Mavi vatan
Amiral
Cem Gürdeniz
Haliç
Bölgesi ve UNESCO Koruması
Haliç kıyılarında 11 Aralık 1454’den bu yana Türk
çekiçleri gemi yapıyor. 561 yıl. Denizcileşme
gayreti içinde olan bir devlet için ne büyük bir mirastır bu.
Türk Denizciliği
Haliç’te Büyüdü. Haliç’in kuzey kıyılarında gemi yapımı, Fatih Sultan Mehmet ile başladı.
Tersane bugünkü sınırlarına Yavuz Sultan Selim döneminde genişledi. Bu dönemde
Haliç tersanesi, Camialtı, Taşkızak ve Hasköy kıyılarını kapsayacak şekilde Kâğıthane’ye
kadar uzatıldı. Kanuni Sultan Süleyman döneminde de bu kıyı şeridinde bulunan
Tersane-i Amire’ye (İmparatorluk Tersanesi) yeni yetenekler kazandırıldı. 1557
yılında Haliç’te Galata ile Kâğıthane arasında 123 iskele vardı. Kışları burada
250 kadırga karaya çekilerek bakımları yapılırdı. Sultan III. Selim döneminde
de tersane ’de ilk taş (kuru) havuz 1799 yılında inşa edildi. Sultan II. Mahmut
zamanında da ikinci taş havuz 1825 yılında, ilk ahşap sitimli gemi de 1837
yılında tamamlandı. Böylece Osmanlının sanayi devrimini kıyısından köşesinden
yakaladığı coğrafi alanın Kasımpaşa bölgesi olduğunu da söyleyebiliriz.
Denizcilik Kültürünün
Merkezi: Haliç. Tersanede ilk kalyon, 1648 yılında inşa edildi. Özellikle 1770 çeşme
baskını sonrası kan kaybeden bahriyenin toparlanmasına büyük katkı sağlayan Kaptan-ı
Derya, Cezayirli Gazi Hasan Paşa’nın, kış mevsiminde dağıtılan donanma kalyoncu
personelinin sürekli kalabileceği büyük kalyoncu kışlasını yaptırması ile Osmanlı
donanması ilk kez yaz ve kış harekât yeteneğine kavuştu. 1773 yılından itibaren
bugünkü Deniz Harp Okulu ve Teknik Üniversitenin temelini teşkil eden
Mühendishane-i Bahri Hümayun’un da Kasımpaşa’da kurulması ile burası tamamen bir
denizcilik merkezine dönüştü. 17’nci yüzyılda, sonradan kasra dönüştürülen
Aynalıkavak Sarayı; günümüzde beşincisi ayakta kalabilen Divanhane binası
(Kaptan-ı Derya karargahı) ve Cezayirli Gazi Hasan Paşa’nın konak alanına
yaptırılan tarihi Deniz Hastanesi binası ile tersane havuzları günümüzde
geçmişin temsilcileridir.
Haliç ve UNESCO Mirası. Gerek sahip olduğu
tarihi binalar ve tersane havuzları,
gerekse Osmanlı ve Türk sanayi tarihi için taşıdığı değer ile
Hasköy-Azapkapı arasındaki Haliç, Camialtı, Taşkızak Tersane bölgelerini
kapsayan alanın endüstriyel arkeoloji mirası olduğu bir gerçektir. Bölgede 500
yıllık yaşanmış ve yaşanmakta olan denizcilik mirası bu değeri daha da
artırmaktadır. Günümüzde dünya çapında UNESCO’nun Endüstriyel Arkeoloji mirası
statüsünde olan 28 alan mevcuttur. Bu alanlar arasında Haliç Tersaneler
bölgesine en yakın olanlar, Venedik Tersanesi ile Liverpool Deniz Ticaret Şehri
sayılabilir. Venedik Tersanesi 15 ve 16’ncı yüzyıllardaki Akdeniz’in sayılı
denizcilik güçleri arasında yer alıyordu. Bugün tersaneyi gezenler, taş havuzu
ve etrafında denizcilik müzesi, kütüphane olarak kullanılan korunmuş eski
binaları hayranlıklarla izler. İngiltere’nin büyük liman şehiri Liverpool, talihsiz
Titanic transatlantiğinin kayıtlı olduğu limandı. Sanayi devriminin deniz
boyutunu en yoğun yaşayan bir merkezdi. Tersane, fabrikalar, rıhtım, denizcilik
işletme binaları, atölyeler, gemici restoranları, otelleri, balıkçılar ve
benzeri bina ve tesisler ile deniz kültürünün tepe yaptığı bir yer idi. Bugün ‘’maritime mercantile city’’ (denizcilik
ticaret şehri) olarak UNESCO koruması altında. Tarihsel dokuya ters düşecek tek
bir çivi dahi çakılamıyor. Her ne kadar UNESCO listesinde olmasa da ABD’nin
Boston şehrindeki Donanma Tersanesi de ABD kanunlarına göre aynı statüde
korunuyor. ABD tarihinin bir nevi Haliç Tersanesi sayılıyor. Zira 1801 yılında
kurulmuş. 120 bin m2 alana sahip. 1974 yılında ulusal parklar idaresine
devredildi. Bölge tamamen müze gemileri ve karadaki müzelerden oluşan deniz
kültürü kompleksine dönüştürülmüş durumda.
Rant, tarihi yok
etmemeli. Nüfusu 12 milyonu aşan ve sadece 33 müzeye sahip İstanbul’da Haliç
tersaneler bölgesi 2014 yılından itibaren resmen ranta açıldı. Rezidanslar, beş
yıldızlı oteller, ofis binaları ve marinalar ile donatılması planlanan
tersaneler bölgesi ne bölge halkının ne de İstanbul halkının çoğulcu
demokrasilerin olmazsa olmaz şartı katılımcılık prensibi içinde, görüş ve
önerilerine, bir anket, bir kamuoyu yoklaması ve plebisitle başvurulmadan ranta
açıldı. Bölgenin 500 yıllık tersanecilik ve denizcilik geçmişi yok sayılabildi.
Hataları Tekrar
Etmeyelim. Geçmişte denizcilik kültürümüzü ve mirasımızı yansıtan hiç bir değeri
koruyamadık. Nusret mayın gemisini üç kuruşa armatöre sattık. Kahraman Hamidiye
kruvazörünü hurdacılara teslim ettik. Atatürk’ün yatı dünyanın en zarif
teknelerinden Ertuğrul’u hurdacı İlhami Söker’e acımasızca parçalattık.
Savarona’yı yıllarca devlet olarak koruyamadık ve armatöre kiraladık. Güzelim
sitimli Şirketi Hayriye vapurlarından hiç birini müze yapamadık. Bugün Rahmi
Koç Müzesi olmasa yeni nesiller İstanbul Şehir Hattı vapurlarını, eski liman
römorkörlerini, sitimli makineleri, eski maçunaları tanıyamayacaktı.
İstanbul’da donanmaya yönelik bir deniz müzesi varken, denizciliğimize yönelik devletin
tek bir müzesi yok. Haliçport ismi ile anılan projeye bakınca, bölgede Taşkızak
Tersane yakınında 2500 kişilik 1706 yapımı Çorlulu Ali Paşa cami varken, 1000
kişilik yeni bir cami projesi düşünülmüş. Ama 500 yıllık Osmanlı deniz
mirasının kalbine denizcilik müzesi ya da tersane müzesi düşünülmemiş.
Haliç, Deniz Kültürü
Merkezi Yapılmalıdır. Haliç Tersaneler alanı derhal UNESCO koruması
altına alınmalı ve geçmişte yaşanan deniz kültür mirası kayıplarının yaşanması
tekrar ettirilmemelidir. Tarihi taş havuzların
bazılarına tarihimize mal olmuş ünlü gemilerin (Mahmudiye, Bandırma)
replikaları yerleştirilmeli. Bazıları amfiteatr olarak kullanılmalıdır. Halen
bir kısmı faal olan Azapkapı yakınındaki Haliç Tersanesi sembolik birim olarak
açık tutulmalı ve 30-40 kişilik bir kadro ile geleneksel Türk ahşap tekne
imalatı dinamik müze statüsünde devam ettirilmelidir. Böylece 561 yıldır
duyulan, dokların çekiç sesi sonsuza kadar devam ettirilmelidir. Alanda eski ve
tarihi değeri olmayan eski binalar yıkılarak, yerine Osmanlı dönemi 19ncu
yüzyıl tersane binaları dış cephesi örnek alınarak yeni binalar yapılmalı ve
içlerine denizcilik, etnografya, teknoloji, sanat, kültür ve tarih müzeleri ve akvaryum
yapılmalıdır. Bir hatırlatma yapayım. 1,4 milyon nüfusu olan Japonya’nın
İmparatorluk başkenti Kyoto’da 203 müze vardır. Osmanlı İmparatorluk başkenti
12 milyonluk İstanbul’da 33.
Tüm duyarlı vatandaşlarımızı kendilerini Haliç Tersaneler Bölgesini korumaya adamış Haliç
Dayanışması ile Denizcilik ve Tersane Mensupları Derneği (DenizDer)’e destek
olmaya davet ediyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder