Doğu
Akdeniz Tavsiyeleri
Deniz Kuvvetlerimizin
çevre denizlerde, özellikle ege ve Doğu Akdeniz’de mavi vatan çıkarlarımızın
korunması, kollanması ve geliştirilmesi uğrunda sarf ettiği yüksek enerji ve
mesaiyi büyük bir takdirle izliyoruz. Doğu Akdeniz tarihte olduğu gibi şüphesiz
gelecek on yıllar için de üzerinde çok yoğun emek ve kaynak harcayacağımız
jeopolitik çekim alanıdır. Üç kıta ve deniz havzaları olarak Karadeniz’le
birlikte Hazar ve Tuna, Ege, Kızıldeniz, Basra ve Hint Okyanusu bu sularda
buluşmaktadır.
KKTC Öncelikleri. Bu alan KKTC ile
birlikte 21’inci yüzyıldaki kaderimizi şekillendirecektir. Bugün yapılacak bir
hata gelecekte geri dönüşü olmayan sonuçlar yaratacaktır. Bu kapsamda en büyük
önceliğimizin Doğu Akdeniz deniz yetki alanları olduğunu bir kez daha hatırlatmak
isterim. Bu alan, KKTC’deki askeri varlığımız ile KKTC nin geleceğinden
soyutlanamaz. Diğer bir deyişle anavatan, yavru vatan ve mavi vatanın 21’inci
yüzyılda ayrılmazlığı artık bir seçenek değil jeopolitik gereksinimdir.
Diğer yandan KKTC’de
federalist çözüm dönemi Rum tarafının yarım asırdır sürdürdüğü istismarcı tutum
nedeniyle fiilen kapanmış durumdadır. Artık iki bağımsız devletin varlığı temeline
dayanan sürece yönelmek kaçınılmazdır. Bu
süreçte bir buçuk ay sonra 20 Temmuzda kutlanacak Kıbrıs Barış Harekatı
45.yıldönümü gerek Türkiye’de gerekse KKTC’de yeni dönemin hak ettiği çap ve
görkemde yürütülmelidir. Adada yeni görevlendirilen Ersin Tatar Hükümetinin bu
kapsamda milli değerlere ve Türkiye ile stratejik işbirliğine son yıllarda eşi
görülmemiş derecede yakın bir tutum içinde olması beklenmektedir. KKTC’de son
yıllarda artan Türkiye aleyhtarlığı ve Rum muhipliğini azaltacak ana vatan ve
yavru vatan ile yakınlaşmayı sağlayacak, her iki ekonominin bütünleşmesine
yönelik tedbirlerin alınmasında Tatar Hükümetine her türlü destek verilmelidir.
Yunanistan ile GKRY arasında 1993 yılından
beri özel bir “ortak güvenlik antlaşması” yürürlüktedir. Ayrıca geçen ay Fransa
ile Kıbrıslı Rumlar bir deniz üssü anlaşması imzalamışlardır. Söz konusu üs
anlaşmaları ile adada fiilen Türk tarafı aleyhine bozulan askeri dengenin
yeniden tesisi için ivedilikle donanmamızın ve hava kuvvetlerimizin stratejik
ihtiyaçlarını karşılamak maksadıyla Magosa yakınında deniz üssü; Geçitkale’de
hava üssü kurulması zorunlu hale gelmiştir. Benzer şekilde 1999 yılında alınan
MGK kararına rağmen, sonradan engellenen doğu Akdeniz’de büyük çapta inşa ve
onarım tersanesinin kurulma süreci ivedilikle yeniden başlatılmalıdır.
MEB İlanı Aciliyeti Türkiye’nin gelecek
yüzyıllarının kaderinde bu kadar önemli yer tutan doğu Akdeniz’de Münhasır Ekonomik
bölge sınırlarımızın ilan edilmesi ve bu gelişme paralelinde Libya ve Suriye
ile karşılıklı sınırlandırma anlaşmalarının tesisi için dış politikamızda
gerekli değişikliklerinin yapılması dikkate alınmalıdır. Bu çerçevede Mısır ile
Mursi ve İhvan odaklı kan davasına
dönüşen politik çekişmeye son verilerek karşılıklı çıkar maksimizasyonuna
dayanan ilişkiler tesis edilmelidir. Bu sağlandığı takdirde Mısır, Kıbrıslı Rumlar
aleyhine kaybettiği deniz alanlarına yeniden kavuşabilecek müzakere ortamını
yaratabilecektir. Türkiye’nin henüz bir deniz yetki alanları kanunu yoktur.
Gerek kıta sahanlığı gerek MEB sınırları içinde devlet yetkilerini
kanunlaştıran bir yasanın ivedi hayata geçirilmesi her üç deniz alanımızda
devlet uygulamalarını güçlendirecektir.
Ege Öncelikleri. Yunanistan ile Ege’de
güven ve güvenlik artırıcı tedbirlerin görüşülmesi sürecine devam
edilebilir. Ancak, Lozan’da tesis edilen
Ege’deki denge daima göz önünde bulundurulmalı, Kardak benzeri ada adacık ve
kayalıklardaki Yunanistan kışkırtmaları son bulmalıdır. Türkiye’nin Doğu Akdeniz
odaklanmasını engellemek ve kuvvet inkısamına neden olmak için yapılan kışkırtma
ve silahlı çatışma tuzaklarına düşülmemelidir.
Yunanistan’ın Kardak krizi sonrası EGAYDAAK’larda yaptığı devlet
uygulamalarının sorunun geleceğine katkı sağlamayacağı ve beyhude çabalar
olduğu en üst makam tarafından açıkça deklare edilmelidir. Benzer şekilde
egemenlikleri, silahsızlandırılmış statüde Yunanistan’a devredilen adaların bu
şartlar devam ettiği takdirde egemenliklerinin tartışmaya açılacağı ve
Türkiye’nin BM Güvenlik Konseyine başvurma hakkının doğduğu deklare
edilmelidir.
İsrail’in Yakından İzlenmesi. Bir diğer güvenlik
sorunu olarak İsrail’in son on yılda ada üzerindeki varlık ve etkisini gerek KKTC’de
toprak ve mülk alarak; gerekse Güney Kıbrıs’taki askeri varlığını tatbikatlar
ve silahlandırma projeleri üzerinden artırması dikkatle izlenmelidir. Özellikle
Karpas’ta kurulan İsrail sermayeli ve sahipli marinanın yakın takibi
sağlanmalıdır. Diğer yandan Rusya ile her alanda gelişen ilişkilerin artık KKTC
boyutunda da somut ve verimli bir sonuca odaklanması hedeflenmelidir. Bu
kapsamda S-400 projesinden değil vaz geçmek, aksine Rusya ile stratejik
ilişkileri geliştirmek hedeflenmeli ve Rusya KKTC ve Doğu Akdeniz’deki Türkiye
çıkarları konusunda ikna edilmelidir. Aynı durum Çin ile ilişkiler için de
geçerlidir.
Doğu Akdeniz Enerji Forumu. Tüm bu gelişmeler
paralelinde Doğu Akdeniz’de bu yıl içinde kurulan ve dışlandığımız Doğu Akdeniz
Gaz Forumuna karşılık Türkiye, Suriye, Lübnan ve Libya ile ortak, Doğu Akdeniz
Enerji Forumu da Türkiye tarafından kurulmalı, Rusya gözlemci olarak davet
edilmelidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder