Cumhuriyetin Başlangıç
Denizcileşme Süreci: Tarihten Bir Yaprak
Mustafa Kemal’in
Vizyonu ve Halka Güveni.
‘’Denizcilik sadece
ulaştırma işi değil, iktisadi iş olarak anlaşılacak ve tersaneler, gemiler,
limanlar ve iskeleler inşa edilecek, deniz sporları kulüpleri kurulacak ve
korunup geliştirilecektir. Çünkü: Toprakların üç bir yanı deniz olan
bir ulusun sınırını, halkının kudret ve yeteneğinin hududu çizer. En uygun
coğrafi konumda ve üç tarafı denizlerle çevrili olan Türkiye; endüstrisi,
ticareti ve sporu ile en ileri bir denizci ulus yetiştirmek yeteneğindedir. Bu
yetenekten yararlanmasını bilmeliyiz. Denizciliği Türk'ün büyük
ulusal ülküsü olarak düşünmeli ve onu az zamanda
başarmalıyız....."
Yukarıdaki sözler, Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’e aittir. 1
Kasım 1937 günü TBMM’nin Beşinci Dönem açılışında yaptığı konuşmada
söylenmiştir.
Burada en önemli cümle ‘’Toprakların üç bir yanı deniz olan bir
ulusun sınırını, halkının kudret ve yeteneğinin hududu çizer’’ cümlesidir. Zira halkın cevheri olmadan
devlet denizcileşse bile topyekun denizcileşmeden bahsedilemez.
Cumhuriyetin bir
Bürokratının Sözleri: Bu sözlerden tam
tamına sekiz ay sonra 12’ncisi kutlanan 1 Temmuz Kabotaj ve Denizcilik Bayramı
münasebetiyle İstanbul Deniz Ticareti Müdürü Müfit Deniz Bey tarafından İstanbul
Radyosunda şu sözler söyleniyordu.*
‘’Bugün Lozan Antlaşmasıyla elde edilen kabotaj
hakkının fiilen yürürlüğe girişinin 16’ıncı yıl dönümüdür. Hepimiz biliyoruz ki
1918 senesinde Cihan tarihinde 600 sene rol oynamış olan doğunun en büyük
imparatorluğu çöktü. Bu çöküş o kadar kuvvetli ve o kadar kat’i idi ki bütün
dünya Türklerin tarihten silindiğine kani oldu. Fakat 1918 ile 1922 arasında doğunun
bu ülkesinde bir takım hadiseler meydana geldi. Her biri akıllara sığmayan
efsaneler, ruhları coşturan destanlar kadar görkemli olan bu hadiseleri bizden
sonraki nesiller hayret ve gururla birbirilerine nakledecekler, bir gün zulme
uğrayan milletler bunları örnek tutup kurtulacaklardır. İçinde yaşadığımız bu
hadiseleri hepimiz biliyoruz...Atatürk’ün Ordusu, 1922 senesi Ağustos
günlerinden birinin şafağında, cihan tarihinin yeni bir sahnesini yarattı... Lozan,
bir devrim ile yeni baştan tarihe yön veren yeni Türk devletinin ilk devrimidir...Bu
rejim, Türk milletine her sahada olduğu gibi Türk denizciliği alanında da gür
bir varlık bahşetti...Her Türk denizi düşünür ve denizden bahsederken evvela
gözünün önüne donanmayı getirir. Çünkü Türk’ün denizlerdeki mazisi ihtişam ile
doludur...Onun için Türk’ün donanması bütün deniz işlerinin ön kademesinde
gelir...Bugünkü donanma baştan başa cumhuriyetin bir eseridir.’’
Müfit
Deniz Bey daha sonra denizcilik gücünün donanma dışında kalan unsurlarına değiniyor.
‘’Cumhuriyet hükümeti deniz harp işlerinde
gösterdiği hassasiyeti deniz ticaret işlerinde de göstermiştir... Savaş sonunda
güçten düşen millî tonajımız, Cumhuriyet devrine 35 bin tonilato ile
girmiştir...Fabrikalarımız, havuzlarımız, doklarımız, tezgahlarımız Cumhuriyet
rejiminin feyzlerinden, hisselerini almaya başladılar...Bugün Türk havuz ve
doklarında tamir edilemeyecek hiç bir Türk gemisi yoktur. Fabrikalarımız ve
havuzlarımız yeni gemiler yapmaya da hazırlandılar... Gölcük Tersaneleri
donanmaya bir yağ gemisi, bir mayın gemisi inşa etti. Şirket-i Hayriye
kızakları şimdiye kadar en küçüğü bile Avrupa şantiyelerine ısmarlanan gemileri
arasına vasat büyüklükte bir yolcu vapuru ilave etti...Dünya denizleri üzerinde
şerefli bayrağımızı taşıyacak olan bütün gemilerimizi mutlaka Türk mühendis ve
Türk işçisi yapacaktır...Cumhuriyetin deniz işlerine verdiği gelişmeden
limanlarımız da hissesini almaktadır. Eskiden yabancı tüccarların ve yabancı armatörlerin
hakim olduğu limanlarımızda bütün bu karlı işler artık Türk ellerine geçti...Eskiden
İstanbul Limanında vasati sekiz lira ile karaya çıkan bir ton eşya, bugün
vasati iki lira ile taşınmaktadır. Cenevizler, Bizanslılar zamanından beri el
vurulmayan sahillerimize küçük gemilerin barınması limanlar yapıldı...Son senelere
kadar ecnebilerin işlettikleri sahil fenerleri, İstanbul Rıhtımları, İstinye
dokları devletçe satın alınarak denizden gelen bütün zenginlikler Türklere mâl
edildi.’’
Konuşmanın
son bölümü denizcilik gücünün en önemli unsuru olan denizcilik kültürünü
oluşturuyor. Şöyle devam ediyor:
‘’Bütün bu işlerin dışında Cumhuriyet idaresi
deniz sporlarını teşvik ederek Türklerin denize olan sonsuz yakınlığını artırdı...Bize hür, aziz, kudretli
bir vatan veren ve bizi bugünlere kavuşturan büyük şeref Atatürk’ün deniz
sevgisinden ve onun başvekili Celal Bayar’ın denize olan aşkından ilham alan
Türk gençliği, son senelerde deniz sporuna büyük bir arzu ile sarıldı. Memleketin
bir çok kıyılarında deniz kulüpleri açıldı. Sahillerimiz yavaş yavaş yollarla
şarpilerle, kotralarla bezenmeğe başladı. İstanbul’un deniz yarışları Türk
sporuna yeni bir ufuk açtı. İstanbul’a misafir gelen batının en kuvvetli kralıyla
doğunun en asil şahını Türk halkı
denizde fener alaylarıyla, yarışlarla ağırladı. Denizde karşıladı, denizde
uğurladı. Türk denizciliği Atatürk’ün açtığı yolda her gün biraz daha planlı
biraz daha disiplinli biraz daha heyecanla ilerliyor ve size şimdiden müjdeleyebilirim
ki pek yakın bir gelecekte dünya denizleri Türk Milletinin servet ve refah
kaynaklarından biri olacaktır.’’
Cumhuriyet Denizciliği Enkaz Üzerine
Kurdu. Yokluklar içinde kurulan Cumhuriyet belki dünyanın 17nci
ekonomisi değildi ama vizyoner ve erdem sahibi liderler liginde şüphesiz
dünyanın en iyilerine sahiptiler. Bugün ihtiyacımız olan erdem sahibi,
nitelikli vizyonerlerdir.
· Müfit Deniz’in
konuşması bir broşür halinde Sahaf Emin Nedret İşli tarafından bulunmuş ve
tercüme edilmiştir. Kendisine teşekkür ederiz. (CG)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder