaşını tamamladığı günümüzde Türkiye, Montrö rejiminin muhafazasına son derece önem vermeli, bu yükümlülüğü, sözleşmenin imzalandığı günden bu yana, en gergin dönemler de dâhil olmak üzere, azami hassasiyetle ve tarafsızlıkla yerine getirmeye devam etmelidir.
                  NATO’nun Montrö’yü Sulandırmasına İzin Verilemez. Türkiye başta ABD ve NATO olmak üzere Atlantik yapının Karadeniz’deki oldubittilerine izin vermemelidir.  Bu kapsamda geçen hafta Varşova’da yapılan 2016 NATO Zirvesinin sonuç bildirgesinin 41’inci maddesinde yer alan ‘’Karadeniz’de NATO’nun güçlendirilmiş hava ve deniz varlığının güçlendirilmesi seçenekleri değerlendirilecektir’’ tuzağına asla düşmemelidir. Bu tuzak, Romanya gibi Karadenizli bir Truva atı üzerinden Türkiye ile Rusya’yı karşı karşıya getirir. Türkiye’yi yönetenlerin de gerek devlet, gerekse siyaset adamı kimlikleri ile Montrö ve Karadeniz güvenliği, Sözleşmenin ruhu ve esası ile Türk-Rus yakınlaşması ve işbirliğine yönelik konulardaki söylem ve eylemlerinde gelecek kuşakların jeopolitik çıkarlarını düşünerek hareket etmeleri hayati önemdedir. Bu konuların bilinmemesi mazeret olamaz. Devletin Karadeniz politikası Montrö Sözleşmesi gölgesinde Deniz Kuvvetleri Komutanlığının 2015 yılında yayınlanan strateji belgesinde belirtildiği gibi olmalıdır:
                  ’Bu politika, bölge ülkeleri ile birlikte Karadeniz’e münhasır bir bölgesel kimlik ve buna dayalı bir bölgesel iş birliği ortamı oluşturmayı, bu suretle istikrarı bozabilecek olası dış müdahale ihtimalini asgariye indirmeyi, Karadeniz’i jeopolitik rekabetin dışında tutmayı hedeflemelidir. Bu hedef, Türk deniz kuvvetlerinin liderlik ettiği ya da taraf olduğu deniz ortamına yönelik muhtelif bölgesel askerî girişimlerle desteklenmelidir.’’
                  Sonsuza kadar Lozan ve Montrö. Montrö sözleşmesi 80’nci yaşını doldururken geriye baktığımızda her savaştan, her gerilimden ve her krizden başarıyla çıkmış dünyada eşi benzeri görülmeyen bir sözleşme ile karşı karşıyayız. Bu sözleşmeyi Lozan antlaşması gibi sonsuza taşımak her Türk vatandaşının görevidir. 21’nci yüzyılda dileriz bölge ülkeleri, Karadeniz sahildarları dışındaki ülke başkentlerinde yapılan stratejilerin ve planların parçası olmaz, Montrö Sözleşmesinin ruhuna sadık kalarak Karadeniz’de son 80 yıldır yaşanan denge ve barış ortamını devam ettirirler. Dileriz ki Türkiye, 24 Kasım 2015’de büyük zarar gören Türk Rus ilişkilerini düzeltmeye devam eder ve  Atatürk-Lenin dostluk dönemine geri döner. Kanal İstanbul gibi gerek Montrö sözleşmesinin sorgulanmasına gerek Marmara denizi çevresinin yıkımına neden olacak sansasyonel  bilim dışı projelere kredi vermez. Özetlersek, Karadeniz ve Türk boğazları, Anadolu jeopolitiğinin yaşamsal parçalarıdır. Her ikisini birleştiren Montrö sözleşmesidir. Sonsuza dek, ayrılmalarına izin verilmemelidir.


Başsağlığı: 15 Temmuz 2016 akşamı TSK içinde yuvalanmış F tipi Terör Örgütü tarafından girişilen kalkışma sırasında hayatını kaybeden güvenlik güçlerimize ve vatandaşlarımıza Allahtan rahmet diliyor, devletimize, Silahlı Kuvvetlerimize ve şehitlerimizin ailelerine başsağlığı diliyorum. Bu acı tecrübe ile dilerim aziz Türk Halkı kendisini on yıllarca aldatan ve kendi halkının üzerine ateş açacak kadar alçalan ABD-Pensilvanya merkezli F tipi Terör Örgütünün gerçek yüzünü görür ve ondan bir an evvel kurtulur.








Hiç yorum yok:

Yorum Gönder