9 Kasım 2014 Pazar

Donanma, Kumpaslardan Ders Almalıdır

Description: IMG_0131 


Mavi Vatan
Amiral Cem Gürdeniz
Donanma, Kumpaslardan Ders Almalıdır
         Bir ülkenin jeopolitik yönelişi sadece kara ülkesi ile sınırlı değildir.  Türk Boğazları ile Akdeniz'de doğu-batı yönünde bir kısrak başı gibi uzanan yegâne yarımadaya sahipliğimiz, Karadeniz, Akdeniz ve Ege’ye ayrı jeopolitik değer katıyor. Sevr'de Türkiye bu üç alandan soyutlanarak kabaca 400 millik kısa bir kıyıya mahkum ediliyordu. Bırakın Ege Adaları, Kıbrıs ve Türk Boğazlarını, uluslararası denizlerde sadece balıkçılık yapacak kadar bir kıyıya mahkum edilen Türkler, böylece açık denizler ve okyanuslara erişimden ebediyen soyutlanmış oluyordu.
         Kumpaslar Deniz Kuvvetleri Odaklı. Batı, 16. Yüzyılda Türk Donanması'nın Orta ve Batı Akdeniz'de ne büyük rol oynadığını asla unutmadı. 1500'lü yıllarda Türk donanması Akdeniz'de belirleyici güçtü. Türkiye Cumhuriyeti Atatürk’ün verdiği enerji ile 20. yüzyıl sonunda denizlerde 16. yüzyılda başarılanlara benzer bir durum yarattı. Bu beklenmedik bir şeydi. Üç alanda öne çıktı:            1) Teknoloji üretti. 2) Strateji ve doktrin üretti. 3) Gücünü kullandı. Kumpas davaların Deniz Kuvvetleri odaklı olmasının temel gerekçeleri bu üç alanda saklıdır.
         Teknoloji Üretimi. Cumhuriyetin ilanından sonra başlayan hamleler ve Soğuk Savaş sırasında etki alanına kendi irademiz ile girdiğimiz Avrupa–Atlantik yapıdan ‘’know how’’ transferleri ile Deniz Kuvvetleri Türkiye ortalamasının çok önünde bir teknoloji birikimine sahip oldu. 50’li yıllarda ABD’den hibe uçak alımları sonrası milli uçak projesini terk eden Hava Kuvvetlerinin hatasına düşmeden, milli savaş gemisi tasarım ve üretim hedefinden hiç bir zaman sapmadı. Soğuk Savaş sonrası Türk Deniz Kuvvetleri mühendisleri daha büyük projelere giriştiler. Radar, sonar, atış kontrol, silah sistemleri ve savaş gemi tasarımı ve inşası gelişti. Deniz Kuvvetleri, 2000 tonluk MİLGEM korvetini tasarladı,  yüzde 70 oranında milli sistemlerle donatmayı becerdi ve gemiyi donanmaya 3 yıl önce 2011 sonunda teslim etti. Eğer Balyoz ve Askeri Casusluk kumpasları 2000 yılı  başlarında kurgulanmış olsaydı, kimsenin şüphesi olmasın ki bugün ne MİLGEM vardı, ne de onun en önemli elemanı GENESİS Savaş Yönetim Sistemi.
         91 yıl önce değil gemi inşa etmek, toplu iğneyi bile ithal eden bir cumhuriyetin 21. yüzyıl başında 2000 tonluk bir korveti inşa etmeyi başarması, küresel egemenlerin kontrolü dışında gerçekleşti. Türkiye bu başarılarla, stratejik deniz savunmasında dışa bağımlılıktan kurtulmak bir yana, uzun dönemde milyarlarca dolarlık bir kaynağın yurt içinde kalmasının ve aynı zamanda ihracatın yolunu açtı. İngiliz Başbakanı Llyod George'un Birinci Dünya Savaşı sonunda Asya steplerine, ait oldukları çöllere geri dönmesini istediği 'barbar Türkler'in, deniz uygarlığı alanına girmeleri ve gemi, sistem, silah üretmeleri kabul edilemezdi! Askeri casusluk davası denilen rezil kumpasta yargılanan ve halen hapiste olan pırlanta denizciler arasında Albay Necmi Yıldırım gibi Milgem sonarına hayat veren en seçkin araştırmacı mühendisler bulunması tesadüf değildir.
Strateji ve Doktrin Üretimi. Teknoloji alanında Türkiye’deki pek çok kuruma örnek teşkil ederek önderlik eden  Deniz Kuvvetleri,  deniz jeopolitiği alanında strateji ve doktrin üretiminde de öncülük etmiştir. Bugün deniz kuvvetlerinin devlete maliyeti, yılda kabaca 1,5 milyar dolar civarındadır. Deniz kuvveti barışta, ulusal çıkarlar paralelinde deniz hak ve çıkarlarının korunması, gözetilmesi, ve geliştirilmesi için bulundurulur. Savaş durumunda, ülkenin top yekun savunmasına katkı sağlarken, deniz ulaştırma rotalarımızın açık, düşmanınkilerin de kapalı tutulmasına çalışır. Deniz Kuvvetlerimiz,  1952 sonrası, 1963'te Kıbrıs olayları patlak verene kadar, Karadeniz'e odaklanmış bir NATO donanmasıydı. Kıbrıs olayları ile Yunanistan’ın 1974 sonrası Ege Kıta sahanlığı ve adaları silahlandırması ve ayrıca 1981'den itibaren karasularını genişletme girişimleri üzerinden Ege’de genişleme politikalarını uygulamaya sokması, Türk Deniz Kuvvetlerini ön alıcı ve caydırıcı tutuma zorladı. Bu da uygun strateji ve doktrinlerin hayata geçirilmesi demekti. Benzer durum Karadeniz’de Montreux Sözleşmesine sadakat ve özellikle soğuk savaş sonrası Karadeniz’de barış ve istikrara katkıya yönelik strateji ve girişimlerle ortaya çıktı. Bu alana son olarak Doğu Akdeniz’de münhasır ekonomik bölgemizdeki deniz çıkarlarımızın korunmasına yönelik girişimler de eklenebilir.  Saydığım tüm alanlarda strateji ve doktrin üretmiş istisnasız tüm Amiral ve deniz subayları, cımbızla seçilmiş ve kumpas davalara eklenmiştir.
Gücü Kullanmak. Kıbrıs Barış harekatında krizin başlamasından 120 saat sonra Girne‘de kıyı başını tutan donanma, 1996'da Kardak Krizi'nde Güney Ege’de üstün manevra gücünü sergileyerek ön aldı. 2001'de Karadeniz'de diğer beş sahildarı ikna ederek Deniz İşbirliği Görev Grubunu (BLACKSEAFOR)'u kurdu. 2004 yılında NATO'nun Active Endeavor harekatının Karadeniz'e genişlemesine karşı KUH (Karadeniz Uyumu Harekatı) ile Karadeniz’de deniz alanında güvenlik ve istikrarın devamını sağladı. 2006 yılında Doğu Akdeniz’deki deniz çıkarlarını korumak üzere başta Akdeniz Uyumu harekatını başlatmak olmak üzere, yüksek profil sergiledi. Kardak krizi başta olmak üzere 1996 sonrası gerçekleşen saydığım bu faaliyetlerin A takımı Amiral ve Subaylar kumpas davalarla tutuklandı. Kimse kamuoyunu kandırmasın. Kumpas davaların ağırlık merkezi donanmadır. Bu durum donanmanın emperyalizmi rahatsız etme derecesinin de bir göstergesidir. Ayrıca kumpas davaların görülme sürecinde amiral ve subayların mahkeme heyetleri karşısında en karanlık günlerin hüküm sürdüğü ortamda dahi, dik durmuş olmaları da donanmanın psikososyal gücünü gösterir. Bugünün donanmasına hayat veren tüm denizcilerin bu yaşananlardan ders çıkarması ve bir daha asla emperyalizmin tuzağına düşmemesi gerekir. Donanma, kendi silah arkadaşlarını  sırtından vuracak kadar zavallılaşanlara artık izin vermemelidir. Donanma, Atatürk’ün rotasında viyalamaya devam etmelidir.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder