Mavi
Vatan
Amiral Cem Gürdeniz
Denizaltılar tahtını bırakmıyor.
Denizaltılar açık denizlere çıkışları diğer devletlerin
kontrolünde olan devletlerin her zaman tercihi olmuştur. Örneğin; İngiltere tarafından coğrafi olarak Kuzey
denizine hapsedilen Almanya, deniz ablukasını delmek için her iki dünya
savaşında da denizaltı gemilerine güvenmiştir. Aynı şekilde Avrupa-Atlantik
blok tarafından çevrelenmiş Sovyetler (daha sonra Rusya Federasyonu) da soğuk savaş dönemi ve sonrasında denizaltı
kuvvetini geliştirmeye ağırlık vermiştir. ABD kontrolündeki Japonya, Güney Kore
ve Filipinler tarafından çevrelenen Çin de aynısını yapıyor. Günümüzde sayısal
olarak en çok denizaltıya Çin Donanması sahip.
Stratejik Unsur
Denizaltılar. Denizaltıların coğrafyanın getirdiği olumsuzluklardan etkilenmemeleri,
sürpriz unsur olarak beklenmedik zamanlarda ve yerde ortaya çıkabilme
özellikleri; varlıkları ispatlanamadığı takdirde, devletleri uluslararası
hukukun kısıtlamalarından ve yaptırımlarımdan kurtarmaları ile askeri politik gelişmeleri
kısa sürede etkileyebilme yetenekleri, stratejik unsur olarak değerlendirilmelerine
yol açmıştır. Örnek verelim. İngiltere ve Arjantin arasında 1982 yılında
yaşanan Falkland (Malvinas) Adaları krizi sırasında, krizin başlangıcında
Arjantin Kruvazörü Amiral Belgrano’nun İngiliz denizaltısı tarafından ikazsız
ve 200 millik yasak saha dışında batırılması, tüm kriz süresince Arjantin Deniz
Kuvvetlerinin harekât kabiliyetini engellemiştir. Bu tek hareket ile İngiliz
Deniz Kuvvetleri kendi anavatanlarından binlerce mil uzaklıktaki Falkland
adalarına çetin kış şartlarında müdahale ederken, Arjantin Deniz Kuvvetleri adalara
çok daha yakın olmalarına rağmen savaşa müdahale edememiş ve Falkland Savaşı
İngiliz Deniz Kuvvetleri ile Arjantin Hava Kuvvetleri arasında geçmiştir.
Cumhuriyet
Donanmasının Kurucu Unsuru Denizaltılar. Açık denizlere çıkışı coğrafi
olarak başka ülkelerin kontrolünde olan deniz alanlarından geçen Türkiye de,
coğrafyadan kaynaklanan bu dezavantajını dengelemek için donanma bünyesinde
denizaltı silahına özel bir önem vermiştir. Cumhuriyet Donanmasının
kuruluşundan başlayarak günümüze kadar takip edilen programlarla büyümüştür.
Başlangıçta Sovyetlere karşı kullanılmak üzere ABD yardımı ile güçlenen filo,
Kıbrıs Barış Harekatı sonrası Alman teknolojisine dönmüştür. Bugün için
denizaltı filomuz sayısal ve teknolojik olarak, stratejik sonuçlar alabilecek
bir unsur olarak, Akdeniz’de ve dünya çapında önemli bir şöhrete ulaşmıştır. Günümüzde Balyoz ve Askeri Casusluk gibi
kumpas davalarda en çok yara alan filoların başında gelmesine rağmen gücünü
korumakta ve geliştirmektedir. Halen 6 adet havadan bağımsız tahrikli (AIP)
denizaltı inşa projesi devam etmektedir.
Asya Pasifik’te
Yoğunlaşan Denizaltılar. Diğer yandan, Asya Pasifik bölgesi süratle silahlanıyor.
Bölge, 21’nci yüzyılın yeni jeopolitik yapılanma sürecine girerken, artan
istikrarsızlıklar sahildarların silahlanmalarını tetikliyor. Geçtiğimiz
yıllarda dünya silahlanmasında en büyük pay bu bölgeye ait oldu. Silahlanmada
denizaltılar başı çekiyor. Gelecek 10 yıl içinde bu bölgede denizaltılara
yapılan harcamalar, Avrupa toplamını geçecek. Bu yıl Asya Pasifik bölgesinde
denizaltı tedariklerine 7,3 milyar dolar harcandı. 2025 yılına kadar bunun 11
milyar dolar olması bekleniyor.
ABD Donanması da, okyanusların
jandarması olarak denizaltı dünyasındaki yerini ve payını büyük bir asimetri ile korumaya devam
ediyor. Gelecek 10 yılda nükleer denizaltılara 102 milyar dolar harcayacak. Bu
değer Rusya dahil Avrupa donanmaları için toplamda 76.3 milyar dolar olacak. Asya
Pasifik’te denizaltı tedariklerinde en büyük artış Çin, Hindistan, Avustralya
ve Güney Kore pazarlarında yaşanacak. Bunun temel nedeni Güney ve Doğu Çin
Denizleriyle, Hint ve Pasifik Okyanuslarındaki deniz yetki alanları ve
egemenliği tartışmalı ada, adacık ve kayalık sorunları. Denizaltı Filosu başta
olmak üzere, Çin Donanmasının süratle güçlenmesi, Atlantikçi Japonya, Tayvan, Avustralya ve Vietnam’ın denizaltı
filolarını geliştirmelerine neden oluyor. Bu ülkelerin yanısıra Singapur,
Tayland ve Endonezya da denizaltı filolarını geliştiriyor. Bu durum, Birinci
Dünya Savaşı öncesinde İngiltere ve Almanya arasında başlayan denizaltılara
sahip olma yarışını anımsatıyor.
Nükleer
Denizaltılara Sahip Olmalıyız. Su altında akustik enerjinin yerine
başka bir tespit aracı bulunamadığı sürece, denizaltıların tespiti çok zor
olmaya devam edecektir. Bu durumda gerek deniz kontrolü, gerekse denizlerin
muhasıma kullandırılmamasını hedefleyen devletler, denizaltı sahibi
olacaklardır. Bu kapsamda nükleer denizaltıların üstünlükleri ayrı bir yazı
konusudur. Bu tip gemiler gerçek anlamda denizde stratejik seviyeden öte,
jeopolitik üstünlük sağlarlar. Türk Donanmasının da 21’nci yüzyılda şartlar ne
olursa olsun nükleer denizaltıya sahip olması hedeflenmelidir. (Brezilya ve
Hindistan bu konuda örnek alınabilir.) Böylece bağımsızlığımız ve
egemenliğimizin en büyük garantisi olan denizaltı filomuzun gelecekteki
caydırıcılığı kat be kat artacaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder