18 Haziran 2019 Salı

Doğu Akdeniz Tavsiyeleri

Doğu Akdeniz Tavsiyeleri

Deniz Kuvvetlerimizin çevre denizlerde, özellikle ege ve Doğu Akdeniz’de mavi vatan çıkarlarımızın korunması, kollanması ve geliştirilmesi uğrunda sarf ettiği yüksek enerji ve mesaiyi büyük bir takdirle izliyoruz. Doğu Akdeniz tarihte olduğu gibi şüphesiz gelecek on yıllar için de üzerinde çok yoğun emek ve kaynak harcayacağımız jeopolitik çekim alanıdır. Üç kıta ve deniz havzaları olarak Karadeniz’le birlikte Hazar ve Tuna, Ege, Kızıldeniz, Basra ve Hint Okyanusu bu sularda buluşmaktadır. 
KKTC Öncelikleri. Bu alan KKTC ile birlikte 21’inci yüzyıldaki kaderimizi şekillendirecektir. Bugün yapılacak bir hata gelecekte geri dönüşü olmayan sonuçlar yaratacaktır. Bu kapsamda en büyük önceliğimizin Doğu Akdeniz deniz yetki alanları olduğunu bir kez daha hatırlatmak isterim. Bu alan, KKTC’deki askeri varlığımız ile KKTC nin geleceğinden soyutlanamaz. Diğer bir deyişle anavatan, yavru vatan ve mavi vatanın 21’inci yüzyılda ayrılmazlığı artık bir seçenek değil jeopolitik gereksinimdir.
Diğer yandan KKTC’de federalist çözüm dönemi Rum tarafının yarım asırdır sürdürdüğü istismarcı tutum nedeniyle fiilen kapanmış durumdadır. Artık iki bağımsız devletin varlığı temeline dayanan sürece yönelmek kaçınılmazdır.  Bu süreçte bir buçuk ay sonra 20 Temmuzda kutlanacak Kıbrıs Barış Harekatı 45.yıldönümü gerek Türkiye’de gerekse KKTC’de yeni dönemin hak ettiği çap ve görkemde yürütülmelidir. Adada yeni görevlendirilen Ersin Tatar Hükümetinin bu kapsamda milli değerlere ve Türkiye ile stratejik işbirliğine son yıllarda eşi görülmemiş derecede yakın bir tutum içinde olması beklenmektedir. KKTC’de son yıllarda artan Türkiye aleyhtarlığı ve Rum muhipliğini azaltacak ana vatan ve yavru vatan ile yakınlaşmayı sağlayacak, her iki ekonominin bütünleşmesine yönelik tedbirlerin alınmasında Tatar Hükümetine her türlü destek verilmelidir.
 Yunanistan ile GKRY arasında 1993 yılından beri özel bir “ortak güvenlik antlaşması” yürürlüktedir. Ayrıca geçen ay Fransa ile Kıbrıslı Rumlar bir deniz üssü anlaşması imzalamışlardır. Söz konusu üs anlaşmaları ile adada fiilen Türk tarafı aleyhine bozulan askeri dengenin yeniden tesisi için ivedilikle donanmamızın ve hava kuvvetlerimizin stratejik ihtiyaçlarını karşılamak maksadıyla Magosa yakınında deniz üssü; Geçitkale’de hava üssü kurulması zorunlu hale gelmiştir. Benzer şekilde 1999 yılında alınan MGK kararına rağmen, sonradan engellenen doğu Akdeniz’de büyük çapta inşa ve onarım tersanesinin kurulma süreci ivedilikle yeniden başlatılmalıdır. 
MEB İlanı Aciliyeti Türkiye’nin gelecek yüzyıllarının kaderinde bu kadar önemli yer tutan doğu Akdeniz’de Münhasır Ekonomik bölge sınırlarımızın ilan edilmesi ve bu gelişme paralelinde Libya ve Suriye ile karşılıklı sınırlandırma anlaşmalarının tesisi için dış politikamızda gerekli değişikliklerinin yapılması dikkate alınmalıdır. Bu çerçevede Mısır ile Mursi  ve İhvan odaklı kan davasına dönüşen politik çekişmeye son verilerek karşılıklı çıkar maksimizasyonuna dayanan ilişkiler tesis edilmelidir. Bu sağlandığı takdirde Mısır, Kıbrıslı Rumlar aleyhine kaybettiği deniz alanlarına yeniden kavuşabilecek müzakere ortamını yaratabilecektir. Türkiye’nin henüz bir deniz yetki alanları kanunu yoktur. Gerek kıta sahanlığı gerek MEB sınırları içinde devlet yetkilerini kanunlaştıran bir yasanın ivedi hayata geçirilmesi her üç deniz alanımızda devlet uygulamalarını güçlendirecektir.
Ege Öncelikleri. Yunanistan ile Ege’de güven ve güvenlik artırıcı tedbirlerin görüşülmesi sürecine devam edilebilir.  Ancak, Lozan’da tesis edilen Ege’deki denge daima göz önünde bulundurulmalı, Kardak benzeri ada adacık ve kayalıklardaki Yunanistan kışkırtmaları son bulmalıdır. Türkiye’nin Doğu Akdeniz odaklanmasını engellemek ve kuvvet inkısamına neden olmak için yapılan kışkırtma ve silahlı çatışma tuzaklarına düşülmemelidir.  Yunanistan’ın Kardak krizi sonrası EGAYDAAK’larda yaptığı devlet uygulamalarının sorunun geleceğine katkı sağlamayacağı ve beyhude çabalar olduğu en üst makam tarafından açıkça deklare edilmelidir. Benzer şekilde egemenlikleri, silahsızlandırılmış statüde Yunanistan’a devredilen adaların bu şartlar devam ettiği takdirde egemenliklerinin tartışmaya açılacağı ve Türkiye’nin BM Güvenlik Konseyine başvurma hakkının doğduğu deklare edilmelidir.
İsrail’in Yakından İzlenmesi. Bir diğer güvenlik sorunu olarak İsrail’in son on yılda ada üzerindeki varlık ve etkisini gerek KKTC’de toprak ve mülk alarak; gerekse Güney Kıbrıs’taki askeri varlığını tatbikatlar ve silahlandırma projeleri üzerinden artırması dikkatle izlenmelidir. Özellikle Karpas’ta kurulan İsrail sermayeli ve sahipli marinanın yakın takibi sağlanmalıdır. Diğer yandan Rusya ile her alanda gelişen ilişkilerin artık KKTC boyutunda da somut ve verimli bir sonuca odaklanması hedeflenmelidir. Bu kapsamda S-400 projesinden değil vaz geçmek, aksine Rusya ile stratejik ilişkileri geliştirmek hedeflenmeli ve Rusya KKTC ve Doğu Akdeniz’deki Türkiye çıkarları konusunda ikna edilmelidir. Aynı durum Çin ile ilişkiler için de geçerlidir.
Doğu Akdeniz Enerji Forumu. Tüm bu gelişmeler paralelinde Doğu Akdeniz’de bu yıl içinde kurulan ve dışlandığımız Doğu Akdeniz Gaz Forumuna karşılık Türkiye, Suriye, Lübnan ve Libya ile ortak, Doğu Akdeniz Enerji Forumu da Türkiye tarafından kurulmalı, Rusya gözlemci olarak davet edilmelidir.





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder