27 Aralık 2015 Pazar

KKTC’nin Geleceği ve Doğu Akdeniz Çıkarlarımız

Description: IMG_0131 


mavi vatan

Amiral Cem Gürdeniz
KKTC’nin Geleceği ve Doğu Akdeniz Çıkarlarımız
            “Aziz Şehitlerimiz. Büyük Türk Milleti’nin ayrılmaz parçası olan Kıbrıs Türk Halkının varlık ve bağımsızlık mücadelesinde şehitlik mertebesine yükselerek eşsiz bir mücadelenin kahramanları oldunuz. Kıbrıs Türkü’nün sahip olduğu bu topraklarda barış, güven ve istikrar içinde hür bir şekilde yaşaması için gösterdiğiniz fedakârlık her zaman minnet ve şükranla anılacaktır. Bu duygularla Kıbrıs Türk Mücahit kardeşlerimize ve onlara tek yürek, tek vücut olarak omuz omuza çarpışmış kahraman Türk askerine Allah’tan rahmet diliyorum.”

            Bu satırlar, Başbakan Davutoğlu’nun geçen ay KKTC’ye yaptığı resmi ziyaret esnasında Girne’deki şehitlik özel defterine yazdığı satırlardır. Bu satırlarda vurgulanması gereken iki kavram,  Kıbrıs’ın Türk milletinin ayrılmaz parçası olması ve Kıbrıs Türk halkının varlık ve bağımsızlık mücadelesidir. Türkiye Cumhuriyeti Hükümetinin en yüksek bürokratı tarafından yazılan bu satırlar kişisel bir görüşü yansıtmaz. Devletin görüşüdür. Devletin görüşü olmalıdır.

            Geçen hafta içinde KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı resmi makam aracının plakasındaki KKTC Cumhurbaşkanı rumuzunu kaldırarak, yerine zeytin dalı, defne ve güvercinden oluşan bir sembol yerleştirdi. Aynı günlerde İstanbul’da bir üniversitede verdiği konferansta da şunları söyledi:

            “2004 yılına geldiğimizde ise Annan Planı ve referandumu gündemimize girdi. Ve referandum sonunda, dünyanın hiçbir yerinde görülemeyeceği şekilde, Annan Planı’na hayır diyen Rumlar tüm Kıbrıs’ı temsilen Avrupa Birliği’ne (AB) üye olurken, plana evet diyen KKTC, AB dışı kaldı ve izolasyon süreci devam etti... Bu tip durumlarda bazen daha önce yapılanlar bir kalemde silinerek sıfırdan başlanır. Ancak yine de o başlanan noktaya geri dönülür. Ben gelirken, daha önce yapılan görüşmeleri ve yakınlaşan ilişkileri çöpe atmama sözü vererek geldim...İki kurucu devlet olarak coğrafi esasa dayalı federatif sistem üzerinde bir çözüm arayışı üzerindeyiz. Zira Rumlar da artık adaya tek başlarına hakim olamayacaklarını, örneğin Kıbrıs’a çok yakın konumda olan Doğu Akdeniz doğalgazına da tek başlarına sahip olamayacaklarını gördüler. Ya da artık görmüş olmaları lazım. İki kurucu devlet olarak adil bir çözüm arayışı üstünde görüşmelere devam ediyoruz”’’

            Aldatılmaya Doymamak. Bu davranış ve sözlerin anlamı şudur: Biz aldatıldık. Aslında geçmişte de aldatıldık. Ama olsun. Bizi aldatmaya devam edin. Jeopolitik ve strateji bizi ilgilendirmez. Biz yaşayan nesillerin anlık mutluluk ve zenginliklerine odaklıyız. Bölgedeki doğal gaz ve petrol potansiyeli o kadar yüksek ki, biz Rumlarla birleşerek bu zenginliği paylaşacağız. Bu zenginlik, KKTC’nin kuzeyde yalnız ve fakir bağımsızlığından çok daha önemlidir. Bu amaç uğruna Türk askeri adadan çekilebilir. Bir daha geri dönmesi imkansız olsa da geri çekilebilir. Türk askerine ihtiyaç duyulacağı zaman nasıl olsa bizim nesillerimiz hayatta olmayacak. Gelecek nesiller bunu düşünsünler.

            KKTC’nin Kaderini Türkler Belirlemelidir. Evet, Kıbrıs’ta Kıbrıslı yurttaşlarımızın kendileri bağımsız KKTC vizyonuna sahip değil. Diğer taraftan, Türkiye’nin son yıllarda dış politika ve güvenlik politikası cephelerinde üst üste aldığı yaralar,  Kıbrıs’ın devletimizin geleceği için taşıdığı jeopolitik önemi azaltamaz. KKTC’nin kaderi New York, Washington DC, Londra, Brüksel, Paris ve Berlin’e bırakılamaz. 

            Unutmak, Güvenlik Riskidir. KKTC’de yaşayan nesiller yakın tarihlerini unutmuş olabilirler. İngiltere’nin Malta’dan çıkarıldıktan sonra Kıbrıs’ta kalıcı deniz ve hava üslerine sahip olabilmek ve bu adadan da askeri olarak atılmayı önlemek için adada Türk-Rum düşmanlığını körüklediğini unutmuş olabilirler. Türk köylerinin 1950’li yıllarda itibaren Rum çeteleri tarafından basılarak katliamlar yapıldığını unutmuş olabilirler. 1963 yılının kanlı Noel’inden sonra 30 bin Türkün köylerinden göç etmiş olduğunu,  aynı yıl Türk düğünlerinin, okullarının kahpece basılarak toplu ölümler yaşandığını unutmuş olabilirler. 1964 yazında onları kurtarmaya gelecek Türk filosunun ABD Başkanı tarafından önlenmiş olduğunu unutmuş olabilirler. Rumların yıllarca Kıbrıs Türklerini ‘’Bekledim de gelmedin’’ şarkısı ile aşağıladıklarını unutmuş olabilirler. Rauf Denktaş’ı Dr. Fazıl Küçük’ü unutmuş olabilirler. Temmuz 1974’de onların huzur ve güvenliği için bedenlerini ebediyete kadar Kıbrıs topraklarında bırakmış 500 Anadolu genci şehidimiz ile 350 mücahit şehitlerini de unutmuş olabilirler. Ancak unutmak ve tarihten ders almamak, büyük bir güvenlik riskidir.

            Biz Unutmadık. Ama Anadolu’da yaşayan bizler, ne kendimizin, ne de Kıbrıs’ın tarihini unutmadık. Hükûmetler ve nesiller gelip geçicidir. Ancak devletler ve coğrafyalar kalıcıdır. Coğrafya ise kaderdir. Anadolu’nun kaderi Kıbrıs’tır. Kıbrıs kaybedilirse Doğu Akdeniz kaybedilir. Mavi Vatan kaybedilir. Antalya Körfezine hapsediliriz. Kaybedilen KKTC,  Güneydoğu Anadolu’da bölücü ve ayrılıkçı hareketlere doping etkisi yaratır. Kuzey Irak ve Suriye’de kukla Kürt Devletinin kurulma sürecini hızlandırır. İskenderun Körfezi riskli sulara dönüşür. Dünyanın en büyükleri arasında yer alan Güney Kıbrıs ticaret filosu  halen Türkiye tarafından uygulanan ambargonun kalkması ile limanlarımızda boy göstermeye ve navlun gelirlerimizi eritmeye başlar. Bu durum Mersin ve İskenderun limanlarımızın gelişimine set çeker. Denizcilik gücümüz kan kaybeder. Kısacası 300 bin Kıbrıs Türkünün yakın kaderi, 75 milyonluk Anadolu’nun uzak kaderini etkilememelidir. Yanlış seçim Anadolu’yu zora sokar. 
            Kıbrıs’ın geleceği hepimizin geleceğidir. Bir avuç kısa dönemli düşünen çıkar grubunun iradesine bırakılamayacak kadar değerli bir gelecektir bu.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder